Eve girer girmez annem telaşla bana doğru yürümeye başlamıştı. Korkuyla geriledim."Nerdesin sen!?" dedi eli ayağına dolaşmış bir hâlde. Daha cevap vermeye kalmadan tekrar konuşmaya başladı. "Büke çok hastalandı, hastaneye gitmemiz lazım. Babanı arıyorum, ulaşamıyorum. Ne yapacağımı şaşırdım!"
"Tamam," dedim ona yaklaşarak, "Sakin ol." Onu öyle görünce benim de elim ayağım titremeye başlamıştı. Hızla Büke'yi görmeye odasına gidiyordum ki onu banyoda gördüm. Klozete eğilmiş kusuyordu. Yüzümü buruşturarak ona yaklaştım ve yüzüne düşen saçları topladım. İşi bittikten sonra kafasını kaldırıp acınası bir yüz ifadesiyle bana baktı. Onu kaldırıp elini yüzünü yıkadım ve banyodan çıkardım. Gıda zehirlenmesi falan yaşamış olabilirdi.
Hazırlanmasına yardım ettikten sonra annemin yanına götürdüm. Annem telaş hâli devam ederken bize yaklaştı. "Babana ulaştım, aşağıda bizi bekliyor. Biz hastaneye gidiyoruz, sen evde kal." dedi annem. Büke'yi de alıp evden çıkıyordu ki arkalarından yetiştim.
"Ben evde tek kalmak istemiyorum! Saat çok geç!" Evet, birçok şeyden korkmazdım fakat geç saatlerde evde tek kalmaktan çok korkuyordum. Her gün akşam haberlerinde iç karartıcı şeyler görmekten yaşadığım yerden korkar olmuştum.
"Efsa, kaç yaşına geldin!" diye çıkıştı annem. Büke sapsarı bir yüzle aşağı iniyordu. Mızmızlanarak omuz silktim. "Çocukluk ediyorsun!" dedi. Vazgeçmeyeceğimi anladığında da "Tamam, Deryaların evine gidebilirsin. Ya da Gül'ü çağır, evde birlikte oturun." derken merdivenlerden iniyordu. Arkasından bağırdım:
"Miratlara gitsem olur mu?"
"Hayır!" dedi ve ardından mapartmandan çıktığını duydum. Omuzlarım aşağı düştü. Mirat'la ne derdi vardı bu kadının?
Kapıyı kapatıp odama girdim. Üzerimdeki ıslak kıyafetleri çıkardım ve nemli saçlarımı kurutmaya başladım. Saçlarım omuzlarıma bile yetişmiyordu, kısacıktı. Bu yüzden hemencecik kurumuştu. Üzerime kalın bir sweatshirt ve altıma tayt geçirdim. Acaba Gül'ü mü buraya çağırsaydım yoksa ben mi onların evine gitseydim? Şimdi bir düşününce, aslında evde kalma fikri o kadar da kötü gelmiyordu. Hem belki de annemler erken döneceklerdi.
Bir şeyler yemek için mutfağa doğru giderken kapı çalmıştı. "Of..." diyerek kapıya yöneldim. Kim olduğuna bakmadan pat diye açtım.
"Selam!" dedi Gül. Arem'le göz göze geldik, sonra da onun arkasında duran Kuzey'le.
"N'oluyor ya?" dedim şaşkınca.
"Biz biraz takılacaktık birlikte, yolda anneni gördük. Efsa evde tek korkuyor, yanına gidin, dedi. Biz de seni alıp öyle gezelim dedik. Hadi hazırlan!"
Gül, Efsa biraz korkuyor dediği sırada diğer ikisi gülmüştü. Gözlerimi bayarak onlara baktım. Gece gece nereye gideceklerdi ki? Ayrıca Kuzey'le ne ara samimi olmuşlardı? Onunla göz göze geldiğimize sıkılmış bir tavırla, "Hadi hadi," dedi.
"Ben gelmiyorum. Siz gidin." dedim. Şaşırmışlardı. "Ayrıca evde tek kalmaktan da korkmuyorum." diye ekledim. Çok mu çocukça olmuştu? Arem'in bıyık altından sırıttığına bakılırsa, evet.
"Sen kimi kandırıyorsun zilli?" dedi Kuzey. "Seni tanımasam inanacağım da..." dediğinde gözlerimi devirdim.
"Neyse, iyi eğlenceler size..." dediğimde mesajı almışlardı. Aşağı inmeye başladıklarında arkalarından kapıyı kapattım. Aslında akşam dışarı çıkıp gezmeyeli çok olmuştu ama bir gün içinde Gül'e daha fazla katlanabileceğimi sanmıyordum. Onlar gittikten sonra salonun penceresine yanaştım ve perdeyi aralayıp aşağı baktım. Pişman falan değilim, sadece nereye gideceklerini merak ediyordum işte... Üçü birlikte bizim binadan çıktılar ve sokağın başına doğru yürümeye başladılar. Onlarla gitmek istememiştim çünkü gitmem için herhangi bir sebep yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolan Papatyalar
Teen Fiction"Yemin ederim ki," diye fısıldadığını duydum saçlarımın arasına, "sana dair her şey bir papatya gibi. Her hareketin, kokun, sözlerin, gülüşün bile papatyayı hatırlatıyor bana. Sen benim bu hayatta tanıdığım en duru şeysin." 100221 | Tamamlandı.