Lucy, Jack'le direk sınıfa gitmişti. Ben de sonunda okul kapısından içeriye girdim. Biraz ilerledikten sonra Zayn'in arkadaşlarıyla beraber bir yerde oturduklarını gördüm. Arkadaşlarının nasıl bir tepki vereceğini bilmediğimden kafamı önüme eğip ilerlemeye devam ettim. Ben bile Lucy'e anlattığımda tüm gece boyunca "Zayn enişte" diyip durmuştu.
"Alexis!" Birinin adımı bağırmasıyla olduğum yerde kalakalmıştım. Tabii Zayn de sesi duyunca benim olduğum tarafa bakmış ve beni görmüştü. Ona hafifçe gülümsediğimde bana aynı şekilde karşılık verdi. Mike bunu farkedip John'u dürttü ve bir şeyler söyledi. İkisi de kahkaha atmaya başlayınca Zayn onlara ters bir bakış attı. Acaba ne demişlerdi? Bu sırada bana seslenen William yanıma ulaşıp kolunu omzuma attı.
"Günaydın turunçgil." Yeni bir isim daha, ha? Harika! Sınıfa girdiğimizde Lucy ayağa fırladı.
"Hah! Diğer ezik de geldi." Direk William'a baktığına göre üstüme alınmam gereken bir şey yoktu. Büyük ihtimalle ilk ezdiği kişi de Jack'ti. Bunu baygın bakışlarından anlamıştım. "Artık benim de bir sevgilim var. Siz hala sap."
"Desene evde kaldık." Omzuyla beni dürtünce tepkisiz kaldım. Ona söylememiştim. Bir sevgilim olunca garip hallere bürünüyor, çocuğu rahat bırakmıyordu. Korumacı tavrını anlıyordum ancak bazen olay büyüyordu.
"Kendi adına konuş, dostum." Jack'den böyle bir tepki gelmesi beklediğim en son şeydi. Lucy, onu ezerken söylemiş olmalıydı. Ancak neden William'a garip bir şekilde baktığını anlayamamıştım.
"Ah, evet. Sana söylememişim. Zayn'le dün dışarıya çıktık. Uzun lafın kısası artık sap değilim." Ben gülümsüyordum ancak William'ın hiç de mutlu bir ifadesi yoktu. Korumacı abi tavrına büründüğünü düşündüm.
"Şimdi aklıma geldi. Kitabım dolabımda kalmış. Ben onu alıp geleceğim." Hızla sınıftan çıktığında arkasından bakakaldım. Daha önce böyle yapmamıştı. Bu garipti...
***
"Amma ısrar ettin be kızım." Hafta sonu olmuştu ve Lucy yanımda bir sudan çıkmış balina edasıyla garip hareketler yapıyordu.
"Lütfen! Tanıyınca sen de çok seveceksin!" Jason'la bir kahvaltı randevusu vardı. Asıl olay benim ve Zayn'in de gelmesini istemesiydi. Pek emin olamıyordum. Onunla henüz birkaç gündür çıkıyorduk ve hala biraz çekiniyordum.
"Ben bilemiyorum Lucy..." Ona söylebileceğim pek mantıklı bir sebep yoktu. Ne diyecektim, 'üzgünüm ben hala utangaç kız aşamasındayım' mı? Ona yan gözle baktığımda hareketsiz durmuş beklentiyle bana bakıyordu. Kafamı yastığa gömüp iç geçirdim. "Çık dışarı, giyineceğim." Büyük bir çığlık atıp hızla yanağımı öptü.
Koşarak odadan çıkınca üstümdeki örtüyü yatağın kenarına attım. Hala yatağımdan çıkmamıştım. Lucy, sağolsun beni tepemde zıplayarak uyandırmış ve konuya dalmıştı. Doğrulup yastığın altındaki telefonumu elime aldım. Bir süre telefonla bakıştıktan sonra yavaşça rehbere girdim. İsmini bulmaya çalışırken bile oldukça yavaştım. Sonunda onu aramayı başardığımda telefonu kulağıma götürüp bekledim. Bir süre sonra telefon açıldığında oldukça neşeliydi.
"Günaydın." Ona aynı şekilde karşılık verdim. Direk söze başlamanın daha iyi olacağını düşünüyordum.
Aslında ben seni bir şey için aramıştım..." derin bir nefes alıp devam ettim. "Lucy ve sevgilisi bir kahvaltı için randevulaşmışlar. Ve aslında neden ben de bilmiyorum ama... bizim de gelmemizi istiyorlar." Dudağımı ısırıp cevap vermesini bekledim.
"Ah, pekala." Bu muydu yani? O kadar utana sıkıla bir soru sordum ve cevap bu kadar basit miydi? Tamam ben fazla büyütmüşüm. Saçma bir şekilde güldüm.
"Pekala, görüşürüz."
***
Lucy, ben ve Zayn kahvaltı salonuna gelmiş bir masada oturuyorduk. Geleli çok olmamıştı. Biraz etrafı inceledim. Tahta uzun masaların üzerine beyaz örtü serilmişti. Tıpkı sandalyeler gibi birçok yerde tahta vardı. Tavan, pencere kenarları, kapı, zemin... Sade ve şirin bir havası vardı. Az sonra Lucy'nin yanındaki sandalye çekildi ve Jason oturdu.
"Umarım çok bekletmemişimdir." Bunu söylerken direk Zayn'e bakıyordu. Bundan pek bir anlam çıkarmamıştım. Önemli olmadığına dair çıkan mırıltılardan sonra garson geldi. Herkes kendi için bir kahvaltı tabağı seçtikten sonra konuşan ilk kişi Jason oldu.
"Beraber bir akşam yemeği geçirdik ancak seni çok fazla tanıma şansım olmadı." Gülümsemesi yüzünden hiç eksik olmuyordu.
"Tanışmayı ben de çok isterim. Lucy, senden biraz da olsa bahsetti. Açıkcası merak uyandırıcısın." Aslında gerçekten de bu çocukta merak ettiğim birkaç şey vardı. Tam olarak anlayamıyordum. Birden ortaya çıkması, Lucy'le hızlı bir şekilde kurduğu bağlantı...
"Şimdi bakıyorum da... siz ikiniz gerçekten çok yakışıyorsunuz." Utangaç bir şekilde tebessüm ettim. Zayn'e baktığımda tepkisiz bir şekilde oturduğunu farkettim. "Bu arada seni tekrar görmek güzel Zayn. Basketbol maçında kaybettiğinize çok üzülmemişsindir umarım."
"Önemli değil. Nede olsa benim kaybettiğim tek şey bir basket maçı." Zayn yapmacık bir şekilde gülümserken Jason ise onun aksine dişlerini sıkmıştı.
"Siparişler geldi!" Lucy ortamdaki gerginlikten kurtulma ihtiyacı duymuş olacak ki ortaya atılmıştı.
***
Kahvaltı ve garip sohbetlerin ardından Lucy ve Jason beraber takılmayı tercih etmişlerdi. Böyle olmasının daha iyi olacağı ortadaydı. Zayn ve ben bir bankta oturmuş sohbet ediyorduk.
"Aslında Alexis..." Gergince yerinde kıpırdandı. "Jason'la pek görüşmeni istemiyorum. Yani onunla aynı ortamda fazla durma." Kaşlarımı çattım. Bugün bir garipti. Özellikle de Jason geldikten sonra. Jason'la aralarında bir tatsızlık geçtiği hakkında düşüncelerim vardı.
"Neden bunu istiyorsun ki?" Gözlerini benimle buluşturmuyordu. Sürekli farklı yerlere bakıyordu. O cevap vermeden bir soru daha yönelttim. "Onunla daha önce tanışmış mıydınız?"
"Lütfen soru sorma. Sadece onunla fazla bir araya gelmemeni istiyorum Alexis." Anladığımı belirtmek amacıyla kafamı salladım. Bunu gördüğünden pek emin değildim aslında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wedding Dress
Fiksi PenggemarSana o kolyeyi çıkarmamanı söylemiştim. Sense onu çıkardın ve üstüne yere attın. Kafamı öne eğip yerdeki döşemeleri incelemeye başladım. Haklıydı. Ben sanmıştım ki... Ne sandığının bir önemi yok. Biz ayrılsak da, kötü bir şey olsa da o kolyeyi asl...