Merhaba, nasılsınız???
Bölümün son bölümden daha uzun olacağını söylemiştim ve tam 14.000 bin kelime oldu.
Malum Yılanlar Krallığı'nda ve Tufan aşkımda kaos bitmez.(Evet Tufan aşkım, ben bad-boy seviyorum ama süt çocuğu Wattpad bad-boylarına benzemediği için ve gerçek bir villian olduğu için onu sizin sevmemeniz normal. Ben de bazen sevmiyorum ahhahahha. Korkmayın, benim sevgim Gece'yi etkilemeyecek.)
Yeni bölümde, yeni kaoslar ile görüşmek üzere.
Kendinize iyi bakın.
Keyifli okumalar...
♥️♥️♥️BÖLÜM 66: "CANAVARIN KARANLIK YÜZÜ"
"Birisine sürekli canavar olduğunu söylenirse o zaman karşısında gerçek bir canavar bulmak kaçınılmazdır."
Yemek salonunda çıt çıkmıyordu.
Herkes o kadar sessizdi ki sanki bir cellat masadaki herkesin dilini kopartmış ya da bir hırsız bütün kelimeleri çalıp gitmişti. Edis ve Tufan'ın arasında otururken oldukça rahattım, hatta masada doğru düzgün yemek yiyen tek kişi bendim, son derece umursamaz davranmam ve her bir saniye daha da istikrarlı sürdürdüğüm soğukkanlılığım şaşkın bakışları üzerime çekiyordu. Bu kaçak bakışlara aldırmıyordum.
"Gece," dedi Kraliçe Benan. Bakışımı kaldırıp kraliçeye baktım.
"Evet?"
"Neden hiç eğlence ya da müzik yok?"
"Yemek organizasyonunu büyük tutmak yerine davetlilerimiz için büyük bir balo düzenlemeyi uygun gördüm." Çatalı ve bıçağı bırakarak gül şarabına uzandım. "Sarayın en büyük balo salonunda muhteşem bir eğlence düzenledim ve bu baloya sarayın bazı mensuplarını da davet ettim." Dudaklarım kocaman bir gülümseme ile birbirinden ayrıldı. "Ne kadar çok kişi, o kadar çok eğlence değil mi?"
"Yine de kenarda bir şeylerin çalması iyi olurdu," dedi Sofia, Rus valinin eşi. Ona aşırı gıcık olmuştum, sırf bu yüzden ismi aklıma kazınmıştı. Elimden gelse ona Su hakkında dediği her şeyi yedirirdim. Küstahlığı durmak bilmiyordu.
"Aslında Tufan çok güzel piyano çalar." Bakışlarımı sağımda oturan Tufan'a çevirdiğimde yüzümdeki yumuşak ifadenin ne kadar aldatıcı olduğunun farkında olmalıydı. Tufan ona öfke püskürmediğim, dik dik bile bakmadığım için oldukça şaşkındı. Eh, ben Nergis konusundaki intikamımı almıştım çoktan. Şimdi sonuçlarını izleyecektim çünkü buradan sonra Tufan'ın burnundan getirecek olan babasıydı. "Bize piyano çalar mısın?" Gözlerimle kenara yerleştirilen beyaz piyanoyu işaret ettim. "Senin için buraya koymalarını istedim."
"Elbette," dedi Tufan kucağındaki mendili çekip tabağının kenarına bıraktığında. "Sen neden bana eşlik etmiyorsun?" Tufan'ın cüretkâr teklifi masada daha büyük bir yankı uyandırdı. Çünkü benim hiçbir şey yokmuş gibi davranışıma onun da katılması beklenen bir durum değildi.
"Bence davetlilerimizin kulağını kanatmaya gerek yok." Gülümsedim. "Uzun zamandır çalmıyorum."
"Israr ediyorum," dedi elini uzattığında.
Gülümsememi bozmadım ve elini tuttum. "Ah, peki o zaman. Ama beni idare etmelisin."
"Bana bırak." Sandalyeden kalkarak ve onun elini bırakmadan piyanoya yöneldim. Tufan önce benim uzun, yastıklı tabureye oturmamı bekledi, eteğimi nazikçe düzelttikten sonra yanıma oturdu. "Senin bildiğin bir şeyler çalalım, neyi öneriyorsun?" Son derece gergin olduğunun farkındaydım çünkü tam anlamıyla batırmıştı. Babası onun ayanları ve valileri direkt kendisine bağlayacağından korkuyordu ancak değil kendisine, krallığa bağlaması bile zor görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILANLAR & SAVAŞÇILAR °VERA°
Fantasía"Bu dünyada kanın da, acının da, savaşın da sonu yoktu." Gece, dedesinin ölümü üzerine annesinin doğup büyüdüğü Vera şehrine gider ve orada annesi ile bir hayat kurmak için çabalarken şehrin sırları karanlıklardan çıkmaya başlar. Bu sırlar onun gerç...