Selam selam! Duyuru yapmıştım ama görmeyenler için bu bölümler muhtemelen önümüzdeki 20 günün son bölümleri olacak çünkü Erasmus'a hazırlanıyorum. Bana şans dilerseniz çok sevinirim ve dönünce eskisi gibi neredeyse -bazen tamı tamına- her gün bölüm yayınlarım! Sizi seviyorum, iyi okumalar (mor kalpler)
Elimi bastırdığım yarasına uyguladığım orantısız güç yüzünden inlediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım. "Canın yansa da bastırmak zorundayım Michael."dedim, "Çok kan kaybediyorsun."
Yeşil gözlerinde yaşlarla yüzüme baktığında kan bulaşmış olan ve diğer elimin aksine onun yaralı kolunda olmayan elimle ilk yardım çantası adını verdiği çantayı karıştırıp malzemeleri çıkarmaya çalışıyordum. Panikle küçük makası düşürüp onu düştüğü yerden almak adına yatağının altına eğildiğimde kapı olanca gücüyle açıldı ve bizi bulmuş olan Luke'un hızla nefes alış verişini duydum.
"Buraya gel de bana yardım et, orada dikilme." dedim, makası yeniden elime alıp doğrulurken. Luke, yüzünde gizleyemediği bir dehşet ifadesiyle etrafına bakınırken, Luna onu koklamak ve dost olup olmadığını anlamak için ayaklarının dibindeydi. Ağzını defalarca kez açıp kapattığını farkettiğimde, "Konuşmana gerek yok, Luke."dedim, "Buraya gel artık!"
Sabırsız sesim yüzünden hareketlenmek zorunda kalıp birkaç uzun adımda yanıma geldi ve karşısındaki manzaraya bakmamaya çalışarak ona uzattığım sargı bezine baktı. "Şunu bir kolu iki kez sarabileceğim kadar kesmelisin." dedim, "Bir de yarasını dikebileceğim bir şeyler bul, ben göremedim."
Luke, mavi gözlerini yüzümde gezdirirken eline tutuşturduğum çantaya bakamadı bile. Gördükleri karşısında sakin kalmasını beklemiyordum, ben de Michael'ı gördüğüm an bu şaşkınlıkla birkaç saniye kaybetmiştim ama tamamı buydu, fazlasını kaybedemezdik.
"Şimdi yaranın derinliğini görmek için tampon görevi gören kumaşı çekeceğim."dedim, Michael'ın ne yapacağımı korkuyla bekleyen yeşil gözlerine güven verici olmasını umduğum bir ifadeyle bakarken, "Polisi veya ambulansı aramamam için yalvardığın için, dikebilirsem kendim dikmeye çalışacağım. Bunun hesabını ise sana vücudun kaybettiğin kanı yeniden kazanana kadar sormayacağım. Anlaştık mı?"
Başını hızla salladığında onu sırtını yasladığı duvardan ayırıp yatağa uzanması için dürttüm ve acı dolu inlemelerini duymazdan gelmeye çalıştım. Geldiğimden beri ambulans çağırmamam ve hastaneye gitmemek için neredeyse yüzlerce kez sızlanmışsa, elimdeki imkanlarla yarasını dikmeme de katlanmak zorunda kalacaktı. Acıyla buruşturduğu yüzüne bakıp teklifimi yeniden gözden geçirmeyi düşündüm, dayanabilecek gibi durmuyordu.
"Sanırım her şeyi buldum."
Luke'un sesiyle, Michael'ın yüzüne bakmaktan vazgeçip avcumun altında nabız gibi atan ve durmayan kanayan yarasını açığa çıkarmak için kumaşı çektim. Beklediğim kadar kötü gözükmüyordu, muhtemelen kolunu durmadan kastığı için kan kaybı çok fazlaydı. En fazla 3-4 dikişlik, derin olmayan bir yaraydı.
"Şunu artık dikebilir misin!"
Michael acıyla kıvranıp ondan beklenenin çok üstünde yükseklikte bir sesle bağırdığında yarasını yeniden kapattım. "Buradan bakınca daha kolay değil, Michael." dedim, Luke'un ne zaman yanıma dikildiğini bile farketmediğim bedenine dönüp uzattığı malzemelere bakarken. "Daha az iğrenç, hiç değil."
Yarasını temizlemek için kullanabileceğimi düşündüğüm malzemeleri alıp Luke'un dehşet içerisindeki bakışları altında yarasını temizlerken Michael'ın sıkılı dişleri arasından sıraladığı küfürleri duymazdan geliyordum. Bunun hesabını da daha sonra sorabilirdim, listeme eklemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Under Her Spell /m.c.
Fanfiction"Şimdi onun büyüsü altındayım, bir yalana kısıldım kaldım. Ateşe bu kadar yakın durmamalıydım."