Içimde hem tarifi olmayan bir mutluluk hem de deli edercesine bedenimi yakan bir kıskançlık vardı. Barlas'a olan duygularım gitgide artarken korkuyordum. Onun da benden hoşlanmasını istiyordum. Onun için sadece bir heves olmaktan korkuyordum. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de başımda Ege vardı. Beni o gün gördüğünden beri sanki her yerde arkamdan geliyor gibi hissediyordum. Çok huzursuzdum. Hayatım eskiden pek düzgün sayılmazdı ama şimdi tamamen tepe taklak olmuştu. Nasıl düzelteceğimi bilmiyordum.
"Oğlum sana sesleniyorum iki saattir duymuyor musun?"
"Hm. Efendim Mete?"
"Hadi kalk öğle arası oldu diyorum. Kantine inelim ya da dışarı çıkalım bir şey yiyelim yeter ki. Açlıktan öleceğim şimdi." Mete'nin bu haline gülümseyip kalktım sıramdan. Bende çok acıkmıştım. Dışarıda yemeye karar verip çıktık okuldan. Mete'ye baktığımda çatık kaşlarıyla karşıya baktığını fark ettim. Gözlerim karşıdan bize gülümseyerek gelen Ege'de takılı kalınca bir küfür savurdum.
"Nasılmış bakalım benim sevgilim." Yanağımdan öptüğünde göğsüne vurarak uzaklaştırdım. Hala arsızca gülüyordu.
"Ne işin var burada?"
"Sevgilimi görmeye gelemez miyim?"
"Ege. Ne işin var burada dedim?"
"Tamam tamam kızma bitanem. Beraber yemek yeriz diye düşünmüştüm. Ama sen arkadaşınla yiyeceksin galiba sorun değil. Başka zaman baş başa yeriz." Göz kırpıp yanımızdan ayrıldı. Arkasından sabır dilenerek yürümeye başlayacaktım ki Mete kolumdan sertçe kendine çekti.
"Mete ne yapıyorsun? Canım yanıyor."
"Ah üzgünüm. Asıl sen ne yapıyorsun Deniz? Bu adam kim?"
"Bu o işte Mete. Sana bahsettiğim." Mete 'anladım' dercesine başını salladı. Daha fazla oyalanmadan yemek yiyeceğimiz kafeye geldik.
Okul çıkışı Mete işim var diyerek ayrılmıştı benden. Bende eve gitmek istemiyordum. O günden sonra Barlas'ı görmemiştim bir daha. Ne kadar özlediğimi fark etmiştim. Hala o çocuğun kim olduğunu bulamamıştım. Acaba tekrar gelmiş miydi Barlas'ın evine? Bu düşünce içimdeki bir yerleri ateşlerken daha fazla durmak istemedim. Hemen caddeye doğru yürüyüp bir taksiye bindim. Madem o gelmiyordu o zaman ben giderdim. Uzun yolun sonunda o muhteşem ev görüş alanıma girdi. Daha fazla oyalanmadan hemen indim. Beni ilk fark eden Barlas'ın yakın adamı olarak düşündüğüm Mahmuttu.
"Deniz ne işin var burada?"
"Şey ben Barlas Beyi görmeye gelmiştim. Evde mi?"
"Bekle sen burada." Telefonu çıkarıp bir tuşa bastı ve yanımdan uzaklaştı. Iki üç dakikanın ardından yanıma geldi.
"Gel." O önde ben arkada onu takip etmeye başladım. Kapıdan içeri girince evin içine sinmiş olan kokusu burnuma doldu. Kesinlikle çok özlemiştim.
"Barlas Bey yukarıda ben çıkıyorum. Bir şeye ihtiyacınız olursa haber verirsiniz." Kafamı salladım. Yukarı çıkmalı mıydım? Yoksa burada mı beklemeliydim? Ne yapmam gerektiğini bilmeden salonda duran kitaplığa doğru yürüdüm. Ne kadar da çok kitabı vardı. Hepsinde gözlerimi tek tek gezdirirken bir kitap dikkatimi çekti. Kitaplığında Küçük Prens vardı. Barlas gibi bir adamın küçük prens olduğuna şaşırmıştım. Kitabı açtığımda işaretlenmiş bir cümle gördüm. 'Sana ait olanı bu kadar önemli yapan, onun için harcadığın zamandır.'
"Ne kadar güzel söylemiş değil mi?" Arkamda onun sıcak nefesini hissederken gözlerimin dolmasını engelleyememiştim. Usulca kafamı salladım. Belimden tutarak beni kendine çevirdi.
"Ağlama. Tek damlan için dünyayı yakarım." Yanaklarımdan akan yaşı silinceye kadar ağladığımın farkında değildim.
"Barlas ben üzgünüm. Yapamam." Geri çekileceğim sırada daha sıkı sıktı belimden.
"Her şeyi biliyorum Deniz. Artık o herife boyun eğmek zorunda değilsin. Korkmana gerek yok güzelim." Parmak uçlarıma çıkarak boynuna sıkıca sarıldım. Kokumu içine çekerek uzunca boynumdam öptü.
"Artık kaçmak zorunda değilsin. Ben senin yanındayım Deniz.
"Ya sana bir şey yaparsa?"
"Hiç bir şey yapamaz o merak etme. Yeter ki sen yanımda ol." Hiç bir şey söyleyememiştim. O kadar güzel bakıyordu ki. Başımı göğsüne yaslayıp erkeksi kokusunu içime çektim. Saçlarıma bir öpücük kondurdu. Günlerdir aklımda olan soruyu sormak zorundaydım.
"Barlas o çocuk kimdi?"
"Deniz o gün açıklamama izin verseydin boşu boşuna üzülmeyecektin. O benim yeğenim Almanya'da yaşıyorlar buraya da bana veda etmek için gelmişti ama sen yalnış bir şeyler anladın." Içim o kadar rahatlamıştı ki.
"Sanırım birileri kıskandı hm?"
"Hayır niye kıskanıyım ki ben seni?"
"Çünkü bana aşıksın." Yanaklarım alev almıştı. Göğsünden ayrılıp gözlerinin içine bakmaya başladım. O yeşil gözleri parlıyordu. Yanaklarından tutarak usulca dudaklarımızı birleştirdim. Önce biraz şaşırsa da hemen karşılık vermeye başladı. Alt dudağımı dudakları arasına alarak emmeye başladı. Ağzımdan küçük bir inleme kaçtı dudaklarına doğru. Daha da hırçınlaşarak sertçe öpmeye başladı. Üst dudağımı da aynı şekilde sertçe öpüp geri çekildi.
"Benim ol Deniz. Her şeyinle benim ol. Kalbimin senin için atmasına izin ver."
Gözümden bir damla yaş akarken sadece gülümsedim. Dudaklarından öperek konuştum.
"Kalbimi sana emanet ediyorum Barlas Yılmazer..."
Hellooo buzlu limonatalarım. Bilin bakalım bugün kim doğduu sjbsksjss Umarım iyisinizdir. Allahım feels geçiriyorum😍
Sonunda beklenen itiraflar geldi ama bakalım daha hiç bir şey olmadı 😈😈
Love you all❤
25.02.2021
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yan Benimle [bxb]
Teen FictionSakin bir hayat yaşayan Deniz'in hayatı bir gün gördüğü manzara karşısında tamamen değişecektir. Olaylar peşin sıra Deniz'in yakasını bırakmayacak ve onu bir seçim yapmaya zorlayacaktır. Bu seçim ona hem hayatın'ın aşkını getirecek hem de üzüntüleri...