İyi okumalar çimlerim❤️❤️❤️
Bugün Emir' e yeniden aşık oldum. Bu kadar nazik birine nasıl olmam zaten. Bugün sadece bir kere yazdım bilinmeyen olarak. Eskisi gibi yazasım gelmiyor ama yapmak zorundaymışım gibi hissediyorum. Hislerime güveniyorum ben bakmayın bana öyle. Yalan söylemediler bana şimdiye kadar. Umarım bundan sonra da söylemezler.
Bilinmeyen numara: İki gözümün çimi?
Bilinmeyen numara: Evimin direği?
Emir: Efendim, manyak kız.
Bilinmeyen numara: Aa ne kadar ayıp.
Bilinmeyen numara: Manyak falan ağzına yakışıyor mu?
Bilinmeyen numara: Amaaaan parmaklarına hiç yakışmıyor.
Emir: Olmuyor, ayıp falan.
Emir: Yabancı mısın sen?
Bilinmeyen numara: Değil miyim?
Emir: Cık. Değilsin.
Yazdığı şey tebessüm etmeme neden olurken aynı zamanda içime kurt düşürmüştü. İki türlü de artık hayatındayım. Beni kabul etti. Hem gerçek Verda'yı hem de bilinmeyen Verda'yı. Peki Emir hangi Verda'yı tamamen hayatına alacak? İkisi de sensin demeyin bana. Evet öyleyim ama öğrendiği zaman onu kandırdığımı düşünebilir. Ya da bu durumla eğlendiğimi. Ama karşına kendim çıkmak istemiyorum. Beni bulmasını istiyorum. Kafamı kaldırdığımda camdan Emir ve arkadaşlarını gördüm. Emir, Ensar, Özcan adını bilmediğim birkaç kişi daha ve bir kız. Geçen Emir'in yanında oturan kız. Yine Emir'in yanında oturuyor. Elleri Emir'in bacağında. Evet bacağında. Gördüğüm manzara yutkunmama neden olurken hemen Emir'e yazdım.
Bilinmeyen numara: Yine yanında.
Bilinmeyen numara: Camdan kafanıza uçmamı ister misin?
Dediğimde yine gözlerini camların üzerinde gezdirdi. Gözleri, gözlerimle buluştuğu zaman gülümsedi. Gülümsedim. Tam o sırada ayağa kalktı. Bende içeri girdim. Hala yanıt vermemişti. Keyfini bozduk tabi beyefendinin.
Kendi kendime sinirlenirken Kumsal geldi yanıma. Kumsal benim en yakın arkadaşım. Ona bile söylemedim Emir'i sevdiğimi ve ona yazdığımı. Duyduğu zaman bilin ki ben öldüm. Helvam şöyle olsun demeyeceğim. Ben helva sevmem. Pişmaniye dağıtın. Çok severim.
"Verda, kantine inelim mi?" diye sordu Kumsal. "Olur, gidelim" dedim ve çantamdan cüzdanımı almak için sırama gittim. Cüzdanımı aldıktan sonra kantine indik.
Kumsal, sıraya geçince konuşmaya başladı "Bu aralar sende bir tuhaflık hissediyorum. Ne haltlar karıştırıyorsun?" diye sordu. Ah bir bilsen ağzıma sıçacaksın da, neyse. "Ne halt karıştıracağım ya." dedim. Kumsal beni gereğinden fazla tanıyordu. Hemde çok fazla. "Verda, benim alnımda gerzek mi yazıyor?" dedi yalancı bir sinirle. "Bakayım, gerzek değil de Özcan yazıyor." dedim gülerek. Dememle ağzıma vurması bir oldu. Özcan, Kumsal'ın hoşlandığı çocuk. Evet, Emir'in arkadaşı olan Özcan. Kumsal, bana her şeyini anlatır. Bende ona anlatırım ama Emir'i anlatmamıştım. Güvenmediğimden mi? Asla. Ama bilmiyorum, en kısa zamanda ona söylemem lazım.
Kantinden kahve aldıktan sonra kutsal görevimiz olan; okul etrafında üç tur atmayı gerçekleştirmek üzere bahçeye çıktık. Bu eziyeti kendimize niye yapıyoruz bilmiyorum ama hoşumuza gidiyor. Hoşuma giden uçan eteğimi tutmak değil. Taş bağlayacağım uçlarına az kaldı. Bir elimizle eteğimizi diğer elimizle de kahvelerimizi tutmuş, yürüyorduk. Eteklerimiz hala uçuyor ama.
Emirler'in oturduğu yere gelince, çaktırmadan baktım. Geri geldi mi acaba diye.Gelmemişti. Mesajıma cevap verip vermediğinede bakamıyorum. Telefonum içerde.
Yürürken Kumsal lafa girdi. "Şu 11/A' daki Tuana varya." dedi. Kimden bahsettiğini anlamadım. "Tanımıyorum ben. Kim ki?" diye sordum. "Özcanlar'ın yanında oturan kız işte." dedi gözüyle göstererek. Evet yanlış anlamadınız. Ellerini benim Emir'imin güzel bacaklarına koyan kız. Meymenetsiz. "Ne olmuş?" dedim umusamaz olmaya çalışan tavrımla. Olamıyorum ama çaktırmıyorum, çaktırmayın. "11/D' deki Emir'i seviyormuş. Şu an flört bile olabilirler. Çok yakınlar bu ara." dedi. Son kurduğu cümle beynime kan sıçratırken sakin kalmaya çalıştım. Umarım kalabilirim. "İyi." dedim yine umursamamaya çalışarak.
Kutsal görevimizi yerine getirdikten sonra tekrar sınıfa geçtik. Kumsal'a artık anlatmam gerekiyor. Doğru zamanda ilk işim ona anlatmak olacak. Sırama geçtikten sonra telefonumu açtım ve Emir'in attığı mesaja baktım.
Emir: Tuana'dan ne istiyorsun?
Emir: Yakın arkadaşız biz.
Emir: Bu kadar abartacak mısın sürekli?
Emir: Ya da her şeye karışacak mısın?
Emir: En başta da söylemiştim hayatıma karışılmasından nefret ederim diye.
Emir: Tekrardan hatırlatmama gerek var mı?
Emir: Bence yok.
Okuduklarımla birlikte gözlerimin dolması bir oldu. Bok var zaten. Dolun hemen. Niye bu kadar sert çıkıştı ki? Ciddi anlamda söylemediğimi anlaması gerekmez mi? Şu an kırdı. Gerçekten çok kırdı. Telefonumu çantama koytuktan sonra bütün eşyalarımı çantama koyup fermuarını çektim. Kumsal'ın yanağına küçük bir öpücük bırakıp sınav olcağım sınıfa gittim.
Oturacağım sırayı bulup yerleştikten sonra Emir girdi sınıfa. Yine mi? Kim yapıyor bu listeleri kesicem kendimi. Tam önüme oturduktan sonra arkasına dönmesiyle yerimden kalkıp tuvalete gitmek için sınıftan çıktım. Konuşursam ağlardım. Biliyorum kendimi. Neden bu kadar sert konuştuğunu anlamasam da kırıldım.
Tekrardan yerime geçtiğim zaman Emir, tekrar bana döndü. Bakmasana çocuk diyemiyorum tabi. "Başarılar." dedi gülümseyerek. Gülme lan öyle. Hemen kızgınlığım buhar olup gidiyor sonra. "Sanada." dedim kısık bir ses tonuyla. Hala bana bakıyordu. Bitti işte konuşma önüne dönsene. Hayır yani bakmasını istediğim zaman bakmaz, bakmasını istemediğim zaman bakar. Öleyim mi, öldüreyim mi?
Sınavımı olabildiğince hızlı çözmüş ve çıkmıştım. Son zilin çalmasını bekliyorum okuldam çıkmak için. Daha doğrusu Emir'le karşılaşmamak için. Bakın dememe kalmadı Emir, arkamda beliriverdi. "Nasıldı?" diye sordu. Senin kadar yakışıklı değildi desem ne yaparsın ki? Hiçbir şey bende öyle tahmin etmiştim. "İyiydi, seninki nasıldı?" diye sordum. "İdare eder." dedi omuz sallayarak. Zilin çalmasıyla ikimizde kapıya doğru yöneldik. Beraber gideceğiz anlaşıldı. Dövsem mi acaba Emir'i? Ya da yok, onu sonra yaparım.
Giderken arkamdan adımın seslenilmesiyle ikimizde arkamıza döndük. Arda'nın ne işi var ki burada? Bize doğru gelirken konuşmaya devam etti. "Kızım sen sağır mısın? Duymuyor musun beni?" dedi. "Yooo. Duymadım." dedim. "Aman duyma zaten. Hadi gidiyoruz." dedi. Ne? Nereye? Neden? Emir var lan burda. Arda... Arda'yla uğraşıyorum diye yazmıştım. Allah'ım anlamasın lütfen şimdi değil. "Nereye?" dedim. "Sürpriz." dedi uzatarak. Emir bize tuhaf bakışlar atarken Arda'ya döndüm tekrardan. Konuşmama fırsat vermeden "İtiraz kabul etmiyorum. Geleceksin. Yoksa sırrımızı herkese söylerim." dedi gülerek. Bende güldüm. Tekrardan Emir'e baktım. Hala aynı bakıyordu. "O zaman yarın görüşürüz."dedi ben ona bakarken. Üzüldü mü o? Bakayım vallahi üzüldü. Bende üzüldüm ama. "Görüşürüz." dedim ve yine yeni yeniden Arda'ya döndüm. "Nereye gidiyoruz Arda? Vallahi yorgunum."dedim. Yorgun değilim, üzgünüm. "Çok konuşma Verda, yürü hadi." dedi.
Vallahi Arda'ya hiç güvenmiyorum. Bokta çıkabilir.
Arda'nın sürpriz diğer bölümde.
Okul etrafında tur atamayı, eteğimi tutmayı özledim :(
Emir'i bir öyle bir böyle yazıyorum diye kızmayın. Bokta çıkabilir yani :)
Yorum ve vote atmayı unutmayıınnn.
Sizleri seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUL BENİ/texting
Teen Fiction-Bu kadar zor mudur kazanmak? -Savaştığın ve istediğin sürece hayır.