# Zayn
Okul bahçesindeki bankta boş boş oturuyordum. O sırada Mike yanıma bir kediyle geldi.
"Bak duvar kenarında ne buldum." Kucağındaki beyaz yavru kediye baktım. Yine bir kedi bulmuş. Ona kalsa tüm kedileri evine alacak. Ben, Mike'ın aksine kedileri pek fazla sevmezdim.
"Yine mi?" Bıkkınlıkla çıkan sesime omuz silkerek karşılık verdi. Bir kedinin tıslamasıyla ikimiz de o tarafa döndük. Büyük bir kedi, Mike'a saldıracakmış gibi bakıyordu.
"Sanırım annesi geldi." Mike korkuyla yavru kediyi yere bırakıp boynuma sarıldı. Ah, korkak! Kedi gözlerini bizden ayırmayarak yavrunun ensesinden ısırdı ve onu götürmeye başladı. Mike, anne kedinin tamamen gittiğinden emin olduğunda sonunda benden ayrıldı. Gülerek ona baktım.
"Ne o, çabuk vazgeçtin kedinden." Bana dönüp imali bakışlar atmaya başladı. Bu sırıtışının altında ne olduğunu merak ediyordum.
"Boşver, biz başka bir kedi alalım. Bu sefer turuncu olsun. Sen seversin turuncuyu." Alexis' i ima ettiğini anlamak hiçte zor değildi. Kafamı iki yana salladım.
"Hadi ama, sadece birkaç kez takıldık. Onunla birlikte olmak eğlenceli. Tatlı bir kız. " Kaşlarını kaldırıp inanmadığını belli eden bir bakış attı. Anlaşılan sohbet biraz uzayacaktı.
"Birçok şeyini seviyorsundur. Yani sadece takılmak değildir. En azından küçük bir hoşlantı yok mu?" Bir süre sessiz kalıp düşündüm. Onunla bir şeyler yapmak güzeldi. Beni mutlu ediyordu. Ona öpmek için yaklaştığımda içimde küçük bir kıpırtı olmuştu. Belki uzun süredir bir kızı öpmediğimdendir, belkide onu öpmek istediğimden...
"Hey, orada mısın?" Mike elini gözümün önünde sallarken kendime gelip kafamı salladım. "Bakıyorum da Alexis diyince daldın gittin." Zilin çalmasıyla konuyu değiştirdim.
"Hadi artık sınıfa git. Ben birazdan geleceğim." Sırıtarak ayağa kalktı. Bana sonra görüşecegiz işareti yapıp okula ilerlemeye başladı. Yolda onun konuşmasına maruz kalmamak için iki dakika sonra ben de okula girdim. Koridorda ilerlerken Alexis'i dolabında bir şey ararken gördüm. Ona yaklaştığımda hala beni fark etmemişti.
"Selam." Hızla bana döndüğünde onu korkuttuğumu anladım. Gülümsediğimde bana karşılık verdi. "Ne yapıyorsun?" Gözlerini tekrar dolaba çevirip dudağını büzdü.
"Yeşil kalemimi bulamıyorum. " Dikkatle dolaba baktığımda kitapların arasında yeşil bir şey gördüm. Ona uzandığımda yanlış bir şey yaptığımı fark ettim. Alexis'le çok yakındık. Tam dibimde duruyordu ve menekşe kokusunu çok net alabiliyordum. Yavaşça kafamı ona çevirdiğimde gözlerinin üzerimde olduğunu fark ettim. Birkaç saniye hareketsiz durduktan sonra tereddütle bana doğru uzandı. Ben de ona yaklaşınca aramızda çok az bir mesafe kaldı. Yine oluyordu. Tam göğsümün oralarda bir şeyler hareket ediyordu. Doğal olarak kalbim hızlanınca öyle hissediyordum. Tam dudaklarımızı birbirine kavuşturacakken William'ın sesiyle hızla birbirimizden uzaklaştık
"Derse başlamak üzere." Alexis kafasını sallayıp bana bakmadan dolabını kapattı.
"Gidelim o zaman." Onlarla beraber sınıfa doğru yürümeye başladım. William olmasaydı belkide onu öpecektim. Tüm bunların yanı sıra, onu gerçekten öpmek istediğimi anlamışım.
***
Mike ve John'la okuldan çıkarken Alexis'i gördüm. William, kolunu Alexis' in omzuna atmıştı. Beraber bir şeyler hakkında konuşuyorlardı. Uzaktan bakınca sevgili gibi görünüyorlardı. Çok samimilerdi. Bu beni rahatsız etmeye başlamıştı. Benimle vakit geçirmesinin de William'ı rahatsız ettigini biliyordum. Alexis iyi niyetli olduğu için göremiyordu ancak ben biliyordum. William, Alexis' le sevgili gibi olmayı seviyordu. Hatta gerçekten de sevgili olmak istediğine adım gibi emindim. Lucy'le de arkadaşlar ancak Alexis'in üzerine daha çok düşüyordu. Ve bu gerçekten sinir bozucuydu. William'ın, ona o kadar yakın olması pek hoşuma gitmiyordu. Onu biraz kıskanıyor gibiydim.
"Ne o kıskandın mı?" John'un sesiyle düşüncelerimden ayrılıp ona döndüm. Az önce baktığım manzaraya bakıyordu.
"Neden kıskanayım ki? Sevgilim bile değil." Tekrar Alexis'e baktığımda, onun da bana baktığını gördüm. El salladığında ona karşılık vermedim. Yanımdan gelen gülme seslerini umursamadan ona bakmayı sürdürdüm. Tepkisizliğime biraz şaşırmıştı. William'a bir şeyler söyledikten sonra bize doğru gelmeye başladı. Mike ve John başka taraflara bakıyormuş gibi yapsa da bizi duyacak kadar yakındalardı. Alexis yanıma geldiğinde hareket etmeyi kestiler. Aramızda geçecek konuşmayı kaçırmak istemiyorlardı.
"Bir sorun mu var?"
"Hayır. " Hızlı cevabım onu biraz afallatmıştı. Kaşlarını çatıp tam gözlerime bakmaya devam etti.
"Peki, o zaman neden böylesin?" Derin bir nefes alıp bıkkınca ona baktım.
"Neden bir dakikalığına olsun beni rahat bırakmıyorsun?" Bu sözüm onu biraz kırmış olacak ki gözlerini yere eğip kısık sesiyle cevap verdi.
"Üzgünüm, seni sıktığımı bilmiyordum." Hızla arkasını dönüp ilerlemeye başlayınca sadece ona baktım. Yine onu kırmıştım. Bu histen nefret ediyordum.
"Odun!" Mike'ın tepkisini John kınayıcı bakışlarla tamamladı. İkisi beraber ilerleyince bahçenin ortasında tek başıma kaldım.
Harika! Yine her şeyi mahvetmiştim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wedding Dress
FanfictionSana o kolyeyi çıkarmamanı söylemiştim. Sense onu çıkardın ve üstüne yere attın. Kafamı öne eğip yerdeki döşemeleri incelemeye başladım. Haklıydı. Ben sanmıştım ki... Ne sandığının bir önemi yok. Biz ayrılsak da, kötü bir şey olsa da o kolyeyi asl...