Merhaba! Benden beklemediğiniz kadar uzun bir ara oldu, biliyorum. Ve işte buradayım. Kurguyla ilgili kesinleştiremediklerim var ve doğrusu, çözülmüş de değiller. Hala oradalar. Yalnızca biraz akışına bırakmaya ve kurguda Michael-Minerva ikilisi dışında yaşananları da dahil etmeye karar verdim. Umarım batırmam. İçime sinmeyen, kısa ve geçiş niteliğinde bir bölüm oldu ve yorumlarınızı görürsem, belki bir sonraki bölümü uzunn ve daha güzel yazmaya dair motivasyonum olurr!
Ayrıca profilimde birkaç yeni kurgu var, göz atmak isterseniz çok sevinirim. Teşekkür ederim, iyi okumalar.
Elimi çantamın içinde gezdirip anahtarımı ararken elime gelen bir sürü eşyamı ittirdim. Luke, yol boyunca yalnızca hızlı olmamız gerektiğini söyleyerek beni evimizin olduğu sokağa neredeyse on dakikada getirmiş, onun uzun bacaklarına göre oldukça kısa olan bacaklarım adımlarına yetişmeye çalıştığım için titremeye başlamışlardı.
Calum Hood'tan böyle bir hamle bekliyordum, elbette bekliyordum. Tez sahibi o ve antitez sahibi biz olduğumuz için, akademisyen çokluğunu sağlayıp imzaları topladığı an sunumunu yapacak ve jüriyi ikna etmek için her şeyi yapacaktı. Yine de, son dakikada verilen bir haberle bizi sürüklediği gibi jüriyi de kendi tarihlerinin dışında sürükleyebilmek, her profesörün harcı değildi. Bu, Calum Hood zorbalığının akademik boyutuydu, hiyerarşik düzlemde onun üzerinde olan insanları bile kendi baskısı altına alarak kendi sınırlarını onlara diretebiliyordu.
Mücadele ettiğim şey, Calum Hood'un ötesinde tam olarak buydu. Onun sahip olduğu bu zehirli baskınlık.
Bir de elbette şeytan, cadı olduğunu savunduğu ve kazılardan elde ettiği bulguların üzerini kapatarak iddiasını aklamaya çalıştığı kadın figürleri vardı.
"Kırk beş dakikamız kaldı."
Anahtarı avcumda hissettiğimde iç çekerek geri sayımı sürdüren Luke'a delici olmasını umduğum bakışlarımı çevirdim.
"Jüride kadın üye yokmuş."dedi, geri sayımı bırakıp anahtarlarla verdiğim mücadeleyi takip etmeye başlarken.
Kapıyı nihayet açıp ittirirken, "Bana şaşıracağım bir şey söyle Hemmings."dedim, "Karşımızdaki insan Calum Hood, elbette o jüride bir kadın olmayacak."
"Ama jüriler bağımsız olmalılar!"
Arkamdan eve girip kapıyı kapattığını farkedince gülümsedim. Bu kadar iyi niyetli olması korkunç bir saflık barındırıyordu. "Her şey bağımsız gözükür ama hiçbir şey cinsiyetsiz değildir."dedim, kaşlarını kaldırıp mavi gözlerini gerçeğe doğru kocaman açmasına gülümsemeye devam ederken.
"Jürinin listesi sende var mı?"diye sordum, ceketimi vestiyere bırakıp kapının hemen önünde dikilen Luke'un kızarmış burnuna bakarken.
Dudakları aralandığı sırada yüzümün dönük olduğu Luke'un tam aksi yönde, evimizin oturma odasına açılan kapısının önünden gelen sesle irkilerek hızla oraya döndüm.
"Bende var."dedi, Sue, kapıya yasladığı kolunu esnetirken. Bakışlarım Luke ve Sue arasında gezinirken, Sue'un vaktinden daha önce dönmüş olduğundan Luke'un da haberi olduğunu farkettim.
Histerik bir kahkaha dudaklarımdan havaya karıştı ve evin koridorunda dikilen üç beden arasındaki gergin hatta doğru dağıldı.
"Bana söylemediğiniz daha ne var acaba?"diye söylendim, Sue'un hiçbir şey yaşanmamış gibi davranmamızı talep eden sıcak kahverengilerini es geçip oturma odasına ilerlerken. "Her şeyi bir anda söyleyin de bitsin bari."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Under Her Spell /m.c.
Fanfiction"Şimdi onun büyüsü altındayım, bir yalana kısıldım kaldım. Ateşe bu kadar yakın durmamalıydım."