-41-

3.1K 158 8
                                    

Hoş geldiniz çimlerim.

Yorum ve vote atmayı unutmayın.

İyi okumalarrr<3

Uzun zamandır bu kadar mutlu hissettiğimi hatırlamıyorum. Şu an sevdiğim herkes yanımda. Emir'le sabah olan problemi hallettikten sonra üzerimden büyük bir yük kalktı. Aslında Emir gelip, bana anlatmasaydı çok daha farklı şeyler düşünebilirdim. Ama benim canım sevgilim gelip bana her şeyi anlattı. Evet, benim sevgilim. Benim canım sevgilim.

Şu an ne mi yapıyoruz? Yelda Teyze'nin yanına gideceğimiz için ona bir şeyler almaya çalışıyoruz. Pek mümkün gibi durmuyor. Ensar var çünkü yanımızda.

"Ya Serhat abi vallahi de billahi de taze değil bunlar." dedi Ensar elindeki kurabiyeleri çenesiyle göstererek. Serhat abi dediği adamın pastanesindeyiz. Çok güzel ve taze oluyormuş. Ama Ensar şu an taze olmadıklarını iddia ediyor. Halbuki bizi buraya taze diye getirdi.

"Ya Ensar oğlum sen salak mısın? Hayır anan baban da çok zeki insanlar aslında niye böyle oldun ki sen? Daha yeni gözünün önünde fırından çıkardım ya evladım." dedi sabır dilercesine Serhat abi dedikleri, Serhat abi. 

"Ya gördüm de taze durmuyorlar ben ne yapayım?" dedi Ensar ısrarcı bir tavırla. Bazen dayak istediğini düşünüyorum. "Ayrıca ne geri zekalılığımı gördün?" diye devam etti Ensar. Gerçekten dayak istiyor.

"Durman dahi görmeme yeterli evladım." dedi Serhat abi. Ensar, kınayıcı bakışlarını gönderirken Emir daha fazla dayanamamış olacak ki, sessizliğini bozdu. "Borcumuz ne kadar bizim? Verip çıkalım, gidelim artık." dedi. Haklı, iki gözümün çimi.

.

Parayı ödedikten sonra çıkmıştık. Bu biraz zor oldu ama başardık. Ensar'la hiçbir yere gitmeyin. Vallahi de billahi de gitmeyin. İnsanı kanser eder.

Pastaneden çıktıktan sonra hep beraber Ardaların evine doğru yürümeye başladık. Yol boyunca Ensar'ın salak esprilerine katlanmak zorunda kaldık. En sonunda Özcan daha fazla dayanamayıp Ensar'ı biraz dövdü. Çok canı acımamıştır diye düşünüyorum ama güzel dövdü. Ensar sustu mu sizce?

Asla.

Bir turda Emir'den dayak yediği için susmak zorunda kaldı. Kazasız, belasız bir şekilde Ardaların evine vardık ve kendimizi Yelda Teyze'nin rahat mı rahat salon koltuklarına attık. Herkesi almaz salonuna, söyleyeyim.

"Hoş geldiniz yavrularım." diyerek içeri girdi Yelda Teyze. Enerjisinden ve motivasyanundan hiçbir şey kaybetmiyor aksine daha da artıyordu. Hepimiz eminiz ki bu hastalıkla olan savaşın galibi Yelda Teyze olacak.

"Hoşbulduk Yelda Teyze, nasılsın?" diye hepimizin yerine Can konuştu. Ensar, Emir ve Özcan henüz tanışmadıkları için şu an sessizliklerini koruyorlar. Bu arada Emir'in eli bacağımda duruyor. Midemde de kelebekler uçuyor.

"İyiyim oğlum, siz nasılsınız?" diye cevap verdi Yelda Teyze sevecen bir tavırla. Arda'yı omzundan tutup oturduğu yerden kaldırdığında Emir'in bacağımdaki eline bakıyordu. Aşırı gerginlik. Emir anlıyor mu? Asla. Yelda Teyze bana sırıtarak baktığında ona ufak bir tebessüm edip oturduğum yerden kalktım.

"Kahve yapayım ben bize. Nasıl içersiniz?" diye yükseldim bir anda. Bende beklemiyordum ne yalan söyleyeyim. 

Hepsi farklı şeyler söylediğinde herkese orta şekerli yapma kararı alıp salondan çıktım. Emir hala pis pis sırıtıyor. Pislik ne olacak. Kafamı uzatıp onlara baktığımda sohbet ettiklerini gördüm. Yelda Teyze hiç hasta gibi gözükmüyor. Eminim ki hiçbir zamanda gözükmeyecek. Zaten bu kadar pozitif olduğu sürece bu hastalığın galibi Yelda Teyze olacak. Eminim.

Ben kahveleri yaparken mutfağa Yelda Teyze girdi. Başlasın sorgu. Hadi bismillahirrahmanirrahim.

"Verda, kuşum bu Emir çok tatlıymış. Çokta yakışmışsınız maşallah. Annenin haberi var? Nasıl tanıştınız? İlk kim açıldı. Ciddi misiniz? Öpüştünüz mü?" diye art arda kurduğu cümlelerin sonuncusu öksürmeme sebep oldu. Öpüşmek. Bunun aramızda bahsi dahi geçmemişti. Şu an için geçmesindi zaten. Böyle bile heyecan yapıyorsam...

"Sakin ol, Yelda Teyze. Öncelikle annemin haberi yok çünkü şu an çok daha yeni. Lütfen sende bir şey söyleme." dedim kahveleri fincanlara doldururken. Bu söylediğimi başını sallayarak onaylarken devam etmemi bekledi.

"Aynı okuldayız, oradan tanışıyoruz konuşuyorduk öyle öyle başladı ve iki gün önce çıkmaya başladık. Sen sormadan ben söyleyeyim, Emir çıkma teklifi etti." dedim. Her şeyi anlatacağımı düşünmediniz inşallah.

"Kuzum benim. Mutlu olursun inşallah. Ama en kısa zamanda annene söyle olur mu? Yakalnırsınız ya da arkadaşlarından biri ağzından kaçırır. Hoş olmaz o şekilde öğrenmesi. Senden duyması en iyisi. İlk başta kızsa bile sonradan anlayışla karşılayacaktır." dedi fincanlara koyduğum kahveleri tepsiye yerleştirirken. 

Söylediklerini başımı aşağı yukarı sallayarak onayladığımda tepsiyi aldım ve mutfak kapısına doğru yöneldim. Benim aklım hala öpüşmedeydi.

Salona girip kahveleri dağıtırken sıra Emir'e geldi. İstemeden de olsa bakışlarım, dudaklarına kaydı. Gözün çıksın Verda. Emir, bana göz kırparken onunda kahvesini verdim ve kendi kahvemi alıp Emir'den uzak bir köşeye oturdum. Yaptığıma kaşlarını çattığında ona omzumu silktim. Aklım kayıyor ne yapayım?

.

Uzun bi süre sohbet ettikten sonra ben konuşmaya başladım. "Yelda Teyze asıl neden geldiğimizi biliyorsun. Biz hepimiz senin yanındayız." dedim derin bir nefes aldım. Diğerleri beni onayladıklarını belli eden mırıltılar çıkarttı. Yelda Teyze'nin konuşmasına müsaade etmeden devam ettim.

"Hepimiz eminiz ki bu hastalığın galibi sen olacaksın. Sakın moralini bozma ya da kendini kötü hissetme. Bu süreçte hepimiz yanında olacağız." dedim kollarımı açarak, sarılmak için ona doğru gittim. Benim ayağa kalkmamla diğerleri de ayağa kalktı ve hepimiz Yelda Teyze'nin yanına gittik. Hepimiz ona sarılırken Yelda Teyze'nin ağladığını fark ettim.

Ondan ayrıldığımızda göz yaşlarını sildi. "Yavrularım benim." diyerek tekrardan sardı bizi. Çok seviyorum, seviyoruz.

.

Ardalardan çıktığımızda Ensar bizden ayrıldı. Özcan ve Kumsal'da birlikte gitmek için ayrıldı. Can'da kendi evine gelene kadar bizimle geldik ve o da evine gittiğinde Emir ve ben yalnız kaldık. 

"Babaanneme gideceğim bende. Hem seni de bırakmış olurum." dedi. Ona başımı sallarken beni sağ kolunun altına aldı. Elimi beline attığımda daha sıkı sardı ve geri kalan yolumuza öyle devam ettik.

Binadan içeri girmeden önce ayrıldık ve arka arkaya kapıdan girdik.

"Alp, ne işin var burada?" 

Ne işi var burada?

💜

BUL BENİ/texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin