XIV

1.6K 88 63
                                    


Annemler sabaha karşı eve döndüklerinde bizi Mirat'la kapının önünde dilenci gibi soğuktan donarak birbirimize sarılmış hâlde bulmuşlardı. Apar topar uyandık. Anahtarımı unuttuğum için eve gitmeyip burda oturmak zorunda kaldığımı söyledim, Mirat da beni tek bırakmak istememişti.

"Niye Mirat'ın evine gitmedin o zaman!?" dedi annem hayretle. Bu kadar salak olmama inanamıyormuş gibiydi. Kafamı kaşıdım.

Annem, babam ve biraz daha iyi görünen Büke yanımızdan geçip içeri girdiler. Kapıyı da benim için açık bırakmışlardı. Mirat'a dönüp baktığımda gözlerinin kıpkırmızı olduğunu gördüm. Hafifçe güldüm. "Hiç uyumadın mı?" diye sordum.

"Toplasan bir iki dakika." dedi. Kafamı yana eğerek gülümsedim. O da gülümsedi. Her şeye rağmen onda aynı sıcaklığı hissetmek güzeldi.

"Ben eve gireyim o zaman..." dedim. Ayağa kalktık birlikte. Mirat biraz yalpaladı ve düşecek gibi oldu, son onda dengesini kurdu. Ancak sarsılmanın etkisiyle cebinden bir şey düşmüştü. Önce yanlış gördüğümü sandım, kaşlarımı çattım. Sonra hayret içerisinde eğilip yerdeki anahtarlığımı aldım.

"Mirat..." dedim sessizce. Ürkek bakışlarla bana baktı. "Seni öldüreceğim." Yavaşça benden uzaklaşmaya başladı. "Kaç sen, kaç. Şu an yorgunum, nasıl olsa elime geçireceğim seni." dedim parmağımı ona doğru sallayarak. Arkamı döndüm ve apartmana girdim.

Resmen anahtarımı sırf eve giremeyeyim diye saklamıştı. Gece boyu mermer merdivende oturmaktan götüm donmuştu. Hiç acımıyordu bana.

Eve girer girmez kendimi odama attım. Başım çok ağrıyordu. Bu baş ağrısıyla uyuyabilirsem eğer muhtemelen bir daha uyanmayacaktım.

---

Uyandığımda hiç de şaşırmadığım bir şekilde, fena hâlde grip olmuştum. Başım ağrıyordu, burnum tıkanmıştı ve boğazım çok kötü durumdaydı; sesim genelevlerde çalışan travestiler gibi çıkıyordu. Bir gün içinde hem yağmurda sırılsıklam ıslanıp, hem soğuk havada havada dondurma yiyip hem de buz gibi mermerde uyursam olacağı buydu işte. Yataktan çıkamadığım için okulu bugün asmıştım. Büke de raporlu olduğu için okula gitmemişti. Annem ikimize de yetişmeye çalışırken eminim ki birkaç kilo vermişti.

Okula gitmediğim için derslerimi telafi etmek adına elbette bir şeyler yapmadım. Bunun yerine uzun zamandır izlemek istediğim filmleri izleyip dizilere başladım. Teneffüs aralarında bana neden gelmediğimi soran sınıf arkadaşlarımla yazıştım. Meyra okuldan sonra beni görmeye geleceğini söyleyince onu, üzerine hapşırmakla tehtit ettim ancak ne kadar etkili olduğunu bilmiyordum. Telefonumda sosyal medya hesaplarımda geziniyorken annem odaya girdi bir anda.

"Markete çıkıyorum, bir şey olursa ararsın." dedi. Kafamı salladım. Konuşmak benim için bir azap hâline gelmişti.

Annem çıktıktan bir süre sonra Büke odama geldi. O bile benden daha iyi bir hâlde görünüyordu. Birkaç serum yiyip kendine gelmişti ve bugün okula gitmediği için çok pişmandı.

"Salak," dedim, "kullanmadığın raporlarını bana ver o zaman."

"Keşke zekâ seviyemden verebilsem," dedi odadan çıkarken. Eğer çıkmasaydı ona, bana zekasından vermeye çalışsa kendine bir şey kalmayacağını söyleyecektim. Neyseki böyle bir şeye gerek kalmadı ve çıkıp gitti. Bazen beni de kendi seviyesine çekiyordu. Yan tarafıma dönerek annem gelene kadar uyumaya karar verdim. Yapabilecek daha iyi bir şeyim yoktu. AAnnem eve geldiğinde çıkan seslerden dolayı uyanmıştım. Yaklaşık yarım saat sonra elinde tepsiyle annem odaya girdi. Tepsiyi yanımdaki komodine bıraktı ve elini alnıma koydu.

Kaybolan PapatyalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin