İçi kırmızılaşmış olan gözlerinde öfke öyle tutulmuştu ki, yakıp yıkacaktı o öfke sanki bizi... Büyük ve acıma duygusunun zerresine yer vermeyen bir öfkeydi. Bize dik dik ve nefret kusarcasına bakarken ne yapacağımızı bilmiyordum. Ondan kurtuluş yoktu sanki, bundan sonra hep bu öfkesini görecektik sanki, öyle hissediyordum.
Bu 20' li yaşlarda duran, sade giyimli, yüzüne saçları gelen çocuk kimdi sahi?
Kim olduğunu bile hiç bilmediğim bu çocuk ve nenesi bir an da hayatımıza girmişlerdi... Onu, onları tanımıyordum ama tanımak da istemiyordum, sadece bu kabusun bitmesini istiyordum.
Çaresiz hissediyordum hala, çünkü nefret vardı bizim bu hastaneden çıkmamızı engelleyen, öfke vardı, korku vardı, çaresizlik vardı.
Babamın kolunu tutup ağlarken sessiz sessiz, karşımızdaki ayakta duran adam hala öfkesini bizden çekmiyordu, tek an bile çekmiyordu.
Ondan çok korkuyordum...
Çünkü korkutucu bir öfkesi vardı.
Yaşlı kadın birkaç adım atıp ona yaklaştı.
"Oğlum, gidelim, biraz oturasın, az sonra polis gelecek." Babama bakıp, "Bu adam hapise girecektir zaten."
"Sen git nene, sonra gelirim..." Dedi dik başlılıkla söyler gibi.
"Oğlum kendine, canına yazık etme, gel dinlen. Yoruldun." Dedi yaşlı kadın onun kolunu tutup.
"Nene, bana nefes almak yasak." Baktı nenesine ve kolunu hızla çekti. İşaret parmağını babama doğrulttu. "Bu adam hapise girene kadar haram bana aldığım nefes anladın mı?! Polisleri bekleyeceğim burada."
Babamın kolunu daha da sıkı tuttum ve onun yan profili yüzüne baktığımda büyük üzüntüsü yüzünde buz gibi donmuştu. İçim daha çok yanıyordu ona her baktıkça. Canım Babam...
Derin bir soluk alıp dönmeden nenesine doğru baktı çocuk, "Sen git, tansiyonun fırlayacak yine."
"Ama oğlum, halın kalmadı ayakta bekleyecek." Yaşlı kadın torununa bakarken kolları havada kaldı bu defa ona dokunmak yerine, yüzü asıktı.
Bu kadın ve torununu ilk defa bu hastahane de görmüştüm, değişik insanlardı, yaşlı kadın tuhaf giymişti ve tuhaf takıları vardı, töre derler ya, töreye bağlı insanlara benziyordu. Öyle insanları gerçekte görsemde nasıl insanlar olduğu hakkında pek bilgim yoktu. O an dikkatle ona bakıyordum bunları düşünürken.
"Nene dediklerimi duymadın mı?!"
"Peki oğlum." Dedi çaresiz gibi.
Nefret dolu yüzünü bize doğrulttu nenesi, "Polisler gelince, geri geleceğim..."
Dönüp gitti.
Hıçkırıklarım artarken içimde, babamın koluna sarıldım. Babam ise donuktu yerinde otururken, zavallı babam bu olayın şokunu yaşıyordu hala. Ona bakarken içim hiç olmadığı kadar çok yanıyordu. Neden böyle olmuştu ki, babam neden, nasıl bu kazayı yapmıştı doğru düzgün bilmiyordum ama bellliki suçlu bendim. Benim yüzünden! Beni aramaya gidince bu kazayı yapmıştı! Bunları şimdi daha iyi sezdim.
Nefret ettim kendimden, Pelin' in aklına uyduğum için nefret ediyorum kendimden!
Önüme bakarken konuştu çocuk, "Ben Aliberk KARADAĞ..." Dedi işaret parmağıyla kendini gösterip sesini yükseltti. İrkildim.
"Bu dünyadaki belanızım... Adımı hiç unutmayın..." Diye devam etti.
Babam hala endişeli gözlerle ona bakarken ben dayanamayıp konuştum, "Uzak dur bizden!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİMSİN
Подростковая литератураAliberk Mardin' li bir gençtir ve bir intikâmla başlayan bir hayatın içinde kendini bulurken, o büyük intikâmı için evlendiği İstanbul' lu ve zengin kızı olan karısına, zamanla deliler gibi aşık olur... ***** "Sen benim gülümsün, benimsin..."