Anasının avradı kadar uzun bir bölüm yazdım sanırım arkadaşlar. Ancak bu hikâyeye uzun bölüm pek yakışmıyormuş, onu fark ettim. Neyse, iyi okumalar güzellikler. ^^
---
"Yemin ederim kusacağım," dedim elimi midemin üzerine koyarak. Annem dönüp bana kış kış der gibi baktığında yüzümü buruşturdum. "Bu ne biçim parfüm ya? Osuruk çiçeği gibi kokuyor." diye söylenerek çıktım odadan. Ayakkabılıktan babetlerimi alıp giyerken kendi kendime şarkı söylüyordum. Büke arkamdan ayakkabılarını tıkırdatarak geldiğinde kafamı kaldırıp ona baktım.
"Yaşın kaç, başın kaç be?" diye çıkmıştım ayağındaki topukluya bakarak.
"Kıskanma, koca ayak." dedi ve yanımdan geçip gitti. Apartmanda aşağı inerken onu izledim. Ayağındakiler annemin ayakkabılarıydı. İkisinin ayakları da oldukça küçük olduğu için Büke anneminkileri giyebiliyordu ancak ben cidden koca ayak falan olmalıydım. Arada sırada babamınkileri giysem sırıtmazdı.
Büke'nin peşinden apartmandan çıktım. Elimdeki çantanın ince zincirli askısını çapraz bir şekilde boynuma astım ve merdivenlerden hızla indim. Aşağıda bekleyen Büke'nin yanına gittiğimde telefonla konuşuyor olduğunu gördüm. Benim boyuma yetişmişti. Annem ona makyaj da yapmıştı, resmen benimle aynı yaşta duruyordu. Acaba şu anda kiminle konuşuyordu?
Kapının önünde durmuş annemle babamın inmesini beklerken etrafıma bakındım. Aslında Mirat'ın apartmanına bakıyordum. Onun da düğüne geleceğini biliyordum, annesi falan da gelirdi muhtemelen.
O sırada Gül'ün oturduğu apartmandan biri çıkmıştı. O tarafa doğru bakıyor olduğum için birden yüzüne baktım, dikkat çekmiş olmalıyım ki o da dönüp bana baktı. Tanımadığım bu genç erkeğin yüzüne birkaç saniye anlamsızca baktım. Sonra kabalık olmasın diye hafiften tebessüm ederek önüme döndüm. Sonra annemler aşağı indi ve dördümüz ve arabaya doluşup yola çıktık. Küçük çantadan telefonumu çıkardım hemen.
Efsa: Nerdesin?
Mirat: Sen nerdesin?
Efsa: Burdayım, sen nerdesin?
Mirat: Geldik düğüne amk. Hemen evlenseler de gitsek
Hemen ardından attığı fotoğrafı görünce istemsizce güldüm. Büke dönüp bana baktığında gülmeyi kestim. Çok mutsuz görünüyordu. Bu kadar mutsuz olacağını biliyordum. Bunu bile bile gelmesi çok eğlenceliydi.
Efsa: Biz de birazdan ordayız.
Telefonu çantama geri attım. Annemle babam düğün için aldıkları çeyrek konusunda tartışıyorlardı hâlâ. Babama kalırsa gram almalıydık. Anneme kalırsa çeyrek değil yarım almalıydık çünkü bunlar misliyle benim düğünümde geri dönecekti.
"Bi' dakika, ne?" diyerek girdim araya. Annem bana bakmaya tenezzül etmedi ancak babamın dikiz aynasından bana bakışını yakaladım.
"Doğru diyorsun." diyerek annemi onayladığında artık verecek tepki bulamıyordum. Ellerimi havaya kaldırıp indirdim. Ağzım açık kalmıştı.
"Ne?" dedim tekrardan. Büke kıkır kıkır gülüyordu.
Düğün salonuna geldiğimizde kaşlarım yavaşça havaya kalktı. "Vay, kimse bana kır düğünü olduğunu söylememişti." diye mırıldandım. Büke yanımdan geçerken, "Ay yok artık." demişti.
"Nereye gidiyorsun atarlı ergen? Ben kiminle takılacağım ya?" Büke gidip yaşıtı olan kuzenlerimizle kaynaşırken ben de avare avare düğün salonunun girişinden geçtim. Yanıma gelen garson adımı sordu ve bizim masanın numarasını söyledi. Kısa bir koridorun ardından açık kısma geçiş yapmıştım. Annemle babamın oturduğu masaya doğru ilerlerken birden koluma girilmesiyle yerimde sıçradım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolan Papatyalar
Teen Fiction"Yemin ederim ki," diye fısıldadığını duydum saçlarımın arasına, "sana dair her şey bir papatya gibi. Her hareketin, kokun, sözlerin, gülüşün bile papatyayı hatırlatıyor bana. Sen benim bu hayatta tanıdığım en duru şeysin." 100221 | Tamamlandı.