Merhabalar;
Biliyorsunuz ki, hikâye ilk başta kahraman bakış açısı ile yazılıyordu ama olaylar geliştikçe, farklı kişileri de anlatmaya başladım. Siz hangi tarzı seviyorsanız, belirtebilirsiniz ve ben de o şekilde yazarım.
Neyse :)
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum, emek karşılığında atarsanız çok mutlu olurum.
İyi okumalar.
*
Herkes hayatında mutlu olmak isterdi, bazıları mutluluğu doğru şekilde, bazıları ise yanlış şekilde arayabilirdi, hayatta önemli olan ise, mutluluğu doğru şekilde bulmaktır, bunu hiç unutmamak istiyordum... Bir de gerçek mutluluk diye bir şey vardı tabii, gerçek mutluluk, çok farklı hisler içeren, duyguların içinde büyük bir heyecan yaratan ve hayata olumlu bakmamıza neden olan bir şey olarak bize armağan edilir ve hep istenirdi. Bunu ise çok iyi biliyordum.
Aliberk gözlerini yeni bir güne açmaya başlarken, ben ise onun üstünde ona mutlulukla, dudaklarımda bir tebessüm varken bakıyor ve onun yüzünün her karesini aşkımla süzüp duruyordum.
Ben bir süre öylece dururken, ona bakmaya devam ettim.
Aliberk gözlerini iyice açarken, bana döndü ve gülümsedi.
"Gülüm,"
"Günaydın." Dedim ve yanağına dokunarak yanağını öptüm.
"Günaydın." Dedi o da, ben kendimi çekince ve gözlerime aşkla baktı.
O, elimi tutup öptükten sonra doğrulurken ben de bedenimi dik tuttum ve Aliberk biraz önünde duran bana bakıp beni belimden çekerek gözlerime bakıp konuştu.
"Ben bugün hiç işe gitmek istemiyorum, seni nasıl bırakıp gideyim." Dedi sitem edercesine, onun yüzüne dokunup ona moral vermek istedim.
"Gitmen gerekiyor ama, işini aksatamazsın ki sevgilim."
Aliberk önünde duran bana içtenlikle bakarken, bana hafif gülümsedi. O sonunda kalkıp üzerindeki beyaz tişört ve gri eşofmanı çıkarıp yatağa koyarken, ben ise aşağıdan topuz yaptığım siyah saçlarıma yakışan açık renkli, diz üstü sade ve ciddi elbisem üzerimde ve ortaları elbisenin renginde olan ince, zarif olup gümüş olan takılarla elbiseme kombin yapmışken ona aşkla ve tutkuyla bakıyordum.
Aliberk hazır olunca, konaktakilerle birlikte kahvaltı yapacaktık, bu yüzden ikimiz odadan beraber çıkacaktık ama birazcık yorgunken o hazır olana kadar biraz uzanmak istedim ve sırt üstü uzanıp, ona bakmaya devam ettim.
Aliberk dolabı açıp içinden iki takım elbisesini alıp bana dönerek sorusuyla birlikte konuştu.
"Gül, bunlardan hangisi daha güzel sevgilim?" Diye sordu ama beni böyle uzanmış görürken, öylece bakışları bende durup kaldı.
"İkisi de harika, hangisini istiyorsan onu seçebilirsin kocacığım. Hem ikisi de sana çok yakışacak, bundan emin olabilirim."
Aliberk gülümsedi ve takım elbiseleri yerine koyup gelip üstü çıplak haliyle üzerimde uzandı ve gözlerime aşkla baktıktan sonra durmadan yanaklarımı öpüp konuştu. "Sana giydiğin her şeyin yakıştığı gibi mi sevgilim?"
"Hıhım." Dedim ve onun yüzüne dokundum. Aliberk elimi öptü, alnımı ve yanaklarımı durmadan öptü.
"Seni o kadar seviyorum ki, dün ilk defa Kudrettin abiyi tüm kalbimle anladım sevgilim. Ben, sensiz bir hayatı düşünmek bile istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİMSİN
Подростковая литератураAliberk Mardin' li bir gençtir ve bir intikâmla başlayan bir hayatın içinde kendini bulurken, o büyük intikâmı için evlendiği İstanbul' lu ve zengin kızı olan karısına, zamanla deliler gibi aşık olur... ***** "Sen benim gülümsün, benimsin..."