28.Bölüm

1.2K 140 21
                                    

Merhabalar.

Oy ve yorum atın lütfen ve iyi okumalar. :)

*

İstenilen, belki uğruna yıllarca bile beklenmiş mutluluğa kavuşmak, bazen zor, hatta çok zor olabiliyordu hayatta.

Seviyordu genç kız. Peki neden basit bir vazgeçişe mecbur bırakılıyordu ki?

Bu kadar imkansız mı olurdu bazı hayaller, bazı sevdalar?

Genç kız kendisi buradayken, aklı da kalbi de sevdiğinin yolunu aramaktaydı, geçip gitmiş anılarında...

Ağlamıştı. Kan çanağı gibiydi adeta gözlerinin içi. Bu hiç düşünülmeden verilmiş karara, boyun bükmüş olmasa da, gözyaşları gözlerinde durmak nedir bilmiyorlardı. Çünkü sevdasının güç isteyen savaşında, şimdiden yenileceğini hisseden tarafı, ona felaket bir acı veriyordu ve kör kütük aşkına kavuşamazsa, kalbinin içindeki duyguları, sadece yara olarak kalır diye korkuyordu.

Aksi hali olabilir miydi ki?

Kaçabilirler miydi bu şehirden sevdiği adamla, sevdasıyla? Onların akıllarındaki planları tutabilir miydi?

Sadece bir haber bekliyordu.

Odasının kapısı tıklandı, bu durum onu hızlı bir sisin dumanı gibi uzaklaşan hayallerden alırken irkilmişti ve yüzünü kapının bulunduğu tarafa çevirdi.

Onun şuan hissettiği ağır duyguları, ifade edemeyecek halde olan dili, kımıldanıp tek kelime bile gönderemedi kapıya. O, korkusu büyümesin diye direnmeye hazır oldu ruhu sadece, çünkü ona kızmalarından, bağırmalarından dolayı korku hisseden tarafı daha baskınlaşmıştı.

Ellerini desenli, saks mavi elbisesinin örttüğü dizlerinin üstünden, kendine çekerken, yanaklarına yaşlarının renksiz yolunun izini çizmiş buğulu gözleri, kısık bir hale dönmüşlerdi. O, yutkundu ama hiçbir fark göstermeden, yine konuşamadı, tam o sırada kapı aralınırken, telaşı arttı ve çok sürmeden annesi kapıda duruyordu.

"Gülistan, kızım." Mukkader Hanım, içeri telaşlı bir vaziyetle girerken, başındaki açık kahverengi örtüsünün, boynuna dolanmış köşesini, çoğu zaman yaptığı gibi, eliyle itip, kapıyı ise diğer eliyle kapatıp tekrar dönerek, kızına doğru gelmeye başladı.

Kızının yamacına geldi kısa zamanda, daha sonra oturdu onun yanında, burda soluk vermiş gibi, nefes verip ve ona baktı.

Gülistan yanaklarındaki ve gözlerindeki yaşlarını elindeki beyaz mendille yavaş yavaş silerken, ardından dikleştirdiği yüzünü, önünden başka bir yöne daha çeviremedi. Acısı yanında, hüzünle koyulaşmış bir kırgınlık da akıyordu yüzünden artık.

"Ne oldu ana, ne istersin?" Duraksadı, uç kısmı hafif kızarmış burnundan bir soluk çekerken, ona yaşattıkları değersizliği bastırması için, şimdi hissizmiş gibi davranmak istiyordu.

"Yalnız kalmak istiyorum ben. Beni rahat bırakın." Diye ekledi, ona atar yapıp ve ona doğru kısa vadede bir bakış atıp. Annesinin çok suçunun olmadığını bilse de, yüreğinin nahif bir parçası ona kırılmıştı.

"Kızım," Dedi Mukadder Hanım, elini onun beyaz, ince yünlü ceketinin üstündeki ve sırt kısmına değen biraz dalgalı, simsiyah ve saçlarına uzatırken.

Gülistan başını geriye çekince, eli havada durmuş annesi hüzüne daha kapılmış sesiyle konuştu, "Neden böyle yaparsın kızım, ben, senin ananım. Senin iyiliğini isterim her zaman, bilmez misin."

Gülistan, sade ama zengin bir Hanımağa olduğunu belli eden, kahrengi üst ve siyah etek giyimli annesine çevirince yüzünü, şu an kaskatı duran yüreğini, acısıyla susturdu. Görsün istedi annesi kızının halini, acı çekişinde... Sevdasından şimdiden ne kadar kahrolduğunu ve sevdiği adam olmadan yaşamayacağını...

BENİMSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin