29

152 8 9
                                    

! Bu bölüme başlamadan önce 26. bölümün son kısmına bakarsanız bugüne hangi andan devam ettiğimi daha iyi anlarsınız.

26 Ekim 2014

Hızlı adımlarla Sema'nın peşinden ilerlemeye başladığımda Atıf arkamdan sesleniyordu.
" Neler oluyor? "
"Bekle. " dedim Atıf'a sağ elimle beklemesi için işaret yaparak.
Dış kapıdan dışarı çıktığımda Sema'nın caddenin karşısında, sahil kenarında bir bankta oturduğunu fark ettim. Onun yanına vardığımda sağ elimi usulca omzuna koydum.
" Sema, hepsi geçmişte kaldı. Lütfen kendini üzme. "
Islak gözleriyle bana baktığında, "Geçmiş her zaman geçmişte kalmaz. " dedi. Söylediği cümlede o kadar haklıydı ki... Geçmiş her zaman geçmişte kalmıyordu. Geçmiş bazen bizimle beraber bugüne gelebiliyordu. Ömer yoktu belki ama Ömerle yaşadığım her şey bugün gibi aklımdaydı.
" Kötü şeyler geçmişte kalmalı ama... " diyebildiğimde, "Kalmıyor işte. " dedi. "Duymadın mı o şırfıntı kocamın şirketinde avukatlık yapıyormuş. Ondan başka insan mı yoktu avukatlık yapacak? Dibimde bitiyor bu şırfıntı hep. "
Sinirden çenesi titremeye başlamıştı Sema'nın. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Gözyaşlarından dolayı maskarası akmıştı.
"Kötü bir tesadüf. " dedim. Ne diyebilirdim ki başka.
" İstanbul'a her kesin dönüşüm sonrasında bu şırfıntı karşıma çıkıyor. Yıllar öncesinde de öyle oldu şimdi de... Hatırlasana seninle tanıştığımız ilk zamanları. Berk'e aşıktım hani o zamanlar. "
Ah, hatırlamaz olur muyum o günü. Semayı sahilde Ömerle yakın bir şekilde görmüştüm ilk. Ömeri kıskanmıştım o gün. Hatta Ömer'i arkadaşlık dışında sevdiğimi ilk o gün anlamıştım. Gerçi Sema'nın bahsettiği şey bunlar değildi tabi. Sema'nın bahsettiği aynı akşam Berk'in evinde yediğimiz akşam yemeğiydi.

24 Ocak 2005
Salondaki berjerde huzursuzca kımırdanan Sema'ya baktığımda, ona bakmış olduğumu anlamış olacak ki oda bana bakıp, "Lavaboya gitmem lazım. " dedi ve Berk, Ömer ve Begüm'e çaktırmadan eliyle gelmem için işaret yaptı. Sema'nın arkasından ben de koltuktan doğrulduğumda Berk, "Nereye kuzen? " diye sordu. " Lavaboya gidiyorum. " dediğimde Begüm göz ucuyla beni süzdü. " Malum kocaman villa. Tek lavabo yok ya. " dedim ve sakin görünmeye çalışarak lavaboya ilerledim. Sema lavoba kapısını açtığında, "Sen sabah Ömer'i benimle gördüğünde kıskanmıştın di mi?" diye sorduğunda bu soruyu beklememiş olduğumdan dolayı ağzım açık bir şekilde, şaşkınlıkla bakakaldım. "Öyle. Öyleydi tabi di mi?" Kendi soruyor kendi cevap veriyordu. Bu kızın derdi neydi Allah aşkına da benimle uğraşıyordu şimdi.
"Sevdiğin insanın gözünün önünde başka birini sevmesi kadar kötü bir şey yok. "
Cümlesini tamamladığında gözünden bir damla yaş süzülmüştü Sema'nın. Doğrusu ben de kendimi Sema kadar kötü hissediyordum. Berk'in çok merak ettiğim sevgilisinin Begüm çıkması beni ciddi manada üzmüştü. Begüm'ün Berkle değilde Ömerle ilgilendiğini de biliyordum. Bu canımı daha beter sıkıyordu ya. Bu kızın amacı neydi böyle Allah aşkına? Sema elinin tersiyle göz yaşını sildiğinde, "Hayat. " dedi. " İçim yanıyor. İçim kanıyor. "
Ah, benim de içim yanıyor da ses edemiyorum be Sema. Ben ne yapıcam hiç bilmiyorum. Karşımda beni seven adamı elde etmek için kuzenimi kullanan bir sarı cadı var ve ben ne yapıcam hiç bilmiyorum.
"Ömer'in içini yakma. "
Gözlerimi Sema'nın gözlerine diktim bir anda.
"Ömer'in içini yakma. " diye tekrarladı yeniden. "Ömer'in içi yangın yeri gibi zaten. Bir de sen yakma. "

26 Ekim 2014
Sema çok sevmiş Berk'i. Onu tanımadan duymuştum hep bunu ama... Ama o zamana kadar hiç görmemiştim onu, onun sevgisini. Ben Semayı hep sevdiği adam tarafından sevilmediği için acı çeken bi kız olarak tanımıştım. Ta ki Atıfla tanışana kadar. Atıftan sonra çok değişmişti Sema. Ciddi manada değişmişti. Ömer'in ölümünden sonra hep kendimi toparlamam için bana yardımcı olmaya çalışmıştı. Geçmişi geçmişte bırakmam bugünümü yaşamam için hep nasihatler vermişti bana ama... Ama içinde hep fırtınalar kopmuş demek ki. Yoksa... Yoksa hala Berk'e karşı bir şeyler hissediyor olabilir mi? Yok canım. O Atıf'ı seviyor. O Atıfla mutlu. Ama neden ağlıyordu şimdi?
" O şırfıntı elimden Berk'i aldı. "
Sema'nın ağzından çıkan lafla gözlerim şaşkınlıktan kocaman açıldı. Sema az önce de düşündüğüm gibi hala Berk'e karşı birşeyler hissediyordu.
" Şimdi de kocamı elimden almasına izin veremem. "
Gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdığımda Atıf'ın sesini duydum.
"Sema!"
Ben bile durumu çözememişken Atıf'ın bu durumu nasıl çözeceğini merak ediyordum doğrusu. Hele ki Sema'nın, Berk'e dair olan geçmişini bilmezken.
Sema gözyaşlarını sildirip oturduğu banktan doğrulduğunda Atıf'a baktı.
"Atıf. "
Sesi fazlasıyla zayıf çıktı.
"Evimize gidelim mi?"
Atıf'ın ellerini yumruk şeklinde sıktığını fark ettiğimde aklımda bir soru yankılandı. Acaba Atıf, Sema'nın bana söylediği şeyleri duymuş muydu?

---

Semih'in sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım bir anda.
"Hayat? "
Gözlerimi mavilikleriyle buluşturduğumda, "İyi misin? " diye sordu. Ben iyiydim iyi olmasına da Sema nasıldı acaba? Atıf, Sema'nın geçmişte Berk 'i sevdiğini öğrenmiş miydi acaba? Ya da Sema hala Berk'i seviyor olabilir miydi? Ellerimi saçlarımın arasından geçirdiğimde, " İyiyim. " dedim.
Bugün Semih'in günüydü ve ben kafamdakilere değil de Semih'e odaklanmalıydım. Gözlerimi sabah beni sarsan tabloya çevirdiğimde, "Bu gerçekten muhteşem. " dedim. " Ama bir o kadar da dehşet verici. " Kendimi rıhtımda ağlarken ki halimle bir tabloda görmek gerçekten de dehşet vericiydi. Kim kendini en çaresiz haliyle, bu kadar acı içerisinde bir tabloda gördüğünde gülümseyebilir ki?
" O tablo senin. "
Gözlerim yeniden Semih'in mavilikleriyle buluştuğunda, "Bu halde olmaman gerektiğini bil diye bu tablo senin. " dedi. " Sen fazlasıyla acı çektin. Artık bitmeyecek mi bu yaprak dökümün? Gelmeyecek mi çiçek mevsimin? "

25 Ocak 2005
Sevmek... Sevmek şairin de dediği gibi ne uzun kelime. Altı harften oluşuyor belki ama içinde neler neler barındırıyor.
Telefonumun mesaj sesiyle sevmek üzerine düşündüğüm düşüncelerimden sıyrılıp yatağımdan çıktım. Çalışma masamın üzerindeki telefonumu elime alıp mesaja baktım.

'Günaydın güllerin prensesi.'

Mesajı okurken gülümsediğimi fark ettiğimde yeniden mesaj geldi.

'Kapıda sana kavuşmayı bekleyen mavi gülün var. '

Mesajı okuyup telefonumu pijamamın cebine koydum ve hızlı adımlarla dış kapıya ilerledim. Dış kapının önüne geldiğimde kapıyı açmamla karşımda Ömer'i görmem bir oldu. Elindeki mavi gülle karşımda dikiliyordu Ömer. Ben şaşkınlıkla karşımda duran Ömer'e bakarken, Ömer de beni süzüyordu. Gülümsemesi yüzüne yayıldığında aklıma gelen şeyle bende kendimi süzdüm. Üzerimdeki beyaz üzerine kırmızı kalpli pijama takımlarımı görmüştü. Elimi saçıma götürdüğümde saçlarımından yataktan kalktığım için fazlasıyla dağınık olduğunu fark ettim. En önemlisi de ben daha yüzümü yıkamamıştım.
" Günay..."
Ömer'in gülümseyerek söylemeye başladığı cümlesini yarıda kesip, "Bekle. " dedim ve kapıyı kapatıp koşarak odama çıktım. Üzerimdeki beyaz üzerine kırmızı kalpli pijamamı çıkartıp, siyah bir kot ve mor boğazlı kazak giydim. Lavobaya gidip elimi yüzümü yıkayıp, saçımı da düzgünce topladıktan sonra yeniden dış kapıyı açtığımda Ömer'in aynı şekilde dikildiğini gördüm. Gülümseyerek "Günaydın. " dediğimde Ömer kahkaha atmamak için dudaklarını dişliyordu. Cidden kapıyı Ömer'in yüzüne kapatıp, üstümü değiştirip gelmiştim. Kahkaha atma dürtüsünü bastırmış olacak ki dudaklarını dişlemeyi bırakıp, " Günaydın. " dedi. Elindeki mavi gülü uzatıp, "Güllerin prensesine. " dediğinde eline uzandım ve gülü aldım. Aklımdan o ana kadar yapmadığım bir şey geçtiğinde yüzüme hafifçe ateş bastı. Kesin kızarmıştım. Gözlerimin içine bakan oğlana gülümseyip, yanağına masum bir öpücük kondurduğumda fazlasıyla şaşkındı. Elini az önce öptüğüm yanağına götürüp, "Beni... Beni ö... Öptün. " dedi kekeleyerek. Kızarmış olduğunu tahmin ettiğim yüzümü hafifçe önüme eğip, " Teşekkür ederim. " dedim. " Güller için. "
Sağ eliyle çenemi kavrayıp, az önce önüme eğdiğim başımı nazikçe kaldırıp, gözlerimin içine baktı. Öyle bir bakıyordu ki gözlerimin içine... Sanki kalbimin orta yerinde Cumhuriyetini kuracaktı. Cumhuriyetini kurmak için izin istiyordu sanki benden.
" Seni seviyorum. " dediğinde vücudumun titremeye başladığını hissettim. Çenemdeki elini koluma kaydırıp, boştaki elini de diğer koluma koydu. " Seni seviyorum Hayat. "
Kollarımdan tutarak beni hafifçe kendisine doğru çektiğinde, başımı göğsüne yasladım. Yüzünü saçlarıma gömdüğünde, "Bende. " diyebildim. Kendime bile itiraf edemediğim duygumu Ömer'e itiraf edebildim.
"Sende mi? " derken kıpırdandı saçlarımın arasındaki dudaklar.
" Bende. " diye mırıldandığımda kendisini hafifçe geri çekip, yüzüme bakmaya çalıştı. Yüzüm kırmızının hangi tonundaydı bilmiyordum ama bildiğim, gördüğüm bir şey vardı ki karşımdaki oğlan mutluluktan uçmak üzereydi. Derinliklerime bakan kahveliklere odaklandığımda Ömer ani bir haraketle beni kucağına alıp etrafında döndürmeye başladı.
"Seni seviyorum. " diye haykırdığında ben de gülümsüyordum.
" Seni seviyorum! "

¤¤¤¤¤¤

Biliyorum yeni bölüm için sizleri çok beklettim ama gerçekten ciddi anlamda yoğunum. Abimin sözü vardı ve benim de düğün hazırlıklarım var. Hazırlıklar nedeniyle haliyle yoğunum. Ayrıca sınavlarım da var. Öyle işte. ;-)
Umarım bölümü beğenirsiniz. Yorumlarınızı ve votelerinizi eksik etmeyin lütfen. :-)

Ruhunla Sar BeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin