Aradan yaklaşık 4 saat geçmişti. Uyumamak için kendimi zor tutuyordum. Kıvanç abim bu şekilde kollarımda uyurken benim de uykum geliyordu ama yine de uyumayacaktım.
Gözlerim yavaş yavaş kapanırken bir anda yerimden sıçradım. Aşağıdan Derya'nın çığlık sesleri yükselirken kaşlarımı çattım. Abimi uyandıracaktı.
Abim uyanmadan hemen aşağı inip sessiz olmasını söyleyecektim ki Kıvanç abim kaşlarını çatarak açtı gözlerini.
"neler oluyor?" diyip kalkmaya çalıştığında omuzlarından tuttum ve geri yatırdım.
"sen yat ben bakıp geleyim" dediğimde kolumdan tuttu ve doğruldu yataktan. Yanındaki çekmeceden silahını çıkardı ve yerinden kalktı.
"burada bekle" dediğinde başımı iki yana salladım. Onu bu hasta haliyle bırakamazdım. Ayrıca o kadar koruma varken ona ne oluyordu da bu hasta haliyle kalkıyordu yataktan?
"abi sen oturur musun? Aşağıda bir sürü koruma var" dediysem de dinletemedim. Kıvanç abim aşağı inerken ben de arkasındaydım.
Salon görüş açımıza girince ben de ağzımdan çıkan çığlığa engel olamadım. Elleri ve gömleği kan içinde olan Burak abim salonun ortasında sinirden elleri titrer halde duruyordu. Hayatımda daha önce hiç bu kadar sinirli görmemiştim onu.
Kıvanç abim salona inip Burak abimi görünce o da şok olmuştu.
"abi iyi misin?" dediğinde Burak abim ona cevap vermedi.
Kızgın ve kor gibi yanan, siyaha dönen gözleri hala merdivenlerde olan beni bulduğunda iliklerime kadar hissetmiştim korkuyu. Abim korkunç gözüküyordu ve ben ondan korkuyordum.
Bakışlarını üstümden ayırmadığı her saniye sanki mümkünmüşcesine daha da artıyordu korkum. Onu bu kadar kızdıracak ne yaptım diye düşünsem de bulamıyordum cevabı.
"gel buraya"
Soğuk sesi beni titretirken olduğum yerden kıpırdayamadım.
"GEL BURAYA!"
Yerimden sıçrarken ağzımdan bir hıçkırık kopmuştu.
O sırada ne zaman geldiğini anlamadığım Tufan abim çıktı Burak abimin arkasından. Bakışları Burak abim ile benim aramda gidip gelirken neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.
"kızı korkutma" diye uyardı Kıvanç abim fakat Burak abimin onu dinlemeyeceği hala yumuşamamış bakışlarından belliydi.
Merdivenlerden yavaşça inip Burak abimin yanına yaklaştığımda bir anda sertçe kolumdan tutup çekmesiyle bir çığlık kaçtı ağzımdan.
İlk başta bana vuracağını zannetmiştim refleksle. Daha önce hiç bu halini görmediğim abimi tanıyamamıştım.
Fakat sonrasında bir pişmanlık sardı bedenimi. Bana vuracağını zannetmek gibi bir aptallığı nasıl yaptığımı şaşırdım, ayıpladım kendimi. Çünkü Burak abim bırakın bana vurmayı, kollarını belime sarmıştı sımsıkı.
Kan kokan gömleğinin kokusu doldu burnuma. Onun kanı değildi. Vücudunda yara izi yoktu. Kimin kanıydı o zaman?
"özür dilerim" diye fısıldadı kulağıma.
"seni tacizci, takıntılı bir sapık ile yan yana getirdiğim için, onun sana aşık olmasını sağladığım için çok özür dilerim." diye devam etti sözlerine. Ardından benden ayrılarak bir anda etrafı dağıtmaya başladı.
"Allah da benim belamı versin! Nasıl bir abiyim ulan ben!" dediğinde bu sefer yeni bir korku filizlendi kalbimde. Abim şuan çok acı çekiyordu. Kendini suçluyordu. Ama neden? Söylediklerinden hiçbir şey anlamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ABİMLER BİR MAFYA
HumorMahperi: sizce bizi özlemişler midir? Burak: onu bilemem ama biz onları çok özledik. Bizi özlemişlerdir ama seni özlememişlerdir bence. Bu yakışıklı abilere sürekli problem çıkaran bir cadıyı kim sever? Di mi kızlar? Tufan: o acımasız yazar bizi ay...