23 Ocak 2004
"Geri dönmeyeceğini bildiğim halde babamı beklemem ne kadar saçma ise senin bana aşık olmanı beklemem de o kadar saçmaydı. "
Ağzından çıkan son cümle kulaklarımda yankılanırken, o arkasını dönmüş ilerliyordu. Ben olduğum yerde öylece arkasından bakınırken kafamın içerisinde bazı soru işaretleri yer edinmeye başlıyordu.
Vazgeçmek...
Vazgeçmek nedir?
Neden vazgeçer insan?
Peki, Ömer vazgeçmiş miydi?
Onu vazgeçmeye yönelten şey neydi?
Beklemek...
Beklemek yorar mı insanı?
Neden bekler insan?
Peki, Ömer beklemekten vazgeçmiş miydi?
Derin bir nefes alıp, düşüncelerimden sıyrılmaya çalıştım. Kaç dakikadır hareketsiz bir şekilde duruyordum bilmiyordum ama bildiğim bir şey vardı ki üşüyordum. Yürümeye başladığımda Ömer’e aşık olup olmamamın saçma olup olmadığını düşündüm. Ömer’e aşık olabilir miydim? Başımı iki yana sallayıp bunu düşünmemeye karar verdim. Şu anda bunu düşünmek yerine Ömer’in yanına gitmeliyim. Acaba eve mi gidiyordur yoksa başka bir yere mi?
Bir süre yürüdükten sonra sahil kenarında dikilen Ömer’i fark ettiğimde yanına doğru ilerledim.
"Saçma değil. " diye mırıldandığımda sol omzunun üzerinden başını çevirdi. Dediğim şeye anlam verememiş olduğundan bakışları şaşkındı.
"Saçma değil Ömer. " diye tekrar mırıldandım. "Babanı beklemen de birinin sana..." Durdum bir an da. Yeniden düşündüm.
"Birinin bana..."
Devam etmem için son kelimelerimi tekrarladı."Birinin sana âşık olmasını beklemen de saçma değil."
Kahveliklerini kahveliklerimle buluşturduğunda derin bir iç çekti.
---
Telefonunun çalması üzerine Berk izin isteyerek masadan kalktığında ardından izin isteyerek ben de masadan kalktım. Koridora çıktığında telefonunu açtı ve "Canım. " dedi. Berk'in hayatında birisinin olmasına seviniyordum ve kızın nasıl birisi olduğunu gerçek manada merak ediyordum. Berk konuşmasına devam ederken ben de lavobaya geçtim ve ellerimi yıkadım. Bugün Ömer’in verdiği tepkiler çok kafama takılmıştı. Keşke annesi onu hatırlasaydı. Keşke babası çıkıp gelseydi. Derin bir nefes alarak düşüncelerimden sıyrılıp lavobadan çıktığımda Berk de telefonunu kapatmış cebine koyuyordu.
"Ne zaman tanıştırıyorsun beni kız arkadaşınla? " dediğimde gülümseyerek yanıma geldi ve yanağımdan makas alarak, "Aslında tanıyor sayılır. " dedi.
Tanıyormuydum?
Tanıdığım kaç insan vardı ki benim?
"Bizim sınıftan mı?"
"Bizim sınıftan. "
Ee, o zaman nasıl tanıyorum ben bu kızı? İçsel konuşmamı bırakıp aynı soruyu sesli bir şekilde Berk’e sorduğumda, "Tanıyorsun demedim zaten güzelim. Tanıyor sayılırsın dedim. Sima olarak yani... Okuldan ya..." diye açıkladı.
"O zaman resmi bir tanışma da yaparız di mi?" diye sorduğumda, "Tabi. " dedi otuz iki diş sırıtarak. "Ben bu hatunu ne zamandır bekliyorum bir bilsen. Şimdi onu bulmuşum tanıştırmam mı? "---
24 Ocak 2004
Kahvaltıdan sonra sahil kenarına inip, yürüyüş yaparken bir yandan da bu karlı havada benden başka sahilde yürümek isteyen başka bir akıllı yoktur heralde diye düşünürken ileride kar savaşı yapan iki kişi gördüm. Kız gülümseyerek oğlanın suratına karı fırlatıp kıkırdayarak kaçmaya başladığında oğlan da kızı yakalamak için arkasından koşmaya başladı. Bir kaç dakikalık koşuşturmanın ardından kızı belinden yakaladığı gibi yere yatırdı ve üstüne eğilip kızın yüzüne kar parçacıkları atıp bir yandan da gıdıklıyordu.
"Ya, Ömer yapma ya!" diye cıyaklamaya başladığında yukarı doğru kıvrık olan dudaklarım düz bir çizgi halini aldı.
Ömer mi demişti o kız?
Oğlanın yüzünü net göremediğim için kim olduğuna hiç odaklanmamıştım. Bu Ömer benim Ömer olabilir miydi? Benim Ömer mi? Nerden benim oluyor ki? Bizim Ömer diyecektim.
Kendimle olan iç konuşmamı bitirdiğimde ilerlemeye başladım. Bi de yakından görelim bakalım şu Ömer’i.
Karların içinde oynayan bu ikiliye yaklaştığımda kız üzerindeki oğlanın şapkasını kafasından çekti. Simsiyah saçlar dağınık bir şekilde ortaya çıktığında, "Saçlarıma dokunmayacaktın. " dedi. Bu ses... Bu saçlar... Bir de başını bana doğru çevirse...
"Ömer? "
İstemsizce ağzımdan çıkan seslenişle iki kişi aynı anda bana baktı. Karların içinde yatan kızı tanımıyordum ama o kahverengi gözleri çok iyi biliyordum.
"Hayat. " dedi gülümseyerek. Onun yüzündeki gülümsemeye karşı benim yüzümde şaşkınlık vardı. Bir Ömer’e bir de kıza bakıyordum. Kız doğrulmaya çalışınca Ömer kızın belinin iki yanında duran dizlerini çekip, ayağa kalktı. Kıza elini uzatıp kalkmasına yardım ettiğinde, "Tanıştırayım. " dedi.
"Gerek yok. " deyip arkamı döndüm ve geldiğim yolu geri ilerlemeye başladım.
"Hayat!"
Kolumu kavrayıp, beni kendisine döndürdüğünde suratım asıktı.
" Sen yanlış anladın galiba. " dedi gülümseyerek. Niye gülümsüyordu ki? Gülümsemesine sinir olarak kolumu Ömer’in elinden kurtarıp yeniden arkamı döndüm.
"Ne oluyor kuzen ya?"
Duyduğum şeyle olduğum yerde kalakaldım. Kuzen mi demişti bu kız? Ömer’in kuzeniydi yani. Hani şu Berk’e aşık olan kuzen... Olduğum yerde dönerek Ömer’e baktığımda kıkırdayarak, "Kuzenim Sema. " dedi. Kız elini bana uzattığında, "Evet, Ömer’in kuzeniyim. " dedi. Tek kaşını kaldırıp dikkatlice beni süzdüğünde, "Yoksa sen, başka bir şey mi sandın? " diye sordu eğlenerek.
Başka bir şey sandım, diyemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhunla Sar Beni
Random''Güçlü kollarım yok belki ama...'' derin bir nefes aldı ve mavi gözleri ile kahverengi gözlerimin içine baktı. ''...ruhumla sararım ben seni.'' ...