Bir kadın kendi yıkımlarına ilişkin gerçeklerden kaçmaya çalıştığında, gece düşleri ona bağıra çağıra "Uyan! Yardım iste! Ya da kaç! Ya da ölümüne saldır!" diye bağırır. Kadın ise bunları ya duymamayı tercih eder, ya delirir.
Michael
Tam 4 kez.
Tam 4 kez, Minerva'nın kolumun altındaki zayıf ve hayata karşı gösterdiği dirençle gülünç derecede ironik duran çelimsiz bedeninin baştan aşağı titremesiyle ve kesik nefeslerinin arasından attığı çığlıklarla uyanmıştım.
Onu en güvendiği yerde uyuyormuş ve bunu yıllardır yapmıyormuşçasına huzurla daldığı rüyalardan böylesine derin bir korkuyla uyandıran ve uçurumdan düşüyormuşçasına bana tutunmasına sebep olanın ne olduğunu bilemesem de ne olabileceğini düşünmek uykularımı kaçırıp çok uzaklara götürmüştü ve uzunca bir süre de onları görebileceğimi zannetmiyordum.
Daha beş dakika önce başka bir nöbetle sarsılmamış gibi dingin nefeslerle inip kalkan göğsü ve tırnaklarının avuçlarındaki izlerini görebileceğim kadar serbest duran parmaklarıyla bu uykusuz gecemin tek ve en tabi manzarası oydu.
Ona kim, ne yapmıştı?
Bu sorularımı kısık sesle de olsa dillendirebilecek veya kendime de olsa sorabilecek gücüm yoktu. En ufak bir hareketimde nedenini bilmesem de gücünü her yanımızda hissedebildiğim bir korkuyla uyanıyor ve endişeyle dolan gözlerini karanlıkta gözlerime dikerek göğsüme daha çok siniyordu.
İçimi titreten ve göğsümün hemen onun başının olduğu yerinde çok derin bir sızının yer edinmesini sağlayan bu duygunun yoğunluğu beni sarsıyordu.
Avuç içlerindeki izleri öpmek, kollarında onunla tanıştığım gece birine şahit olduğumu öğrendiğim nöbetlerinin bıraktığını da bu gece ondan duyduğum morlukları ve çürükleri iyileştirmek istiyordum.
Yine de, içten içe biliyordum ki yaralanmak nasıl benim işimse iyileştirmek de onun işiydi ve onu iyileştirmeme izin vermiyordu.
Gözlerimi şöminenin sönmekte olan ateşine çevirdiğim ve dalgınlığıma gelen birkaç saniyede kolumun altındaki bedeninin sarsıldığını hissettim ve önceki dört seferde yaptığım gibi onu kendime daha çok çektim.
İşte bir yenisi daha geliyordu. Korkuyla sinecek, yine uyuyacak ve sonra yine aynısı olacaktı.
Her gece bunu mu yaşıyordu? Nasıl dayanıyordu? Onu her gece kim sakinleştiriyordu?
Tam da o sırada, önceki korku dolu uyanışlarından alışık olduğumun aksi bir şey yaptı ve karanlıkta neredeyse gri gözüken ela gözlerini kocaman açarak beni hiç tanımıyormuş gibi yüzüme baktı. Bedenini kollarımın arasından çekip bir çığlık attığında onu yeniden kendime çekmeye çalıştım ama o Luna'nın uyanmasına sebep olacak kadar hızla ayağa kalkıp karşısındaki adam ben değilmişim de hiç tanımadığı, korktuğu ve hatta ona zarar veren biriymiş gibi bakmaya başladı.
Yattığım yerden doğrulurken, "Minerva.."diye mırıldandım, "Sakin ol. Benim, Michael."
Çıplak ayakları ahşap zeminde bir adım daha gerilerken dudakları korkuyla titriyordu. Ellerini bana doğru uzatırken gelmemem ve geride kalmam için onları hızla çırptı. "Yaklaşma."diye fısıldadı, "Yaklaşma."
"Yaklaşmıyorum, tamam."
Ellerimi ilk tanıştığımız gece boğazıma dayadığı bıçağı farkettiğim an olduğu gibi havaya kaldırdım ve dalgınlıkla ayağının takılmaması için battaniyeyi bacağımla ittirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Under Her Spell /m.c.
Fanfiction"Şimdi onun büyüsü altındayım, bir yalana kısıldım kaldım. Ateşe bu kadar yakın durmamalıydım."