Bölüm şarkısı: 2NE1- I Love You
# Zayn
Hızla koridorda ilerlemeye devam ettim. Bir yandan dua ediyor bir yandan adımlarımı hızlandırıyordum. Sonunda köşeyi dönünce Lucy'yle karşılaştım.
"Senin burada ne işin var?" Şaşkın ve kızgındı. Biraz daha ilerleyip beklediği kapının önüne geldim.
"Sevgilim için geldim." Özellikle vurgu yapmıştım. Gözlerini kısıp işaret parmağını bana doğrulttu.
"Şuna bak ya! Hem kızı aldat hem de sevgilim de!" Sinirle yumruğumu sıktım. Bazen çok sinir bozucu olabiliyordu.
"Onu aldatmadım. Ortada bir yanlış anlaşılma var." Bana alayla bakınca derin bir nefes aldım. En iyisi bir insanla konuşmaktı. Normal bir insan. Birazdan elinde kahveyle gelen Jack'i gördüm. Ona sarılmamak için kendimi tutup hızla konuya girdim.
"Alexis'in neyi var?" Ani gelen sorumla bir süre şaşkınca bana baktı. Ardından kendini toparlayıp açıklamaya koyuldu.
"Doktorun dediğine göre düzensiz uyku ve beslenme sonucu güçsüz düşmüş. Biraz dinlenmesi gerekiyor." Rahatlıkla bir nefes aldım. İyiydi. Buraya gelesiye kadar neler düşünmüştüm...
"Sana ne ki bundan?" Bugün Lucy'den kurtulamayacaktım anlaşılan. En iyisi cevap vermemekti.
"İçeri girebilir miyim?" İkisinin de dışarıda olmasının bir sebebi vardı elbet. Tereddütle kapıya doğru adım atarken Jack beni rahatlattı.
"Girebilirsin, sorun yok. Sadece şey için buradaydık... şey... yani şey..." Kaşlarımı çatıp devam etmesini bekledim. Ancak onun yerine Lucy devam etmişti.
"William bir şey söyleyecekmiş, çıkmamızı rica etti." Anında beynim uyarı sinyalleri vermeye başladı. Ne söyleyeceğini az çok tahmin edebiliyordum ve bu hiç hoşuma gitmemişti. Hızla odanın kapısını açıp içeriye daldım. Alexis'in gözlerinde beni görünce oluşan acı benim de canımı yakmaya yetmişti. Gözlerimi Alexis'den ayırmadım.
"Bizi biraz yalnız bırakır mısın?" William'ın sinirle bana baktığını kolaylıkla anlayabiliyordum.
"Bence sen biraz izin vermelisin." İğneleyici ses tonunu umursamayıp ısrar ettim.
"Alexis'le konuşmamız gereken şeyler var." Alexis gözlerini kırpıştırıp yumruğunu sıktı.
"Konuşacak bir şey olduğunu sanmıyorum." Harika, hâlâ aynı. Dinlememekte diretiyordu. Daha fazla zaman kaybetmemek için uzatmadan odadan çıktım. Hızlı adımlarla çıkışa ilerlerken bir yandan John'u arıyordum.
"Sonunda. Bir an Alexis seni yedi sandım." Daha erken aramalıydım ama hastahane olayı yüzünden geç kalmıştım.
"Soru sorma, yeri değiştiriyoruz."
***
Biraz daha bekledim. Sonunda Lucy ve Jack odadan çıkıp merdivenlere ilerlemeye başladı. Birkaç dakika daha beklediysem de William bir türlü çıkmamıştı. En iyisi olaya el atmaktı. Alexis'in durduğu odaya girip direk William'a diktim gözlerimi.
"Kafeteryaya gitsen iyi olur, öğle yemeği zamanı geldi." Bana ters bir şekilde bakarken derin bir nefes aldım. "Lütfen." Alexis'e dönüp tepkisini ölçtü. Alexis kafasını sallayınca yavaşça ayağa kalktı.
"Bir şey olursa aşağıdayım." Çok şey olacak... William dışarı çıkınca hızla Alexis'e döndüm. Kolunda bir serum bağlıydı. Bu işi biraz zorlaştırabilirdi.
"Ne söylemek istiyorsun?" Sorusunu göz ardı edip planı kafamda kurmaya devam ettim. Serum poşedinin durduğu demir askıyı biraz hareket ettirince tekerleksiz olduğunu farkettim.
"Gidiyoruz." Elinden tutup onu ayağa kaldırmaya çalıştım. O ise inatla kaşlarını çatmış bana bakıyordu.
"Nereye?" Şimdi söylesem kesin gelmezdi. Onu çekiştirip ayağa kaldırdım. Yerdeki pandalı puflarını giydirmek için yere eğildim. Geri çekildiğimde ona bir baktım. Hastahane elbisesinin altına puflarını giyince çok tatlı bir hâl almıştı. İlk defa birine hastahane elbisesi yakıştırıyordum. Serum poşetini alıp diğer elimle elini tuttum.
"Soru sorma." Daha da inat edecek gibiydi. Onu temelli susturmak amaçlı dudağına küçük bir öpücük kondurdum. Yada cesaret toplamak için... Her neyse, her şeye yarıyordu. Öpücüğün ardından sessizce onu ilerletmeme tepki vermedi. Ona belli etmeden gülümsedim.
Yorgun görünüyordu. Onu böyle çekiştirmek biraz kötü olmuştu. Serumu olmasaydı kucağıma alacaktım. En azından asansör kullanmayı son anda akıl etmiştim. Asansöre binince en alt katın düğmesine bastım. Alexis bir şey diyecek olduysa da daha sonra susmaya karar verdi.
Sonunda en alt kata ulaşınca hızla çocukların beklediği odayı aradım. Malzeme odalarından birini seçmişlerdi. Kapıyı açıp içeriyi kontrol ettim. Her şey tamamdı.
"Şimdi sadece dinlemeni istiyorum." Kafasını sallayınca onu içeriye yönlendirdim. Gördüğü manzarayla biraz tereddüt etse de ilerlemeye devam etti.
Açıkçası bu kadar iyi olacağını ben de tahmin etmemiştim. Jason ve adının Lida olduğunu öğrendiğim kız yanyana sandalyeye bağlanmış şekilde oturuyorlardı. Hayatımda böyle maceralı bir an daha yaşamamıştım.
"Fazla uzatmayalım, itiraf edin bitsin." Jason bana alayla bakınca konuşmayacağını anladım. Onu pas geçip Lida'ya döndüm. "Para veririm." Hemen gözleri parlayınca açıkçası biraz şaşırmıştım. Para diyince her şey değişiyordu.
"Ne kadar mesela?" Güzel soru. Biraz düşündüm ama pek uygun miktar bulamadım. Sonunda akıllıca bir cevap verdim.
"Hızına göre değişir. Ne kadar çabuk, o kadar çok para." Hemen gözlerini sonuna kadar açtı. Hızla konuşmaya başlayınca Jason kafasını arkaya attı.
"Her şey oyundu! Bak, bu çocuk seni çok seviyor. Sen gidince dedim, boşver onu; dedi, olmaz. Bak valla çok seviyor. Zorla öptüm ben onu." O kadar hızlı konuşuyordu ki bir an nefessiz kalacak sandım. Allah'tan kısa kesmişti. Alexis'e dönünce garip bir ifadeyle kıza baktığını gördüm. Ne düşündüğünü anlamak mümkün değildi.
"Alexis, iyi misin?" Bakışlarını bana çevirince biraz korkmuştum. "Çok mu hızlı oldu?" Gözlerini kapatıp elini alnına koydu.
Bir saniye... o kolundaki şey... Serum borusunun içinde kan vardı. Poşeti aşağıda tuttuğum için Alexis'in kolundan kan gelmişti.
"İyi misin, bir şey mi oldu?" Endişeyle ona eğilince birkaç adım geri atıp kafasını salladı. Elimden serum poşedini aldığı gibi odadan çıktı.
"İyi misin, bebeğim?" Mike, John'un elini tutup beni taklit edince gözlerimi devirdim.
"Çözün lan beni!" Uzun süredir sesi çıkmayan Jason'ın ani tepkisi üzerine ona döndüm.
"Benimle uğraşmaktan ne zaman vazgeçeceksin?" Sırıtmaya başlayınca cevabı anlamıştım.
Hiçbir zaman...
"Dur bir dakika, kız gitti." Son anda farkettiğim şeyle Alexis'e yetişmek için hızla odadan çıktım. Arkamdan gelen kahkahalarla istemsizce gülümsedim.
Ah be Alexis... Beni ne hallere getirdin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wedding Dress
FanfictionSana o kolyeyi çıkarmamanı söylemiştim. Sense onu çıkardın ve üstüne yere attın. Kafamı öne eğip yerdeki döşemeleri incelemeye başladım. Haklıydı. Ben sanmıştım ki... Ne sandığının bir önemi yok. Biz ayrılsak da, kötü bir şey olsa da o kolyeyi asl...