IV

2.6K 130 24
                                    


"... 'Bunu günlüğüne yaz.' dedi ve sonra ne yaptı biliyor musun? İnanamayacaksın ama öptü beni. Dur, hemen celallenme. Öpüşmedik. Yani sadece yanağımı öptü. İlk defa öptü ama. Valla ne yalan söyleyeyim, az daha şaşkınlıktan bayılacaktım. O dediği için de değil, içimden geldiği için yazıyorum bunları sana günlük."

"N'aber? Ne yazıyorsun?" Başımın üstünden gelen sese döndüğümde gördüğüm yüzle, günlüğümü hızla kapattım. Olası bir durumda onun ağzına laf vermek istemezdim. Herkesin okulunda dedikoducu kızlar olurdu, bunlarla baş etmek kolaydı. Öte yandan bahsettiğim kız benim kuzenimdi. Bu işleri zorlaştırıyordu.

"Hiç. Bir şeyler çiziyordum öylesine." dedim omuz silkerek. Sonra oturduğum yerde yana kaydım ona yer açmak için. Yanıma oturdu, elindeki iki simitten birini benim önüme bıraktı. Meyra, karşı sınıfta okuyan benimle yaşıt kuzenimdi.

"Ne giyeceğini kararlaştırdın mı?" diye sorduğunda ağzımda simitle ona bakakaldım.

"Nerde?" diye sordum oldukça kaba bir sesle. Öyle ki bu kelime ağzımdan nördöe şeklinde fırlayıvermişti.

Meyra gözlerini devirir gibi yaptı. "Dalga mı geçiyorsun? Abimin düğününde tabii ki." dedi. Ah, evet... Diğer bir kuzenim evleniyordu yakında. Açıkçası düğünlerden hep nefret etmişimdir. Son dakika pantolun ve tişört giyip gitmeyi düşünüyordum aslında ama bunu Meyra'ya söylemek istemedim. O gün hangi ojeyi süreceğini bile birkaç ay öncesinden planlayan bir kızdı sonuçta.

"Var aklımda bir şeyler..." diye geçiştirdim. Gardırobumda bulunan tek elbise sekizinci sınıf mezuniyetimden kalma bir elbiseydi. Şu an ise mayolarımdan daha küçük görünüyordu. Yani yine annemle birlikte sürgüne gider gibi alışveriş yapacaktım. Meyra heyecanla anlatmaya başladı: "Ben de çok güzel bir elbise sipariş ettim. Sana fotoğrafını atmıştım ama görmedin galiba..." Görmüştüm. Ama cevap yazmamıştım. "Koyu mavi, buraları parlak böyle..." diye kendi üzerinde şekilli şukullu hareketlerle anlatmaya devam edince yüzüme kondurduğum heyecanlı ifadeyle onu izledim.

Dışım o düğünde halay başı olmak ister gibiydi ama içimde bir matem havası esiyordu... Düşündüğüm tek şey ise düğünde ne yemek verileceğiydi.

Teneffüs bittiğinde Meyra kendi sınıfına gitmişti. Ben de yine yalnız kalmış olmanın verdiği rahatlıkla sıranın üzerindeki günlüğümü açtım. Yalan değildi aslında, bir şeyler de çizmiştim. Koskoca bir papatya tarlası ve yan yana oturan bir çift...

"Sevgili günlük," yazdım, "Mirat bizim evin kapısına dayanacağını söyledi. Ben de ona onu kovacağımı söyledim. Umarım dediği şeyde ciddidir ve geldiğinde elinde bir kutu çikolata ve bir buket çiçek olur."

Bölümü oylayıp da şu garibanı mutlu etmeye ne dersiniz ehe

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölümü oylayıp da şu garibanı mutlu etmeye ne dersiniz ehe

Kaybolan PapatyalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin