"Hiçbir günah masum değildir. Sadece çocuklar masumdur ve bazı çocuklar günahların meyvesidir."
"
(İkiye On Kala- İyi Ve Güzel Kadınlar Hep Ağlar)
Yine 8 veya 9 yaşındaydım. Evin içerisinde çıplak ayaklarım ve kirli, çiçek desenli pijamalarımla dolaşıyordum. Neredeyse parmak uçlarımda yürürdüm annem uyanmasın diye. Hafta sonu olmalıydı ki okula gitmemiştim.
Annem öğlenleri uyurdu. Çoğunlukla akşamüzeri uyanırdı. Babam ise zaten gece yarıları gelirdi. O zamanlar anlamazdım ama şimdi anlıyorum; babam geldiğinde hep kafası güzel olurdu.
Parmak uçlarımda evde dolaşırken kendimi küçük bedenimle özgür hissetmiştim. Bir anlığına. Sadece öyle bir his delip geçmişti göğüs kafesimi. Belki bir saniyeydi, belki daha azı... Gülümsedim. Kalbim hızlı çarpmaya başladı ve ellerimi oraya götürüp tebessüm ettim. Pencereden içeriye rüzgar esti, açık kahve saçlarım uçuştu. Ve kafamın içinde bir şarkı dönmeye başladı... O şarkıya eşlik ettim. Gülerek daha çok parmak uçlarıma geldim ve etrafımda döndüm. Daha önce televizyonda gördüğüm gibi ellerimi kafamın üzerine çıkardım ve orada birleştirdim. Sağ ayağımı sol ayağımın dizine tutturup dönmeye başladım. Dönerken sendelediğim zaman kahkaha artınca şaşkınlık nidası koptu dudaklarım arasından. Dudaklarımı parmaklarıma bastırarak, "Sussana akıllım!" diye fısıldadım sadece kendimin duyabileceği bir sesle. "Annen uyanırsa gülmek ne demek görürsün!" diye de azarladım bir de...
O gün düştüm dönmeye çalışırken, sırıtarak geri kalktım. Döndüm, düştüm, kalktım, sendeledim ve yere çakıldım.
Sırıtarak yere bakarken aslında canım acıyordu ama bunu umursamıyordum. Bütün vücudum yerdeyken odanın kapısının kenarına yaslanmış ve ayakta durarak ifadesiz gözlerle beni izleyen annemi gördüm. Vücuduma birden yayılan korkunun tarifi yoktu. Nefesim kesildi. "Derin nefes al, Yıldız. Sen alıştım buna. Sen alıştın..." Ben alışmıştım. Ama dayak yemeye alışmak için çok küçüktüm daha... Hem bir insan buna neden alışırdı ki? Bunun adı yaşamda ölümdü.
"Ne yapıyorsun yerde? Benim dayaklarım yetmedi, kendi kendini mi dövmeye başladın?" Yerden hızlıca kalktım ve bir asker nidasıyla onun karşısında dikçe durdum.
"Hayır, anne. Ben kendimi dövmedim. Ben kendime zarar vermem ki. Veremem. Korkuyorum." Kaşlarını kaldırdı ve kollarını birbirine bağladı.
"Benden de korkuyor musun?" Gözlerim doldu, burnum acıdı. Başımı salladım ve gözlerimi gözlerinden kaçırdım.
"Senden korkuyorum, anne." dedim.
"Bana anne deme." Yine kendime kızdım ve ona bunu belli etmeyerek başımı salladım. Ona anne demeyip de ne diyecektim bilmiyordum ama bunu çocuk aklımla düşünmedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızım Sönmek Üzere
Novela Juvenil"Acıların senin parlayan yıldızlarındır, onlardan kaç." İçerik üreticisi olan Yıldız Kara, gittiği röportaj sonucu tanıştığı kişinin onun geçmişiyle yüzleşmesinde aracı olacağını aklından bile geçirmemişti. Geçmişinde kendisinin sessiz çığlıkları v...