88.KADERİN KIRMIZI İPİ

9.6K 1.2K 960
                                    

Merhaba...

Keyifli okumalar diliyorum. ❤❤

BÖLÜM 88: KADERİN KIRMIZI İPİ

"Evrenler yıkılıp parçalandığında bile kırılmayan bağlar vardır.

Bu bağlar sadece kalpler arasında kurulabilir."

KAYRA ASLAN:

Hayatı mücadele etmek üzerine kurulu bir insanın savaştan korkması ne ironikti, değil mi?

Doğduğu günden beri hayatta kalmak, işe yaramak için mücadele eden bir kadının ellerini taşıyordum. O kadının taşlaşmış kalbini ve kör duyularını tanıyordum. Bir ordunun, bir krallığın parçası olabilmiştim ama hiçbir zaman bir ailenin parçası olamayacağımı biliyordum. Bir aileye ait olmak için duygular gerekirdi.

Ben duyguların ne anlama geldiğini hiçbir zaman bilememiştim. Gece'nin çok değer verdiği o merhameti hiç hissedememiştim kalbimde.

Kader ipleri beni ayağıma dolansın diye hayatıma asarken ormanda bulduğum minik bir beden her şeyi değiştirdi. Onun ağlayışı, kalbinin atışı bana merhameti öğretti. Annemden hiç görmediğim anneliği öğretti, sevmeyi öğretti. Muhtemelen bana bunları öğrettiğini Sahra hiç bilmedi ama ben çok iyi biliyordum.

Ayağıma dolanan ikinci ipin aslında kalbime takıldığını anlamam daha uzun zaman gerektirmişti. Üstelik söküp atamayacağım kadar derine düğümlenmiş, kesemeyeceğim kadar kalın örülmüştü bu ip. En yabancı olduğum duyguların kalın köklerini taşıyordu. İlahi bir gücün eseri olarak beni bir başkasının kalbine bağlamıştı.

Beni değiştiren, kalbimin soğuk odalarını ısıtarak bana bambaşka duyguları öğreten adamın değişimimi izlediğini biliyordum. Aynı benim değiştiğim gibi onun da değiştiğini biliyordum. Birlikte öğreniyor, hayatı ve birlikteliğin temel taşlarını birlikte diziyorduk. Ben Sahra ile duyguları keşfetmiş olabilirdim ama Edis'le birlikte kendim bulmuştum.

Zamanla asla olmaz dediğim olmuştu ve bir ailenin parçası olmuştum.

Şimdi ormanın bu köşesinde, daha önce onunla uyuduğum, şakalaştığım, seviştiğim, savaştığım bu kulübenin önünde dikilirken bütün düşünceler gözlerimin önünden bir kaset şeridi gibi geçiyordu. Bu evin önünde durmak ve o şeritteki hızlı resimleri okumak bana savaştan neden bu kadar korktuğumu anlatıyordu. Korkuyordum çünkü kaybedecek çok şeyim vardı.

Eve doğru yürüdüm, serçe parmağımdaki yüzüğü çevirmeye devam ediyordum. İşaret parmağımdaki Edis'in yüzüğünü çevirmeye devam ediyordum. Serçe parmağımdaki kırmızı ipi çıkarmak yerine onun üzerine de başka bir yüzük takmıştım, böyle dikkat çekmeyecekti. Kapıyı açıp içeri girdiğimde yatağın ortasında oturan Sahra kucağındaki Ember'i yatağa atarak, evet atarak, bana doğru koştu. Kızım da en az benim kadar kibardı.

"Anne!"

Onu kaptığım gibi kucağıma aldım ve ayağa kalktım. "Bebeğim, burada ne işin var senin?" Onu yanaklarından öptüğümde başımı hareket ettirmem için ellerini yüzüme koyarak beni elmacık kemiklerimin üzerinden öptü.

"Babam getirdi," dedi kollarını boynuma sararken. Babam?

"Bak sen, nerede baban?"

"Buradayım." Edis mutfak kısmından başını gösterdiğinde onu sağ salim görmek kalbimdeki yükün kanatlanmasına neden oldu. "Sahra acıkmış, ona bir şeyler hazırlıyordum." Elindeki tepsiyle buraya doğru yürüdü ve camın önündeki masanın üzerine çörek ve meyve suyu olan tepsiyi bıraktı. "Gel bakalım buraya." Sahra'ya uzandığında Sahra başını iki yana salladı.

YILANLAR & SAVAŞÇILAR °VERA°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin