10. BÖLÜM : UNUT
(İkiye On Kala, Mutluyum Ama Birazdan Geçer.)
Yıldız'ın Anlatımıyla...
Bir roman yazacak olsaydım büyük ihtimalle tam da şu dakikalar kendimi yazmaktan vazgeçer ve sıkılırdım. Daha eğlenceli bir sürü insan vardı yazılacak. Kendimi yazmak ve benim sıkıcı hayatıma konu olmak, yaşamakla eş değer bir işkence olurdu.
Akın'la son yaptığımız konuşmadan sonra kahvaltı masasına oturmuştuk. Anlaşma bana göre gayet iyi ve yararlıydı. Artık onunla tartışmak istemesem bile aramızda hep bir gerginlik vardı. Ya da ben onun yanında geriliyordum, bilmiyordum. Bana farklı hissettiriyordu. İçimi rahatlatmak için ona, normal iki arkadaş gibi kalalım demiştim. Buna pek inanmasa bile kabul etmişti. Nedense bu konuşma sonrasında kendimi daha rahat hissediyordum.
Masaya oturduğumda çok güzel ve ihtişamlı bir soframız olduğunu söyleyemeyecektim. Klasik Türk kahvaltısı olsa bile bana ev huzurunu, sıcaklığını hissettirmişti. Akın yanıma oturmuştu ve herkes kahvaltıya başlamıştı. Herkes tabaklarına domates, salatalık koyarken Akın, benim diğer yanımda duran ekmeklere uzandı. O sırada bana fazla yakın olması benim kalbimi hızlandırsa da bilerek yapmadığını düşünmek istedim. Ekmeği alır almaz bana bakıp tebessüm etti. Ben ise ne yesem diye bakınıyordum. Sanki çok seçenek varmış gibi... Zaten canımın istemesi ise çelişkiliydi. Salı günü olacak çekim için bu durum iyi bir şeydi.
Bu düşünceler beni tırmalarken Akın, elindeki kızarmış patates tabağını benim tabağıma yaklaştırıp bolca koydu.
"Hey!" dedim çok yüksek olmayacak şekilde. Bir de Asyaların, ne oluyor, diyerek bakmalarına katlanamazdım. Zaten nedense dün olanlar hakkında kimse ağzını bile açmıyordu. Batuhan'ın nerelerde olduğunu bile bilmiyordum. Belki de İstanbul'a dönmüştü.
Herkes masanın sağ tarafındaki duvarda olan televizyona bakıp yemeklerini yerken biz Akın ile masanın en solunda olduğumuz için fark edilmemiştik.
"Ne yapıyorsun?" diye çıkıştım. O ise hala tabağıma ve kendi tabağına bir şeyler katıyordu.
"Doğru dürüst yemek yemiyorsun," der demez kendimi tutmayıp kıkırdadım.
"Sanan elli yılıdır tanışıyoruz sanacak," dedim. "Ben bunları bitiremem ki, canım istemiyor." Benim son dediklerimi takmayarak bana, "Düşüp bayılma diye yemelisin," dedikten sonra kendi tabağına bir şeyler doldurmak için işe koyuldu. Ağzıma zorla birkaç lokma attığım sırada benim de gözüm televizyona takılmıştı.
"Aynen çok güzel olmuşsun, bayıldım. Baya şık, aynen..." Kerem magazinde çıkan bir ünlüye laf attığında güldüm. Giydiği şeyleri eleştiriyordu.
"Ünlü oyuncu yeni sevgilisi ile pozlar paylaştı! Yoksa evlilik yakın mıdır?!" dedi o sinir bozucu ses, çatal tabak seslerinin arasından.
"Bu daha yeni evlenmedi mi?" dedi Murat.
"Boşandı ondan. Yeniymiş bu." diye yanıtladı Asya. Aynı zamanda yemek yiyip aynı zamanda televizyondakileri çekiştirirken hiç beklemediğim bir anda Kerem konuştu.
"Yıldız baksana! Sen!" dedi Kerem. Başımı kaldırıp şaşkınca televizyona baktım.
"Son günlerde sosyal medyada büyük bir popülerliğe sahip olan, Yıldız Kara, yeni sevgilisi ile tatile mi çıktı?" Gözlerim fal taşı gibi açılarak televizyonu izledi.
"Ünlü olduğundan bu yana ilişkilerinden bahsedilmeyen ünlü youtuber Yıldız Kara, yeni sevgilisinin arabasından mı indi?" dedikten sonra Akın beni evime bırakırken çekilen bir kaç kare vardı televizyonda. Akın ile birbirimize şaşkınca baktıktan sonra tekrar kafamızı ekrana çevirdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızım Sönmek Üzere
Novela Juvenil"Acıların senin parlayan yıldızlarındır, onlardan kaç." İçerik üreticisi olan Yıldız Kara, gittiği röportaj sonucu tanıştığı kişinin onun geçmişiyle yüzleşmesinde aracı olacağını aklından bile geçirmemişti. Geçmişinde kendisinin sessiz çığlıkları v...