-15-

110 30 0
                                    

Bölüm şarkısı: LeeSSang- Tears ft. Eugene

Kafeteryada oturmuş sohbet ediyorduk. Ağzıma bir tane daha patates kızartması attım.
İki gün önceki spor salonu olayını sorunsuz atlatmıştım. Dün de biraz çalışmanın ardından beni rahat bırakmıştı. Normalde beni asla iki günlük sporla bırakmazdı. Ancak ben anlık gelen delilikle ona bir söz vermiştim. 'Her gün yürüyüş yapacağım.' Aptaldım! İki haftalık sporu otuz güne çevirmiştim.
Sıkıntıyla etrafa göz gezdirdim. Zayn'i gördüğümde yerimde dik bir konum aldım. Eline bir içecek almış arkadaşlarının olduğu masaya ilerliyordu. Bakışlarım onu çağırmış gibi bana dönünce gülümsedim. Bana gülümserken aynı zamanda yürüyordu ve BAM!
Önüne bakmadığı için birine çarpmış ve tüm içeceği onun üzerine dökmüştü. Kafamı yana kaydırıp çarptığı kişiye bakmaya çalıştım. Ve onu gördüğümde donakaldım.
Julia Grams... Carl Grams'ın değerli kardeşi. Genelde ona kimse dokunamaz. Çünkü abisi sinirlendiğinde her şey değişirdi. Ve şuan Carl, sinirle Zayn'e bakıyordu. Hemen yerimden kalkıp yanlarına koştum.

"Üzgünüm, önüme bakmıyordum. Benim hatam." Carl, Zayn'i dinlemeyip yakasını tuttu. Gerçekten sinirli görünüyordu.

"Bu şekilde kız kardeşime sapıklık yapmayı planlıyordun değil mi?" Zayn itiraz etmeye çalışmışsa da başaramadı. Carl, Elini yumruk haline getirip havaya kaldırdığında olacakları az da olsa tahmin edebiliyordum. Ve bunu engellemem gerekiyordu. Bunu yapacağıma inanamıyordum...

"Umarım günah değildir..." Küçük fısıltımın ardından hızla Carl'ın çok sevdiği bir yerine tekme attım. Bir anda iki büklüm olunca bundan faydalanıp Zayn'in elini tuttuğum gibi koşmaya başladım. Bana ayak uydurduğuna göre bıraksam dayak yiyecekti. Cidden bu çocuk nasıl okuldan atılmıştı?

"Seni pislik! Dur!" Arkamdan gelen sesle kısa bir bakış attım. Carl ve birkaç arkadaşı peşimizden geliyordu. Okulda koşmanın bir anlamı olmayacağını anlayınca hemen Zayn'i dışarıya sürükledim. Caddeye çıktığımızda hız kesmeden koşmaya devam ettik. Bir ara sokak bulup oraya girince ikimiz de durup soluklandık.

"Vay canına... Hayatımı kurtardın." İkimiz de gülmeye başladık. Duvarın kenarından hafifçe kontrol amaçlı baktığımda kimsenin olmadığını fark ettim. Bu iyiydi. "Neden bu kadar tepki verdi anlamıyorum. Alt tarafı üzerine kahve döktüm." Haklıydı. Ancak konu Julia ise en küçük bir konu bile bir bombaya dönüşebilirdi.

"Bilirsin. Kız kardeş koruması."

"Şimdi kaçtık ama yarın ne olacak?" Dudaklarımı birbirine bastırdım. Aslında bunu benim düşünmem gerekiyordu.

"Seninki hafif bir şey. Yarına siniri geçer. Ama benim yaptığım şey..." Umarım bana bir şey yapmazdı. Gece yatınca bir sürü dua edecektim.

"Cidden onu nasıl yaptın. Bayağı bir canı yanmıştır." Orası kesindi. O an Zayn'e yumruk atmasını engellemek için aklıma ilk bu gelmişti. "Keşke bıraksaydın. Şimdi daha da sinirli. Alt tarafı bir kahve iki yumruk atar geçerdi. Şimdi ne olur bilmiyoruz."

"Bizim eve gelir misin?" Ani sorum onun hareketsizce bana bakmasına neden olmuştu. "Bakma öyle. Eve tek gitmeye korkuyorum. O anki cesaretli kız yok şuan." Güldüğünde ona katıldım. Şuanki durumumuz gerçekten çok garipti.

"Seni eve bırakırım." Durum değerlendirmesi yapıp hızla başımı olumsuz anlamda salladım.

"En azından biraz oturursun. Carl ve arkadaşlarının olmadığını anladığımızda gidersin." Bir süre düşündü ve ardından elleriyle yüzünü ovuşturdu.

"Ah Tanrım, sırf üzerine kahve döktüm diye olana bak. Bu çok saçma!" Konu Carl Grams olunca saçmalık dinlemiyordu...

***

"Kahve senin de üzerine bulaşmış." Beyaz t-shirtünün üzerindeki kahverengi lekelere bakıyordum. Üzerine baktığında yüzünde yeni gördüğüne dair bir ifade oluştu. "Onu yıkasak iyi olur." İtiraz etmeden t-shirtü çıkardı.
Bakma Alexis... Kaslarına bakma. Ah, Tanrım. Baklavaları var...
Kapının çalması kendime gelmemi sağladı.

"Hemen gelirim." Kapıya adeta koşarak gittim. Kapıyı açtığımda karşımda William'ı gördünce gülümsememi engelleyemedim.

"Okuldan koşarak çıktığın için çantanı unuttun." Elindeki çantamı bana uzattığında şaşırmıştım. Aklıma dahi gelmemişti. "Olanları daha sonra anlatacağını varsayıyorum." Onu kafamı sallayarak onayladım.
.
"Alexis, banyoyu kullanabilir miyim?" William donuk bakışlarını yanıma sabitledi. Zayn'e baktığımda hâlâ üstsüz olduğunu fark ettim. "Ah, pardon." William'ı görünce ellerini kaldırıp geri çekildi. Will'e döndüğümde yüzünde sanki bir hüzün yakaladığımı düşündüm. Ama sebepsiz olduğu için yanıldığımı varsaydım.

"Ben gideyim. Daha sonra görüşürüz." Bir şey söylememi beklemeden arkasını dönüp ilerlemeye başladı. Kapıyı kapatıp arkama döndüğümde Zayn'in mahçup bakışlarıyla karşılaştım.

"Üzgünüm. Sen bir süre gelmeyince herhalde yalnızsındır diye direk geldim." Ona gülümseyip sorun olmadığını belirttim. William anlayışlıdır. Bunu sorun yapacağını hiç düşünmüyordum.

# William

"Sana söylemiştim." Derin bir of çektim. Jack'e ters bakışlar attığımda ellerini açtı. "Yalan mı? Bak gördün işte. Şuan sevgilisiyle birlikte romatik anlar yaşıyorlar." Sinirle ayağa kalktım. Beni sinir etmekten zevk mi alıyordu bu çocuk?

"Ben de sana söylemiştim! Onu sevmekten vazgeçemem!" Kafasını olumsuz anlamda salladı. Hata yaptığımı düşünüyordu. Bunu düşünen tek kişi değildi ancak ben hata yapmaktan vazgeçemiyordum. Onu öyle üstsüz görünce aklıma her türlü şey gelmişti.
Sinirle bağırdım ve duvara tüm gücümle yumruk attım. Bir gözyaşı bana isyan ettiğinde yerimde kalakalmıştım. Harika! Bir de gözyaşı eksikti!

Jibap gyedangil arae honja nunmul

[Evinin önündeki merdivenli yolda yalnız döktüğüm gözyaşlarım]

Niga alkkabwa mollae humchin nunmul

[Görmeyesin diye gizlice döktüğüm gözyaşlarım]

Yakhaejijianheuryeo balbeodungeul chiryeoda

[Zayıf düşmemek için mücadele ediyorum]

Nae nunmur

[Gözyaşlarım...]

Wedding DressHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin