geçmiş...
buz gibi bir gecede, Burak kardeşlerini bir köşeye toplamış onları ısıtmaya çalışıyordu. Çöpün kenarında sokak hayvanlarının ısınması için konulmuş eski ve kirli battaniyeyi alarak kardeşlerinin üstüne örttü.
"çoyk üşüyoyum" diye yanakları teninin beyazlığına zıt olacak şekilde kızarmış titreyen bedene baktı ve yanına oturup göz yaşlarını sildi.
"tamam kardeşim. Merak etme birazdan ısınacağız" dese de daha güneşin doğmasına çok olduğunun farkındaydı.
"abi neden evimizde değiliz?" diyen Kıvanç'a baktı ve aklına saatler önce olanlar geldi. Hoş zaten birkaç sene de hiç aklından çıkmayacağının farkındaydı.
"ç-çünkü... bak yeni bir ev bulacağız tamam mı? Sadece dördümüz olacağız bundan sonra." dedi açıklama yapamayarak. Yaşanılanlardan küçük kardeşlerinin haberinin olmasını istemiyordu.
O sırada gözleri kız kardeşine kayınca telaşla ayağa kalktı. Artık iyice üşüyen kardeşinin gözlerinin açamadığını fark edince göz yaşlarını gizlemeye çalışarak yanına koştu ve buz gibi bedeni sarıp sarmalamak istedi.
"lütfen bebeğim biraz daha sabret. Birazdan güneş doğacak" diye yalan söylemeye devam etti. Güneşin doğmasına en az beş saat vardı.
O sırada 4 kardeşin bulunduğu ara sokağın önünden geçen adam kız çocuğunun sesini duyunca yerinde durdu ve adamlarına döndü.
"o duyduğum çocuk sesi miydi?"
"ben de duydum abi" diyerek onay aldığında hemen ara sokağa girdi ve battaniyeye sarılmış üç çocuk ve soğuktan donmak üzere olmasına rağmen hala çocukları ısıtmaya çalışan genci görünce yanlarına gitti. Burak kendilerine yaklaşan adamı görünce hemen kardeşlerinin önüne siper etti kendisini.
"ne istiyorsun?" dedi sert bir sesle Burak.
"şşşttt... Sakin ol genç adam. Yardıma mı ihtiyacınız var?" diye sorduğunda Burak başını iki yana salladı. Evet şuan çok yardıma ihtiyaçları olsa da tanımadığı bir adama bunu söyleyecek değildi.
"bak evlat gerçekten size yardım edebilirim. Ben kötü biri değilim. Hem şu küçük kız çocuğuna baksana. Eğer sizi burada bırakıp gidersem ya sokak serserilerine yem olacak ya da daha fazla dayanamayacak." dediğinde Burak arkasına dönerek Mahperi'ye baktı. Adam haklıydı. Kardeşlerinin üçünü birden koruyamıyordu. Yine de daha yeni bir beladan kurtulmuşken yenisini istemiyordu ama polise de gidemiyordu. Eğer giderse polislerin onları tekrardan ailelerinin evine göndereceğini biliyordu.
"güvenmiyorum sana" dediğinde adam cebinden telefonunu çıkardı ve Burak'a uzattı.
"bak bu ekranda gördüğün benim oğlum. Hemen hemen sizinle yaşıt. Emin ol çocuklara asla zarar vermem ben. Ayrıca madem bana güvenmiyorsun al telefonum sende kalsın. Şifresi de yok istediğin zaman polisi arayabilirsin değil mi? Şimdi lütfen inat etme ufaklık. Bu yaştaki çocukları bu şekilde sokakta bırakamam." dediğinde Burak sonunda ikna olmuştu. Kardeşlerini yavaşça kaldırdı yerinden. Mahperi'yi kucağına aldığı sırada adam ceketini çıkardı ve küçük kızın üstüne örttü.
"arabam bu tarafta. Gelin hadi."
Hepsi birden lüks arabanın önüne geldiklerinde arka koltuğa oturdular. Şoför ve Tuncay bey de ön kısma geçti.
"bu arada adım Tuncay" dediğinde Burak sadece kafasını sallamakla yetindi.
--------------------------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ABİMLER BİR MAFYA
HumorMahperi: sizce bizi özlemişler midir? Burak: onu bilemem ama biz onları çok özledik. Bizi özlemişlerdir ama seni özlememişlerdir bence. Bu yakışıklı abilere sürekli problem çıkaran bir cadıyı kim sever? Di mi kızlar? Tufan: o acımasız yazar bizi ay...