Elimdeki iki kurşun kalemi, lacivert silgiyi ve kalemtıraşı sıkarak okulun merdivenlerinden indim. Bahçedeki dağılmış boncuklar gibi görünen insanlar gözüme çarptı. Kenarda Yasin okuyan bir yaşlı bir kadın, muhtemelen burada şimdi kaynaşan ve çocuklarından beklentileri hakkında konuşan iki baba, birkaç tane de genç vardı. Gözlerim, bahçenin köşesindeki kantinin masalarından birine yerleşen bizimkilerle buluşunca onlara doğru ilerledim. Büke beni fark ederek hızla kalktı ve yanıma geldi.
"Nasıl geçti, nasıl geçti?" diye sordu heyecanla.
"Kızım daha vakit vardı, neden hemen çıktın?" dedi annem.
"Erken bitti," dedim omuz silkerek. "Fena değildi. En azından dünkünden kat kat iyiydi..."
Bugün kendi alanımın sınavına girdiğim için mutluydum, moralim yüksekti çünkü soruları takır takır çözmüştüm. Dünkü sınavdan çıkarken neredeyse ağlayacaktım. O kadar çok boşum olmuştu ki... Bir an götü başı salıp bugünkü sınava girmemeyi, üniversite okumaktan vazgeçip kasiyer olarak çalışmaya başlamayı bile düşünmüştüm.
Dönüş yolunda arabada ben annemin yanına, öne oturmuştum. Büke de arkada bana sürekli sorular sorup duruyordu. Okumaya ve sınavlara girmeye çok hevesliydi. Ona aynadan buz gibi bir bakış attım, "Keşke yerime seni sokabilseydim sınava." dedim.
"Ne güzel olurdu!" dedi.
Annem, muhtemelen kafamı biraz dağıtmamı istediği için "Bak, bu caddenin başına kadar sen sürmek ister misin?" diye sordu. Normalde olsa hevesle direksiyona atılırdım. Babam arabadayken sık sık bana araba kullanmayı öğretmeye çalışırdı ama annem buna karşı çıkıyordu. Bu sefer onun teklif etmiş olması beni sevindirmişti.
"Yok, anne." dedim hafifçe gülümseyip.
Dönüş yolu boyunca kendi hedeflerimi sorgulayıp durdum. Bunu düşünmeyi hep ertelemiştim. İstediğim şeyler vardı fakat muallaktaydım. Ayrıca özgüvensizdim de. Bunlara hiçbir zaman tek başıma karar vereceğimi düşünmemiştim. Yanımda olmasını istediğim kişiyle kafa yoracağım, hatta belki de aynı bölüme gideceğim hayalini kurmuştum her zaman... Ne istiyorum, diye sordum kendime. Onu unut. Onu tamamen aklından çıkar ve kendine odaklan. Sen ne istiyorsun? Gelecek hayatında yanında o olmayacak, sen tek başına olacaksın.
Eve geldiğimizde sokakta Gül'ü ve ailesini görmüştüm. Bizimkiler içeri girdiğinde ikimiz sokakta kaldık ve kapının önüne oturduk. "Nasıl geçti?" diye sordu. Omuz silktim.
"İyi sayılır. Seninki?"
"Çok iyi," dedi gülümseyerek. Dünkü sınavı da iyi geçmişti zaten. Sinema ve televizyon istiyordu, muhtemelen tutturacaktı. Sokakta biraz daha oturduktan sonra Gül'ün ısrarları üzerine onların evine geçtik. Dışarısı çok sıcaktı, en azından evde vantilatörün karşısına oturabilirdik.
Kapıda bizi Arem karşılamıştı. Üzerindeki baba atletine ve altındaki kısa şorta baktım. Ben gördüğüne şok olmuş gibiydi. "Hoş geldin," dedi.
"Hoş buldum." dedi gülmemeye çalışarak.
İçeri girdiğimizde Arem gözden kaybolmuş, üzerine bir tişört geçirdikten sonra salona, yanımıza gelmişti. Girdiğimiz sınavdan, lise yıllarından, Arem'in tecrübelerinden, bundan sonra ne yapmak istediğimizden falan bahsettik. Ne okumak istiyorsun, diye sordular bana. O zamana kadar hâlâ karar veremedim sanıyordum fakat birdenbire dilimin ucuna bir şey düşmüştü.
"Konservatuvar." dedim birdenbire. Birkaç saniye şaşkın bakışlarla birbirimizi izledik.
Beklenmeyen bir şey söylediğim için şaşkın ve biraz da mutlu tepkiler vermişlerdi. Buna birdenbire nasıl karar verdiğimi bilmiyordum. Uzun uzadıya düşündüğüm bir şey değildi de. Belki de önce biraz araştırma yapmalıydım.
Arem bir film açtığında televizyonun karşısındaki üçlü koltuğa yan yana oturduk ve izlemeye başladık. Gül ortadaydı, biz de iki yanında. Başımı onun omzuna yaslayıp filme odaklanmaya çalıştım. Aklım allak bullaktı. Binbir türlü düşünce kafamın içini öylesine kirletiyordu ki eski tazeliğimden eser kalmamıştı. Ben eskiden böyle değildim. Dalıp dalıp gitmezdim uzaklara. Gülümseyişim donuk olmazdı, bir görevmiş gibi olmazdı; içten olurdu. Ufacık şeyleri bile saatlerce kafama takıp dert edinmezdim. Güvensizlik sorunu çekmez, insanlara çabuk alışırdım. Şimdiyse her şey bambaşkaydı. Ben eskiden böyle değildim.
"Gül," Arem'in sesini duyunca irkilerek kafamı kaldırdım. Ben kafamı Gül'e yaslamıştım, o da kafasını Arem'e yaslayarak uyuyakalmıştı. Arem onu sarsarak uyandırmaya çalıştı, uyandıramayınca da "Şunu odasına götüreyim." dedi. Ayağa kalkıp Gül'ü kucağına aldı ve gözden kayboldu.
Kafamı ellerimin arasına alarak sakinleşmeye çalıştım. İçimde amansız bir sıkıntı vardı. Bir şeyler olacaktı, fena bir şeyler... Masanın üzerinde duran Arem'in telefonuna art arda iki mesaj gelince ekranı yanmıştı. O sırada Arem geri döndü ama içeri girmeyerek mutfağa daldı. "Şimdi sana aşçılık marifetlerimi göstereceğim..." diyordu.
"Telefonuna mesaj geldi," diye seslendim ona.
"Okusana, şifresi 5692." dedi. Telefonunu masadan aldım, dediği şifreyi girdim.
İlk olarak duvar kağıdı çarptı gözüme. Şaşkınlıkla gözlerim kocaman oldu. Gül, Arem ve benim birlikte çekildiğimiz bir fotoğraftı bu. Burası sahil yoluydu, sabahın köründe yürüyüş yapmaya gitmiştik o gün. Yaklaşık iki ay öncesiydi. Gözlerimi güneşten korumaya çalışarak elimi havaya kaldırmıştım, Arem gülerek bana bakıyordu, Gül de etkileyici gülümsemesi yüzündeyken fotoğrafı çekmişti. Yüzüme hüzün dolu bir gülümseme yerleşti, yapışıp kaldı.
Duvar kağıdını izlemeyi keserek mesaj bildirimine girdim. Kaşlarımı çatarak, "Kayıtlı olmayan bir numara!" dedim o da duysun diye yüksek sesle konuşarak. Bildirimin üzerine tıkladım, mesajları açtım. Bir mesaj ve bir fotoğraf yollamıştı.
Yutkunarak mesajı okurken bir an telefon, titreyen ellerim arasından kayıp düşecek gibi oldu.
054...: Uzun zaman oldu. Ben Mirat. Yakında düğünüm var, hepinizi bekliyorum. Sizi özledim. Efsa'ya mutlaka haber ver Arem.
054...: *fotoğraf*
Attığı fotoğraf da düğün davetiyesiydi.
Ne diyeyim bilmiyorum. Allahtan belanı mı istiyorsun Mirat derdin ne 🥺
Finale
son
iki
bölüm.
25'te biter ehehe
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolan Papatyalar
Teen Fiction"Yemin ederim ki," diye fısıldadığını duydum saçlarımın arasına, "sana dair her şey bir papatya gibi. Her hareketin, kokun, sözlerin, gülüşün bile papatyayı hatırlatıyor bana. Sen benim bu hayatta tanıdığım en duru şeysin." 100221 | Tamamlandı.