Saçlarını hatırlıyor. Sarıydı, ama herhangi bir sarı değildi, yumuşak dalgalar halinde omzundan aşağı yuvarlanıyordu ve sonuna doğru kahverengiye dönüyordu. Göreve gittikleri zamanlar dışında her zaman açık bırakırdı, göreve giderken yüzüne düşen birkaç iplik dışında sıkı örgülü olurdu. Parmaklarını oradan geçirmeyi severdi.
Gülüşünü hatırlıyor. Başını geriye atıp, alay edici bir kahkahaya dönüşmeden önce kıkırdadı. Yanakları kızarırdı. Sağ yanağında derin bir gamze belirirdi.
Gözlerini hatırlıyor. Sadece Gryffindor bir oyun kazandığında ateş saçarlardı. Soluk mavi, büyük gözlerdi, özel bir şey değillerdi ama yüz duyguya sahip olduklarını biliyordu ve onlardan binlerce suskun mesaj aldığında gözlerini okumayı biliyordu.
Nasıl koktuğunu hatırlıyor. Çoğunlukla tarçın ve çilek gibi. Ama bazen quidditch sahasındaki çimlerin kokusunu alıyordu. Her geçtiğinde koku onu takip ediyordu. Geceleri görünmezlik pelerinin altında, dönmeden onun o olduğunu anlayabiliyordu.
Ellerini hatırlıyor. Yalnız kaldıklarında, küçük ve kırılgandılar ve onunkine mükemmel bir şekilde uyuyorlardı. Dünyanın önünde, güçlüydüler ve rakibi mahvedecek bir büyü yapabilirlerdi. Diğer birçok kızınki gibi pürüzsüz sayılmazlardı ama yine de çok rahatlatıcıydılar. Korktuğunda ama göstermek istemediğinde elini tutardı.
Sesini hatırlıyor. Alçak ve yatıştırıcıydı ama hiçbir zaman başkalarına karşı duygu göstermezdi. Asla tereddüt etmezdi, genelde alaycı olurdu.
ve
Cansız halini hatırlıyor. Teni solgun ve soğuktu, pembe dudakları solmuştu ve gözleri hiçbir şeye bakmıyordu.
Onu geri getireceğini umarak onu tekrar tekrar salladığını hatırlıyor. Sesi kısılana kadar çığlık attığını hatırlıyor. Travers'ı öldürmeye yemin ettiğini hatırlıyor.
Onu hatırlıyor. Yaşam sevincini. Elini tuttuğunu ve evinin arkasındaki bahçeye koştuğunu, onu öptüğü sırada yakasını tuttuğunu, doğum günlerini, partileri, kızmalarını, utanmalarını, sarılmalarını hatırlıyor. Motosikletiyle Muggle sokaklarında Narcissa ile ona hain dediği için kavga ettiğini, Pazar akşamları yanında yattığını, Ölüm Yiyenler ile tek başına onlara berbat isimler taktığını hatırlıyor. Dünyayı gezmek istemesini hatırlıyor. James ve Lily evlenirken yüzündeki gülümsemesini hatırlıyor, ona aşık olduğunu söyleyişini hatırlıyor.
Her şeyi hatırlıyor.
Bazen hepsi onun için çok fazla. Bazen anılar onu hasta ediyor. Bazen ne yapacağını bilmiyor. Bazen onu çok özlüyor, kontrolsüzce ağlıyor. Bazen ölünün kendisi olmasını diliyor. Bazen aşık olmalarının uzun sürdüğünü, çok geç aşık olduklarını düşünüyor.
Düştüğü zaman, perde, düşüncelerin kasırgası arasında, parlak beyaz bir renge dönüşür; saçlarına, gözlerine, kokusuna, ellerine, sesine kavuşabilir. Bekleyişin çok acı verdiğinin farkına varır, ama buna değmişti.
————
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Why Do You Love Me || Blackinnon
Fanfic[Marlene Mckinnon ve Sirius Black ile ilgili AU, Drabble, One-shot, Headcanon çevirileri vs.] [Bölümler birbirinden bağımsızdır.]