33. Bölüm : Hazırda Bekleyen Valizler

15 4 0
                                    

13. Bölüm : Hazırda Bekleyen Valizler

(Kahraman Deniz- Böyle Sever)

Yıldız Kara'nın Anlatımıyla...

"Anne senin doğum günün ne zaman?" diye sormuştum bir keresinde ona. Bana gülmüştü ve demişti ki "Neden? Sen de mi o günlerde benimle oyun oynayacaksın?"

Dışarıdan bakıldığı zaman normal bir anne kız konuşması olarak görülebilirdi. Şimdi durup düşünüyordum da bütün o olanları ben nasıl kaldırabilmiştim? Çocuklar böyle durumlarda normal davranmazdı. Ağlayabilirdi, ne olduğunu anlamazdı belki de. İsyan edebilirdi.

Korku. Korku her yaşta bulabilirdi bizi. Bir daha korkmayabilirdim. Neyden korkacaktım artık? Kalmaktan mı? Hepsini sileli çok oluyordu.

"Benden intikam almayı hiç düşündün mü?" diye sormuştu bu sefer. Bu anıyı etrafımdaki nabız sesleriyle hatırladığım zaman daha da sancılı olmuştu. Çünkü küçük bedenimin atan kalbinin seslerini hala hatırlıyordum. Belki de yaşım yediden bile küçüktü. Burnuma doluşan hastanenin o kendine haz keskin kokusu doluşunca, hiç olmak istemediğim o yatakta etrafımdaki fısıldaşmalarla bilincimin yerine geldiğini anladım.

Neden kendimi bu kadar çabuk kandırıyordum? Zihnim nasıl bu kadar istediklerime ikna oluyordu ve ben hemen uyuyordum, unutuyordum? Eskiden zihnimin benden ne istediğini düşünmekle bozmuştum kafayı fakat şimdi fark etmiştim asıl gerçekliği. Soru değişmişti. Kendimden ne istiyorum ben?

"Hayır," demiştim kısık bir sesle, çekingen bakışlarım ona eşlik etmişti. "İnsan neden annesinden intikam anlamak ister ki? Bu ayıp bir şey." İğrenir gibi saçımı okşayıp "Terbiyeyi benim sana vermem gerekmez miydi?" dedi.

Hayır, Yıldız. Artık kendini kandırma. Sen söyleyip durmuyor musun kendine, yoruldum her şeyden diye. Neden hala yalanlardan bir duvar örüyorsun kendine? Annen o gün bunu söylememişti. Odandaydı, sen yatağında bacaklarını kendine çekmiş sarılı duruyordun. Sana demişti ki "Bir gün bana benzeyeceksin,"

Sen işe düşündün, dedin ki "o zaman ben de kızıma böyle mi davranacağım?" Çünkü hala annene inanıyordun. Çünkü ne dese hep inanırdın.

"En sevdiğim çiçek," demişti hafif tebessümüyle. "Ya da her neyse..."

O gün aklından ne geçtiğini bilmiyordum ama belki o zaman bana en sevdiği çiçeği söyleseydi şimdi işime yarardı.

Belki de ondan önce öleceğimi düşünmüştü. Kim bilir...

Derin bir nefes alıp gözümü açmaya çalıştığımda ilk hissettiğim şey üzerime örtülen hafif örtüyle beraber gözüme doluşan beyaz ışıktı. Gözümü kapattım tekrardan ve öksürmeye başladım.

"Yıldız!" diye heyecanla yanıma geldi Mina. "Buradayız bir tanem..." Yutkunmaya çalıştıkça sanki bıçak gibi boğazımı delip geçen tükürüğüm bana büyük işkence çektiriyordu.

"Akın," dedim boğuk sesimle. Neden onun sesini andığımı bile bilmiyordum. Kafam uyuşuktu. Normalde bu kadar uyumadığımı da biliyordum. En son o pastayı odama çıkarıp hepsini tek başıma yemiştim ve önce dilim, sonra boğazımdaki o kabarcıkların acısını hissetmeye başlamıştım. Durmamıştım. Yutkundukça açık boğazım, kalbimin üzerindeki acıyı örtecek sandım. İlk zamanlar işe yaramıştı da zaten. Öksürürken boğazıma kaçan kek parçası işleri boka sardırmıştı sadece. Yoksa o bana verilen ilaçlardan daha iyi hissettirmişti. Bir anlığına.

Tekrarlanmayacağının bilincindeydim. Sadece bir saat kadar bile olsa içimdeki korkutucu derecedeki hüzün bulutu kaybolsun istedim.

Çünkü biliyorsun, kendinden biliyorsun... Taze yara daima daha çok acıtır.

Yıldızım Sönmek ÜzereHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin