RSB, bugün itibariyle 2K okuyucuya ulaştı. Nice 2K'lara inşaAllah! ^_^
Bölüm ithafı smilefovers için. ;)
Multimediada Ömer var.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
°•○●6●○•°
1 Temmuz 2003
Her gece başımı yastığa koyduğumda düşünürdüm. Düşünürdüm o gün olanları. Tartardım kafamda bir bir. Beyin süzgecimden geçirirdim.
Ömer... Ömer gerçek manada garip biriydi ve ben… Ben onu ve sözlerini düşünüyordum. Bana gözlerimde hiç sevgi olmadığını söylemişti. Acaba benim yaşadıklarımı yaşamış olsaydı gözlerindeki bakışı nasıl olurdu? O da annesiz büyüseydi ve babasını sadece on yaşındayken kanser gibi illet bir hastalıktan kaybedip yetimhanede kalmak zorunda kalsaydı gözleri benim gibi sevgisiz bakar mıydı? Gözlerinde acı olur muydu?
Ben gözlerinde acıyı barındıran kızdım ve o… O tüm yaşadıklarımdan habersiz bir yabancıyken bana evlenme teklifi eden, şizofren olduğunu düşündüğüm garip çocuktu. İnsan sadece Galata da rıhtım da ağladığını gördüğü bir kıza… Hele ki küçük bir kıza ‘‘Bir gün benim kadınım olacaksın.’’ der miydi? Ömer dedi. Hem de beş gün içerisinde iki kez bunu söyledi.
3 Temmuz 2003
‘‘Hey! Hey bakar mısın?’’
Birinin bana seslendiğini duyduğumda bir an durdum ve arkamı döndüm. Arkamı döndüğümde benim şizofren olduğunu düşündüğüm fakat kendisinin söylediğine göre adı Ömer olan çocuğu gördüm.
‘‘Deminden beri sana yetişmeye çalışıyorum. Ne kadar da hızlı yürüyorsun.’’
Gözlerimi kahve gözlerine diktim ve ‘‘Neden bana yetişmeye çalışıyorsun ki?’’ dedim.
‘‘Birlikte yürüyebiliriz diye düşündüm.’’ dediğinde gözlerimi devirip, arkamı dönerek yürümeye devam ettiğimde, benimle beraber yürüyordu.
‘‘Nasılsın?’’ dediğinde yandan ters bir bakış attım. Bu çocuğun derdi neydi ki? Onunla konuşmak istediğimi de nereden çıkarıyordu?
Yine de cevap verecektim. O’na bakmadan ‘‘Başımdaki baş belasını saymazsak iyi olmaya çalışıyorum.’’ dedim.
İyi olmaya çalışıyordum. Bunun için gerçektende çabalıyordum. Yeni bir aileye, bir eve ve yeni bir şehre alışmaya gerçekten de çabalıyordum fakat insanlarla diyalog kurmaya alışık değildim. Hem de hiç alışık değildim. Babam öldüğünden beri gerçek manada konuştuğum tek insan Semihti ve artık oda yoktu.
‘‘O baş belası ben mi oluyorum?’’ dedi bakışlarını gözlerime dikerken.
Durdum bir anda. Durdum ve etrafa bakınmaya başladım. Ne yapmaya çalıştığımı anlamamıştı.
‘‘Bak!’’ dedim. ‘‘Sen de bak etrafa. Etrafta bizden başka kimse var mı?’’
Gözlerini etrafta gezdirdi ve yeniden bana baktığında başı iki yana salladı.
‘‘Güzel.’’ dedim. ‘‘En azından baş belasının kendin olduğunu anlamışsındır.’’ deyip, yürümeye devam ettiğimde ‘‘Neden böylesin?’’ diye sordu.
‘‘Asıl sen neden böylesin?’’ dedim soluyarak. ‘‘Herkes, herkesle konuşmak zorunda değil anlıyor musun?’’
Cevap vermeyince ona doğru döndüm ve gözlerinin içine bakarak ‘‘Anlıyor musun?’’ diye sordum. ‘‘Anlıyor musun seninle konuşmak istemiyorum. Konuşmaktan hoşlanmıyorum.’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhunla Sar Beni
De Todo''Güçlü kollarım yok belki ama...'' derin bir nefes aldı ve mavi gözleri ile kahverengi gözlerimin içine baktı. ''...ruhumla sararım ben seni.'' ...