Bölüm şarkıları; Sena Şener, Porselen Kalbim ve Sertab Erener, Tesadüf Aşk
26. Bölüm : Geçmişle Yüzleşmenin Delici Ağırlığı
*(Sertab Erener – Tesadüf Aşk)
"Her şey ne kadar hızlı, her şey ne çok
Oturup ince şeyler düşünmek için vakit yok
En son ne zaman baktın gökyüzüne
Ne zaman geldin göze birisiyle?" *Bir abim olduğunu herkesten saklamaya karar verdiğimde hava kapalıydı, şimdi olduğu gibi.
Abim hakkında az şey vardı zihnimde çünkü o beni genelde yok sayardı. En belirgin -belki de tek- nasihati, annemizin yeminleri için yaşadığını söylediği cümlesiydi. Onun bu cümlesini almıştım, hayatımda bir yere koymaya çalışmıştım. Olmamıştı. Neden bir günah olduğumu anlayamadığım gibi, bunu da anlamamıştım.
Abim ile ilgili hatırladığım en belirgin anı ise, çocukluğumun katili olmasıydı. Onuncu yaşımı öldüren bir canavar olması.
"Hazır mısın?" diye sordu Akın parmaklarını parmaklarıma daha çok kenetlerken. Tedirgin gözlerle ona baktım ama olumlu anlamda salladım başımı. Bir yerden başlamam gerekiyordu geçmişteki düğümlerimi çözmeye.
Akın'la "gerçek" anlamda sevgili olmamızın üzerinden on dört gün geçmişti. Kalbimin üzerine onu kazıyalı ve Okan'dan arınmaya çalışalı geçen koca on dört gün. O günden bu yana neredeyse ayrı geçen bir zamanımız yoktu. Sürekli bir yerlere gidip geziyorduk ve bütün vakitlerimizi birbirimizi tanımaya ayırıyorduk. Daha çok açılmıştık birbirimize ve aramızdaki o duvarları kırıyorduk yavaş yavaş. İlk başlarda onunla bu konuları konuşurken utansam veya korksam da, şu anda onun yanında gayet rahat davranabiliyordum. Tabii yakınlaştığımız süreler haricinde... Bazen nefesimi kesebiliyordu, heyecandan veya karşı koyamadığım korkudan. O anlarda Akın durması gerektiği yeri biliyordu. Benim istediğim kadar yakınlaşmıştık bu zaman kadar ve harici hiçbir şey olmamıştı.
Ona bir sıra Ceylin konusunu açmıştım ne kadar zorlansam da. İlk ben sordum neden peşimden gelmediğini. Her zaman yanımda olmaya çalışan o, o gün yanımda değildi.
Bir nedeni yoktu, dedi. Sadece o kızın kim olduğunu merak ettim, senin anlatmayacağını biliyordum, diye de devam etti. "Kim olduğunu söylemedi, geçmişinden bir tanıdığıyım sadece, dedi. Ve bana bir telefon numarası verdi ama sana sormadan o numaraya bakmadım bile. Eğer onunla da yüzleşmek istersen ararsın." demişti bir de. Akın'ın gözlerinin içine bakmıştım. Yalvarabilirdim bana yalan söylememesi için. Akın ile aramızda bir sır kalsın istemiyordum ama hala vardı, ikimiz de biliyorduk. Yine de ayrılamıyor, kopamıyorduk. Her şeye ve bütün olmazlara rağmen denemeye çalışıyorduk. Başaracak mıydık zaman gösterecekti.
-Yıldızım Sönmek Üzere-
Sırayla en korktuğum şeyler olmaya devam ediyordu. Yüzleşme. Geçmişle yüzleşme. Sıra onuncu yaşımla yüzleşmekteydi.
Akın görüş saatlerini araştırmıştı ve görüşme saatinde beni ceza evine getirmişti. El ele tutuşarak giriyorduk. Hiç beklemesem de gerçekten de filmlerdeki gibi bir bekleme odası vardı ve oturulacak yerler. Tek fark burasının çok kokuyor olmasıydı.
Orada on dakika kadar beklerken gerginlikten yüzük tırnağımı kazıyordum baş parmağımın tırnağıyla. Ayağımı ise durduramadan sallıyordum ve Akın'ın gözüne çarpıyordu bu bazen. Bir ara elimi ağzıma götürünce "Hop, tırnak da yemeye başladıysan artık dur demeliyiz," diyerek beni sakinleştirmeye yönlendirmişti. Derin bir nefes vererek yavaşça gelmeye başlayan mahkumlara baktım. Buranın aurası bile öyle garip ve ürkütücüydü ki anlatamazdım. Fazla nem kokuyordu, rutubet... Duvarları ise su sızdıran boruların geçmesinden olabilir ki, fena küflenmişlerdi. Ama tedirginlikten ve ne yazık ki korkudan onlara dikkat bile kesilemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızım Sönmek Üzere
Novela Juvenil"Acıların senin parlayan yıldızlarındır, onlardan kaç." İçerik üreticisi olan Yıldız Kara, gittiği röportaj sonucu tanıştığı kişinin onun geçmişiyle yüzleşmesinde aracı olacağını aklından bile geçirmemişti. Geçmişinde kendisinin sessiz çığlıkları v...