32°TAHT

13.6K 1.3K 1K
                                    

Bölüm 32: "TAHT"

"Acıların dili yoktur, onları insanlar söyletir."

Pusat Savaş için hayat doğumundan itibaren kendini kanıtlaması gereken bir sınavdı. Balamir Savaş'ın oğlu olmak dünyadaki en onur verici şeylerden birisi olabilirdi ama herkes ondan babasını gururlandırmasını bekliyordu. Daha iyi bir asker, daha iyi bir Savaşçı, daha iyi bir lider, daha iyi bir baba, daha iyi bir eş, daha iyi bir kardeş, daha iyi bir evlat, daha, daha, daha... Hayatının tamamını buna adamıştı.

Her daim daha iyi olmaya.

Başarılı olmuştu da. Onun gücünün ve azminin pençesinden kaçabilecek hiçbir şey yoktu. Ancak hepsi aynı anda olmuyordu elbette. İyi bir lider olmak demek çekip gitmek demekti ama çekip gitmek de maalesef onu iyi bir abi ve iyi bir eş olmaktan alıkoymuştu. Şimdi yapabileceği şeyler sınırlıydı ama vazgeçmeye de niyeti yoktu. Kırmadan dökmeden nasıl yapılır bu iş, bilmiyordu ama bir yolunu bulacaktı.

Su'nun odasına asansör ile çıktığında Su eşofman takımının içindeydi ve koltuğun bir köşesinde büzüşmüş boş gözlerle elindeki kataloğa bakıyordu. Aklı tamamıyla Pusat'taydı. Kapının açılmasıyla aklındaki ismi karşısında bulmak önce afallamasına, sonra da kalbinin deliler gibi çarpmasına neden oldu. Çok geçmeden de bunu derin bir acı takip etti.

"Neden geldin?" dedi çift kişilik koltuğun önüne dolanan Pusat'a bakarak. Rahat görünmek için kendini o kadar kasıyordu ki kemikleri kırılıp gidecekti sanki.

"Konuşmamız gerekiyor," dedi kendinden emin bir şekilde. Artık daha emindi çünkü bütün gerçekleri Cihangir'den duymuştu. Bu kadının hala onu sevdiğini biliyordu, aynı kendisinin hala onu sevdiği gibi.

"Pusat, ben birazdan mabede gideceğim. Evleniyorum." Su ise onun biraz daha çabalamasını istemekteydi. Tam olarak kendisinin hangi noktada bu evlilik hazırlıklarından döneceğini bilmiyordu ama bu evliliğin olmayacağından emindi. Pusat'ın canını yakmak onun acısını soğutmuyordu da. Sadece sevgisi acını bastıramıyordu. "Hala ne konuşmasından bahsediyorsun?"

"Bırak bunları Su," dedi Pusat sert bir tavırla. "Cihangir'in bana anlatmayacağını mı düşündün?" Tek bir soru Su'nun donup kalmasına neden oldu. Ne diyeceğini bilemezken Pusat'ın niyetinin onu rencide etmek olmadığını biliyordu ama yine de kataloğun elinden düşüp sayfalarının karışmasına engel olamadı.

"Bu koşa koşa sana geleceğim anlamına gelmez," dedi yine de kendinden ödün vermeyerek.

Pusat yorgun bir şekilde iç geçirdi. "Koşarak bana gelmeni beklemiyordum." Duraksadı. "En azından hemen ama sonunda bunun olacağını ikimiz de biliyoruz Su." Su cevap vermedi. Onun bu kadar küstah davranması daha da öfkelenmesine neden oluyordu. Neydi Su? Gel dediğinde gelen, git dediğinde giden evcil bir hayvan mı?

"Beni rahat bırak, tamam mı?" dedi parmağındaki yüzüğü çıkartıp Pusat'a doğru attı ancak Pusat yüzüğü yakalamak için herhangi bir hamlede bulunmadığından yüzük onun göğsüne çarpıp yere düştü. "Onunla da evlenmiyorum, sana da gelmiyorum. Yüzüğü de pek kıymetli arkadaşına götür." Kimse ona zorla bir şey yaptıramazdı, karşısında geçip bu şekilde küstah bir edayla konuşarak hele de. Asla.

"Peri," dedi Pusat ona doğru bir adım attığında. Baş başa olduklarında ona hep bu isim ile seslenirdi. "Ne yapmak istersen yap ama bu defa gerçekten de konuşmamız gerek. Ve sanırım gerekirse bunu sana zorla yaptıracağım." Su ona öfkeyle baktı, zorla mı?

YILANLAR & SAVAŞÇILAR °VERA°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin