Bölüm şarkısı: TOP & GD- Baby Good Night
Lucy yanıma oturunca bakışlarımı ona çevirdim. Jason'ı unutmaya çalışıyordu ancak bu onun için çok da kolay değildi. Dağınık görünüyordu, artık doğru düzgün gülümsemiyordu. Aklını dağıtmak için bir konu açtım.
"Elbise seçtin mi?" Dalgın bakışlarını bana çevirip bir süre boyunca düşündü.
"Ne elbisesi?" Ohoo... Bunun kafası iyice gitmiş.
"Mezuniyet elbisesi." Gözleri hâlâ boş bir şekilde bakıyordu. "Hani mezun olduğumuz için düzenlenen balo." Yavaşça açıklarken gözlerini kocaman açmıştı. Ne yalan söyleyeyim bunca şeyin arasında az daha ben de unutuyordum.
"Şimdi mi haber verilir! Birkaç günde nasıl halledeceğim onca şeyi?" Bir anda bana bağırmasıyla koltuğa sindim. "Ne giyeceğim, ne takacağım?" Telaşla düşünmeye başladı. Sonra bir anda tekrar eski soluk haline döndü.
"Kiminle gideceğim?" Omzunu biraz sıktım. Bu konuya geleceğini tahmin etmeliydim.
"Ben sana baloda çok tatlı çocuklar alacağım." Bana alaylı bir şekilde yan gözle baktı.
"Pazardan elma mı seçiyorsun?" Dudağımı büküp omuz silktim.
"Ben elma sevmem." 'Sende beyin var mı' dercesine beni incelemeye başladı. Bekle... ben ne giyecektim?
***
"Peki bu nasıl?" Bıkkınca bir nefes verdim.
"Güzel."
"Bakmadın bile!" Lucy elbise seçmek için benden yardım istemişti. O dolabında dört dönerken ben Lucy'nin yatağına yığılmıştım.
"Üzgünüm on yedinci elbiseden sonra koptum." Sinirle ayağını yere vurunca bakışlarımı tavandan ona çevirdim. Yavaşça ayağa kalkarken kaşlarını çatmış bir şekilde bana bakıyordu. "Altıncı olan iyiydi." Bir şey demesine bırakmadan odadan çıktım.
Odama yönlenecekken kapının çalmasıyla geri döndüm. Kapıdaki kişiyi fazla bekletmemek için hızla kapıya ulaştım. Karşımda William'ı görünce gülümsedim.
"Selam." Yüzünde umursamaz bir ifade vardı. Bana değil de başka yerlere bakıyordu.
"Gelsene." İçeri girip bu sefer de içeriyi incelemeye başladı. "Bir sorun mu var?" Omuz silkti.
"Hayır. Sadece Zayn'in elini kırdım. Yada çatladı. Bilmiyorum ama bir şey olduğu kesin." Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Ağzımı bir şey demek için açtım ama hiçbir şey diyemedim. Bir anda ne olmuştu? "Benden duy diye söyledim."
"Neden böyle bir şey yaptın?" Gözlerini sonunda benimkilerle buluşturdu. Bir süre sadece bakmakla yetindi.
"Sadece..." Kafasını öne eğip derin bir nefes aldı. Ona yaklaşıp kollarımı etrafına doladım. Şaşırsa da o da bana sarıldı.
"Anlıyorum beni korumak istiyorsun ve bazen onu kıskanıyorsun." Hafifçe kıkırdadım. "Ancak sorun yok. Hiçbir şey senden ayrılmamı sağlayamaz. Sen çok iyi bir dostsun." Böyle düşünmesi çok saçmaydı. Hangi kardeş, ağabeyini arkada bırakırdı ki? Hızla benden ayrılıp merdivenlere döndü.
"Senin için gelmedim zaten." Boşu boşuna mı o kadar özenle cümle seçtim ben. "Lucy!" Bir bofolonun bağırışıydı bu duyduğunuz.
"Ne var!" Ve bir cırlama sesi...
"Gel buraya!" Ben ne yapacağını merak ederek kenara çekilmiş izliyordum. Lucy yüzünde şeker yiyen çocuk ifadesiyle aşağıya indi.
"Az önce beni boğazlayacaktın. Ne oldu da bu kadar sevindin?" Sevinçle yanımıza koştu.
"En sevdiğim ayakkabımı buldum." Anahtar kelime 'buldum'. Lucy'nin yüzlerce çift ayakkabısı vardı. Ancak sadece elli tanesini falan kullanıyordu. Çünkü diğerlerinden bihaberdi. "Niye çağırdınız beni?"
"Balo. Sen. Ben. Geç kalma." Havalı bir şekilde evden çıkınca ikimiz de şaşkınca arkasından baktık.
"Özgüvene bak!" Lucy ellerini beline koymuş hâlâ kapıya bakıyordu. "Gerçi iki sap olarak el mecbur beraber gideceğiz." Jack de bulurdu bir kız. Tabii gecenin sonunda yine tokadı yerdi ama en azından bir dans ederlerdi.
"Hadi bana ayakkabılarını göster." Hemen yanına koşup koluna girdim. Amacım diğer ayakkabılarından birini kapmaktı.
"Az önce sıkıntıdan ölüyordun. Ne oldu da bu kadar sevindin?" Bana bilmişlikle bakarken dudağımı büktüm.
"İyi, ben de kendi odama giderim." Ondan ayrılıp merdivenlere ilerliyordum ki hemen bana yetişti.
"Şimdi sen çok merak etmişsindir. En iyisi bir bak."
***
Odamın kapısı tıklandığında bakışlarımı dolaptan çekip gelmesi için onay verdim. İçeri Zayn'in girmesiyke sevinçle ona koşup boynuna atladım. Tek koluyla beni kucaklayıp alnıma bir öpücük kondurdu. Ondan ayrılınca eline baktım. Elinde sargı vardı.
"Olanları duydum." Dikkatle elini tuttum. "Onun adına özür dilerim... o sadece fazla korumacı." Gülümseyip yanağımı okşadı.
"Her neyse. Sıkma canını bu kadar. Eminim o da eninde sonunda beni kabullenecek." Konuyu değiştirme ihtiyacı duymuştum.
"Baloya birini davet ettin mi?" Kahkaha atıp kafasını salladı.
"Bence bu muhabbetlere gerek yok. Sonuçta sevgiliyiz, doğal olarak benimle geleceksin." Saçlarımı savurarak ona arkamı döndüm ve meşgul olmak için dolabıma ilerledim.
"En azından odun olmasaydın." Öküz gibi söylenemezdi ki. Doğal olarak onunla gidecekmişim. Gitmiyorum! Belime dolanan ellerle bir şeylerle ilgilenmeyi kestim. Sessizliğin olduğu sırada saçlarımı kokladığını farkettim.
"Pekâlâ... Bu çiçek kokulu bayan bana baloda eşlik eder mi?" Ay, çiçek kokulu dedi! Kendine gel! Umursamaz gibi görünmeye çalıştım.
"Madem o kadar ısrar ediyorsun. Gideriz yani..." Alayla kaşlarını kaldırdı. Odunluğa karşı odunluk!
"İyi madem gelirsin kendin." Ona dönüp sargıdaki eline vurdum. Küçük bir inilti duyduğumda gözlerimi kıstım.
"Hele beni alma..." Şiddet yanlısı biriymişim gibi kollarını kaldırıp bana siper aldı.
"Tamam vurma, alacağım." Bir yandan gülüyor bir yandan ona hafifçe vuruyordum.
"Hem döverim, hem severim!"
"E' biraz da sevseydin bari." Yanağına bir öpücük kondurup poposuna vurma isteğimi yatıştırmaya çalıştım. Garip karşılanacak bir hareketti. Gülümserken ona baktım ve içimden o düşüncenin geçmesine engel olamadım.
Evimin erkeği çocuklarımın babası olacaksın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wedding Dress
FanfictionSana o kolyeyi çıkarmamanı söylemiştim. Sense onu çıkardın ve üstüne yere attın. Kafamı öne eğip yerdeki döşemeleri incelemeye başladım. Haklıydı. Ben sanmıştım ki... Ne sandığının bir önemi yok. Biz ayrılsak da, kötü bir şey olsa da o kolyeyi asl...