12.Bölüm

2.8K 291 9
                                    

İçim kor alevler gibi yanarken, ben sessizce yanmasını izliyordum sanki... Dört duvar içinde yapayalnızmışım gibi oturuyordum yatakta. Bu başlamış mutsuzluk son bulmayacak mıydı gelecek bir gün, yoksa aksine mutluluk benim için artık yok muydu gerçekten?

Ben onun olamazdım onun dediği gibi, çünkü onu sevmiyordum... Herşey onun yüzünden başıma gelmişti, nasıl severdim ki zaten... Böyle dedikçe, yine ona olan nefretimin sınır tanımadan arttığının farkındaydım, nefret ediyor olmasaydım neden kalbimden bunları bastıra bastıra söylerdim ki iç sesimle?

Aşk diye birşeyin olmadığını bu zorlu evliliğimle düşünmeye başlamıştım... Ben hiç Aşık olmadım, olmak istedim ama bana haram oldu bu isteğim, bunun farkındayım... Kim hayatını yakan birini severdi ki, o kocam olabilirdi ama onu seveceğime inanmıyordum bu yüzden.

Ellerimle üstünde oturduğum yatağımın örtüsünü topladım, acılarımı kalbimden atmak istiyordum böyle tutup, kalbimden söküp atıp. Ama olmuyordu, hiçbirşey istediğim değildi ki, bu da olsun... Mutsuzdum, tek hissettiğim büyük his buydu yine şuan.

"Anne," Dedim zorlukla, "Kızın ne halde, nasıl insanlar arasında bir bilsen..." En kötü günümde annem olsaydı yanımda, bu kadar mutsuz olmazdım belki de. Çünkü anneler, çocuklarını mutlu etmek için onlara ne yapmaları gerekeni söylerlerdi. Bana akıl verirdi şimdi, en başta ama kimse gibi o da yoktu.

Kim bilebilirdi ki, varlıklı ailenin kızı bu hale gelecekti. Kim bilebilirdi ki o biraz da olsa mutlu kızın, bir gün dünyalar mutsuz olacağını...

Ben de hiç tahmin etmemiştim... Ama yaşadıklarım beni çok şaşırttı. Elimden ne gelirdi ki, kabul etmeseydim bu evliliğimi o adam ve nenesi peşimizi bırakmayacaklardı, belki babamı kurtarmama da asla izin vermeyeceklerdi ve babamın inadını da biliyordum, anca onlar şikayetini alırlarsa çıkacaktı ordan.

Büyük çaresizlik içinde hissetmiştim o zamanda ve bu yüzden kendimi düşünmeden, yeni hayatıma gelmiştim babam için.

Yutkundum acıma, yüzümü eğdim acımla.

*****

"Gelin, akşam yemeğini indiresin." Dedi yaşlı kadın bana emir verip. Tekli koltukta, elleri koltuğun kenarında oturuyordu. Bana dik dik bakıyordu. Üzerimi süzdü.

Tavrım yanında şaşırdım, kırmızı bir elbise giymiştim dizlerimin biraz üzerinde, neden böyle bakıyordu elbiseme bu kadın.

Yüzünü kaldırıp, yüzüme denk getirdi, "Bu ne elbisedir giydiğin?"

Asık suratımla ona bakarken, bıkkınca sordum sesimi yükseltmeden, "Elbisemin neyi var ki?" Somurttum, buna da mı karışacaktı.

"Uygun değildir." Dedi başını kibirle dikleştirip. "Sana yakışır kıyafetler almak şarttır yarın, kolu komşu ne der, soyumuz görse ne der." Kibriyle, ağzını buruşturdu.

Başımı dik tuttum, "Kıyafetimde bir sorun görmedim ben," Dedim yine somurtup. "Bence gayet iyi."

Onun sesi kulağıma geldi, "Nenem ne derse o olur. Lafı uzatma." Dedi soluma doğru biraz önümde duruken. Yüzündeki kibirle kaşlarını alnında eğdi aşağı doğru. "Yarın yeni kıyafetler alacağız sana, bu halde dışarı da çıkamazsın zaten."

Hiç konuşmadan odama doğru döndüm. Kıyafetlerime bile karışıyorlardı! Derin bir iç çektim yüzümü kaldırıp, artık gerçekten delirecektim.

"Nereye gidersin?" Dedi yaşlı kadın arkamdan. Yine o boğuk sesi kulağıma yansıdı. "Yemeği indiresin, açlıktan midemiz guruldar."

Onlara doğru baktım dönmeden.

BENİMSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin