Bu bölüm 3 yılın sonunda yazarı tarafından sayfalara aktarılmış ve uzun zaman sonra ona derin bir nefes aldırmıştır. Upuzun bir bölümle, bir kez daha; keyifli okumalar...
*
36. Bölüm : Vazgeçilen Son Hayat
(Emir Can İğrek – Kaptan)
İnsanlar hırs uğruna neler yapabileceğini bilselerdi kendilerinden öyle korkarlardı ki, bedenlerini terk etmek için tanrıya dua ederlerdi. Hele ki bir kere gözler önünde olmanın verdiği hissin nasıl iyi hissettirdiğini fark ettiyseler, bunun için önce kendilerini, sonra etrafını; hırsları ise dünyayı yıkardı. Düzen buydu ve herkes hedefine o kadar sadıktı ki, gözleri odaklandığı yerden ayrılmıyordu, bu düzenin içinde olduklarından haberleri bile yoktu. Onlardan bir tanesinin benim olmam gibi.
"Bir dakika, söz. Sadece orada dur ve beni dinle." dedim Akın'a. Bundan hiç haz etmemişti ama benim hatırıma susuyordu.
"Elbette sadece bir dakika Yıldız!" derken huysuzluğundan bir şey kaybetmemişti. "Bir gündür içime dert oldu bu ya, olmasa olmaz mıydı? Gerilirim ki ben." Küçük bir çocuk gibi kaşlarını çatıp nazlanmasına istemsizce kıkırdadığımda cıkladı ve bu, onun daha fazla sinirini bozdu. Uzanıp boynuna atladığımda yatağımın üzerinde oturduğu için kendisini geri attığında ikimizin de sırtları soğuk çarşafla yüzleşti.
"Ama... Lütfen. Bir daha ben böyle olaylarla uğraşmak istemiyorum. Zibilyon tane saçma haber istemiyorum. Yap ve kurtul. Özür dilerim Akın Kılıç," Dudağımı sarkıtıp hala on sarılı ve üzerinde duruyorken omzumu silktim. "Benimle sevgili olmak zor olmalı..."
"Sorma..." diyerek belime sarılı kollarını sıkılaştırdı.
"Zor biri miyim ben Akın?" diyerek sinirle kafamı kaldırdığımda afalladı.
"Hayır, yani öyle değil. Yıldız sen dedin ama!"
"Ben zor olmalı dedim, zor demedim!"
"Zor değil ki!" derken benimle birlikte doğruldu. Yüzündeki olayları toparlamaya çalışan gerilim benim gülme isteğimi arttırıyordu.
"Aferin," dedim ve telefonu sabitlediğim triptta açtım. Güldüğümde kafasını ben ve kameranın arasına sokarak gözlerini gözlerime kenetlediğinde çekingen bir ifadesi vardı.
"Şaka mı yaptın yoksa gerçekten trip mi attın?" Kafamı geri çekip daha çok güldüm. "Şakaydı şapşal!" diyerek saçlarını dağıttım ki saçlarını her zamankinden daha özenli yapmıştı bugün. Odamda, yatağımda oturuyorduk ve karşıda telefonum duruyordu. Bir dakika kadar açıklama gibi bir video atmak ve her şeyi daha anlaşılır kılmak istemiştim.
Sadece daha fazla etkileşim istedin. Bu hoşuna gitti. Dünden bu yana aldığın linçler de dahil, herkesin seni konuşması hoşuna gitti.
Kamerayı başlattım yoksa kendime engel olamayacak, daha fazla düşünecek ve yaptığım bu şeye son verecektim. Öyle ya da böyle, Akın ile videolar, fotoğraflar paylaşacaktım çünkü onlara hayatımı paylaşıyordum ve Akın artık hayatımdaydı. Hatta hayatımdı. Belki erkendi, belki şimdi bunun için çok erkendi. Kafamdaki hırs yüzünden değil, spontane gelişerek onu paylaşmam gerekiyordu belki de ama bunu yapmak istiyordum ve kendime engel olamıyordum.
"Kızım dursana!" dedi Akın üzerini düzeltirken. Videoyu durdurup yanımda oturan ona baktım. "Ne oldu?"
"İnsan önce bir haber verir, başlatıyorum diye!" diyerek kafasını sinirle aşağı yukarıya salladı.
![](https://img.wattpad.com/cover/248886060-288-k380554.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızım Sönmek Üzere
Ficção Adolescente"Acıların senin parlayan yıldızlarındır, onlardan kaç." İçerik üreticisi olan Yıldız Kara, gittiği röportaj sonucu tanıştığı kişinin onun geçmişiyle yüzleşmesinde aracı olacağını aklından bile geçirmemişti. Geçmişinde kendisinin sessiz çığlıkları v...