VI

2.2K 125 15
                                    


Birkaç saat sonra annem ve Büke pazardan gelmişti. Onlar da yeni komşuların taşındığını görmüşler, eve geldiklerinde bunu konuşuyorlardı. Annem direkt olarak mutfağa girdi ve yemek hazırlamaya başladı. Ben de peşinden mutfağa girip sandalyeye oturdum.

"Kızla tanıştım, adı Gül'müş." dedim.

"Ben de annesiyle tanıştım. Çok iyi bir aileye benziyorlar. İki çocuğu varmış. Kız olanla tanıştın demek..."

"Diğeri erkek miymiş?" diye sordum kaşlarımı çatarak. Mahalle zaten erkek kaynıyordu. Yedisinden yetmişine herkes erkekti resmen.

"Evet, daha üniversite okuyormuş."

Yarım saat sonra babamla birlikte akşam yemeğine oturmuştuk. Sabah babam benden önce işe gidiyor, akşam da epey geç geliyordu. Sınıftaki değişik canlı türlerini -sınıf arkadaşlarımı- bile babamdan daha fazla görüyordum gün içinde.

"Okul nasıl gidiyor?" diye sordu Büke'ye.

"İyi gidiyor baba. Sınavlar başladı geçen hafta. Çalışıyorum işte." dedi Büke. Sıranın bana geleceği farkındalığıyla su dolu bardağı alıp kafama diktim. Babam gözlerini bana çevirdi. Hafifçe kaşlarını çattı, ben de sırıttım. "Senin?" diye sordu.

"Aynı." dedim kaçamak bir cevapla.

"Nasıl, aynı?" diye köşeye sıkıştırdı beni.

"Aynı aynı işte baba... Nasıl olsun, normal okul." Notlarımın çoğu barajda sıkışıp kalmış. Sırf geçebilmek için derselere çalışıyorum. Okumaktan nefret ediyorum. Başarılı olduğum bir konu yok. İstediğim şeylerin hayalini gerçekleştirebilmek için istemediğim sınavlara girmek zorunda bırakılmaktan bıktım... Derin bir nefes alıp verdim ve tekrarladım, "Aynı yani."

"Üniversite hedeflerini duymak isterim, Efsa hanım." dedi kaşlarını kaldırarak. Hangi hedef baba? Yok ki.

"Bir yere kapak atabilirsem inşallah, o günleri de göreceğiz..." diye mırıldandım kendi kendime. Hâlâ bana bakıyor olduğunu görünce omuz silktim. "Bilmem. Şu anlık bir hedefim yok." Babam derince iç çekti. Bu umursamaz hâllerimi sevmediğini biliyordum. Belki de ben onun hayal kırıklığıydım. Sonuçta kim çocuğunun okumak istemeyip de serseri gibi biri olmasını isterdi ki?

"Öyle olsun bakalım..." dedi babam ağzını silerken. Gözlerini anneme çevirip, "Ellerine sağlık." dedi ve masadan kalktı. Ben de masadan kalkıyordum ki annemin bakışlarıyla tekrar oturdum. "Sofrayı toplamadan nereye?" diye sordu.

Tam o sırada kapı zili çaldı.

"Kapıya bakmaya." dedim ve mutfaktan çıktım. Annem, "Allah Allah, kim ki akşam akşam?" diyordu arkamdan. Koşarak gidip kapıyı açtım.

"Lan," diye bir tepki verdim. Gelen Mirat'tı. "Ne işin var akşam akşam bizim evde?" Mirza sırıttı ve yan tarafını kapının eşiğine yasladı.

"Kimmiş gelen?" diye bağırdı annem.

"Mirat!" diye bağırdım ben de.

"Ne istiyor?" diye bağırdı bu sefer babam. Mirat bunu duyunca kafasını eğip güldü. Ben de güldüm. Tekrar başını kaldırdığında göz göze geldik.

"Ne istiyorsun?" diye sordum ona.

Elindeki saklama kabını uzattı. "Annem gönderdi." dedi. Kutuyu aldığımda ısınmış olan plastik elimi yakmıştı. "Ay!" diyerek şaşkınlıkla kutuyu havaya doğru fırlattım. Mirat kutuyu düşmeden yakaladı ve bana sahte bir sinirle baktı. Elimi havada sallayarak güldüm. "Çok sıcaktı." dedim. O sırada annem gelmişti yanıma.

"Nasılsın Mirat?" diye sordu.

"İyiyim Fidan abla, siz?"

"İyiyim ben de. Annenler nasıl?" Mirat ona cevap verirken kutuyu onun elinden alıp şöyle bir kapağını kaldırmıştı. Sanırım içindeki şey sıcacık börekti. Onlar muhabbet ederken garip bir şekilde bundan haz alarak onları dinlemeye başladım. Çok güzel konuşuyorlardı.

"Tamam oğlum, annene selam söyle." dedi annem Mirat'ın omzunu sıvazlayarak. Mirat başını salladı. Annem tekrar içeri doğru giderken ben hâlâ Mirat'ı izlemeye devam ediyordum. "Ne bakıyorsun?" diye sorunca kendime geldim irkilerek. Yaslandığım yerden doğruldum.

"Ne bakacağım be? Belediye baksın sana." dediğimde güldü. Ortaokul dönemlerimi de yâd ettiğimize göre... Gitmesini bekledim ama ne o gidiyordu ne de ben kapıyı kapatıyordum. Hiçbir şey konuşmadan öylece duruyorduk.

Babam birden, "Efsa, bi' kahve yap da içelim!" diye bağırınca yerimde sıçrayacaktım neredeyse.

"Duydun." dedim kafamla içeriyi işaret ederek.

"Bir gün bana da kahve yaparsın artık." dedi.

"Olur," dedim sırıtarak. Göz kırptıktan sonra merdivenleri inmeye başladı. Kapıyı kapatmadan gittikçe azalan adım seslerini dinledim. Sonunda apartman kapısının sesini duyunca kapıyı kapattım.

Babamlara kahve yapmak için mutfağa girdim. Belki bir gün bu mutfağa, Mirat'a tuzlu kahve yapmak için girerdim.

 Belki bir gün bu mutfağa, Mirat'a tuzlu kahve yapmak için girerdim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kaybolan PapatyalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin