Merhaba! Umarım bu kurguyu sevmişsinizdir çünkü ben çok sevdim ve devam ettirmek istiyorum. O yüzden de iyi okumalar, sizi çok seviyorum:")
Ps; Bölüm yeniden Minerva'dan devam ediyor. Bir daha muhtemelen hep öyle olur. Bir de duyuru kısmında bu kurgu için hazırlamış olduğum playlisti bırakacağım, oradaki her şarkı youtube üstüne olmayabiliyor ve ekleyemediklerim oluyor.
Üzerimde bana birkaç beden büyük olduğu oldukça bariz olan kıyafetlerle evimizin kapısını çaldığımda, karşılaşacağım tepkinin büyüklüğünü kestirmeye çalışıyordum. Kapı aralanıp da Sue, önce telaşlı sonra öfkeli ifadesiyle beni kollarının arasına çekince iç çektim.
Uzunca bir azar beni bekliyordu.
"Tanrım,"diye soludu, "Sen nerelerdeydin?"
Yorgun bedenimi kollarının arasında serbest bırakıp başımı omzuna yasladım. "Önemi yok, şimdi buradayım."
Şuan işin merak ve şefkat kısmındaydık, devamında öfkeli hesap sormalar ve beni can güvenliğim konusunda nutuklara maruz bırakmak vardı. "Geç içeri, hadi."
Arkamdan kapıyı kapatırken üzerimdeki kıyafetlere bakıp kaşlarını çattı. Elbette bunu da soracaktı. Ne diyebilirdim ki, haklıydı. Bir koca gece ortadan kaybolmuştum oradan bakınca, yaşıyor oluşum bile belirsizdi.
Küçük koridorumuzda ilerleyip oturma odasına girdim ve kendimi koltuğa bıraktım. "Önce dinlenebilir miyim?"
Oturma odasının ortasında ayakta dikilip bana tepeden bakarken kollarını göğsünde kavuşturdu. "Hayır. Anlatırken de dinlenebilirsin."
Bakışlarımı odada gezdirip karşımdaki koltuğun köşesinde duran çamurlu eşyalarıma baktım. Bakışlarımı takip edip kabanımı ve botlarımı eline aldı. "Bunları hatırladın mı?"dedi, yüzüme doğru uzatırken, "Seni aramaya gidebildiğimde elime geçen sadece bunlar oldu Minerva."
Öfkeyle dolan gözlerini kocaman açıp "Polisi arayamıyorum, doğa beni almak istediğinde alır müdahale etmeyin diye saydığın saçmalıkların yüzünden." diye devam edince yüzümü büyük kapüşonlunun yakasına gömdüm.
"Hala arkasındayım, Sue. Almak istese alırdı."
Botlarımı yere bırakırken ellerini beline koydu. Akademik anlamda bu kadar yoruluyor ve yıpranıyor oluşunun yanında benimle uğraşması üzülmeme neden olmuştu. Yine de, ona söylemiştim işte. Beni aramamalıydı, geri gelmezsem olması gereken bu anlamına gelirdi sonuçta.
"Ayrıca 2020 yılında telefon kullanmamakta direnen tek insan olman konusunda da söyleyeceklerim olac-"
Gözlerimi kapatıp "Bayılmışım."diye mırıldandığımda yaşanan her şeyin kontrolüm dışında yaşandığını anlamasını diliyordum. Çünkü öyleydi, bilerek ortadan kaybolmamıştım nihayetinde. Lafını bölüp telefon konusunu hep yaptığım gibi rafa kaldırdığım için kızacağını sandım ama duraksadı. Gözlerim kapalı olsa da hareketlerini hissedebiliyordum.
"Başka bir kriz mi?"
Başımı yorgunlukla sallayarak onu onayladım. "Yakınlardaki bir evin sahibi beni bulmuş, çalı toplamaya çıktığı sırada."
"O yağmurda mı? Tanrım ben bile çıkıp oraya gelmek için yavaşlamasını bekledim."
Koltuğa ikimizin sığabileceğini umut ederek bir köşeye sığıştığında gözlerimi açıp arkadaşıma baktım. "Neyse, devam et lütfen."dedi, anlatacaklarımı dinlemek için.
"Bayılmışım ve o evde uyandım." dedim, sırtımdaki yastığı daha rahat bir konuma getirip biraz doğrulurken. "Kıyafetler de ona ait."
Üzerimdeki siyah kapüşonluya bakarken burnunu kırıştırdı, "Bu yakışmış ama.."dedi, "Botların komik duruyordu."
![](https://img.wattpad.com/cover/250235972-288-k41010.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Under Her Spell /m.c.
Fanfiction"Şimdi onun büyüsü altındayım, bir yalana kısıldım kaldım. Ateşe bu kadar yakın durmamalıydım."