Sessiz çığlıkların senin geçmişteki acılarını fısıldar; onları sakla. Kimse duymasın. Kulaklarını tıka ki, sen bile duyamayasın. Sen de onlardan kaçasın.
*
17. Bölüm : Suçlu İyilikler.
(Gripin, Vazgeçtim Ben Bugün.)
"Bir anda altüst olur hayat.
Sonra kandır kandıra bilirsen kendini yalanlara..."(Akın'ın Anlatımıyla.)
Işık kesildi. Birkaç şaşkın ses, delirtici bir sessizlik. Işık arayan gözler...
"Bir durun!" dedim odanın içerisindeki herkese. Beni dinlemeyip telefonlarının fenerlerini açmaya başlıyorlardı. Işıklar aniden kesilince ve dışarıdaki yağmur sesiyle birlikte kızlar biraz ürkmüştü ve olabildiğince çok aydınlatmaya çalışıyorlardı her yeri. Beni dinlemedikleri için birden sesimi yükselterek konuştum. "Yıldız yok." Birden hepsi durdu.
"Elinde telefon vardı, fenerini açarak gelir." Gözlerimi devirsem de karanlık olduğu için görmedi bile bunu söyleyen Batuhan. En son telefonuna bakarak aceleyle odadan çıkmıştı. Kafamın içinde bir sürü felaket senaryoları oluşmaya başlamıştı bile.
"O karanlıktan korkar." dedi Derin. Bunu tahmin edebiliyordum, dün gece rüyasında sürekli karanlıkla alakalı bir şeyler sayıklayıp durmuştu ve rüyalarında her ne görüyorsa sırılsıklam terlemişti. Belki koşarak buraya gelebilirdi, feneriyle ama Mina'nın ona ne yazdığını bilmiyorduk. Kötü bir şeyse bunu yapamayabilirdi, kilitlenip kalabilirdi.
Ne zaman fenalaşsa böyle olmuştu.
Derin dışında kimse beni umursamayınca ona küçük bir işaret yaptım. İlk başında görmedi. Sonra telefon ışığımı ona tutunca dikkati bana verildi. Kafamla kapıyı gösterdim. Anlamayarak bana baksa bile odadan dışarıya çıktığımız sırada Kerem ve Murat da mum aramaya gitmişti. Sonrasında şaltere bakacaklardı.
Benim telefon ışığımla beraber koridorda Derin'le yürüyorduk.
"Niye beni de çağırdın?" diye sordu. Evet, tek başıma da gidebilirdim ama eğer kötü bir durumdaysa bana anlatmayabilirdi, ama Derin'e güveniyordu.
Fazlaca şey kuruyorsun kafanda, diyen iç sesime kulak asmadım. Evet, gereksiz telaş yapıyor olabilirdim ama eğer Yıldız'ın kapıdan çıkarken oluşan telaşını görseydiniz böyle demezdiniz. Ona bir şey olmasından delice korkuyordum.
Buraya öğrenmeye gelmiştim ama asla onu üzecek şekilde değil. Bana yeterince mahvolmuşluğunu kanıtlamıştı zaten.
"Senden başka kimse onu pek umursuyor gibi değildi." Derin'e mecburen bir cevap verdiğimde omuz silkti. Önce mutfağa gittik, yoktu. Sonra beraber kaldığımız odaya da bakınca orada da olmadığını gördük. Derin ürkekçe "Yıldız?" diye arandı. Başka odalara baksak da orada da yoktu. Tuvalete gittiğimde kapısı açıktı, içeriye fener tuttuğumda birinin olmadığını gördüm.
En sonunda Derinle ortak bir noktada birleştik. İkimizde birbirimizin gözlerine korkarak baktık ve kafamızı salladık. Yoktu. Evde yoktu. Nereye gidebilirdi ki? Kapı sesi duymamıştık, buna göre dışarı da çıkmış olamazdı.
Kontrol edilecek olan tek yer terastı. Hızlıca terasa çıktıktan sonra deli gibi yağan yağmura baktım. Derin'in titrediğini görünce telefonu ona verip onu yağmur gelmeyen bir yerde beklettim. Yağmurun altına çıkıp olabileceğini düşündüğüm yerlere baktım. Üzerim ise bir dakika içerisinde sırılsıklam olmuştu. Pek umursamıyordum. Ne soğuğu, ne de bu çılgın gibi atan kalbimi... Birisi için bu kadar korkamazdım. Hayır, bu olamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızım Sönmek Üzere
Dla nastolatków"Acıların senin parlayan yıldızlarındır, onlardan kaç." İçerik üreticisi olan Yıldız Kara, gittiği röportaj sonucu tanıştığı kişinin onun geçmişiyle yüzleşmesinde aracı olacağını aklından bile geçirmemişti. Geçmişinde kendisinin sessiz çığlıkları v...