22. BÖLÜM
18 Ekim 2014
En çaresiz anımda, yıllar öncesinde olduğu gibi yeniden karşıma çıkmıştı o huzur verici mavi gözler. İçimdeki yangın geçmemişti belki ama onun mavilikleri içimdeki yangına su serpiyordu. O yokken ben... Ben boşluktaymış gibi savruluyordum. O, tutamasa da ellerimden, güçlü kolları olmasa da ruhunla sarıyordu beni.
Acısını yaşadığım adamın, bakışını özlediğim kahveliklerin yerine geçmesini istemiyordum. İstemiyordum çünkü herkesin bir insanın dünyasında farklı bir yeri olduğuna inanıyordum ve onun yeri ben de farklıydı.
Ömer, içi kan ağlasa bile gülümsemesini yüzünden eksik etmeyen o sıcacık kahveliklerin sahibi iken Semih, mavilikleriyle bana huzur veren, kolları olmayan bir adamdı.
Ağzını pipetten çektiğinde, elimdeki kaymaklı, ballı ekmek parçasını ağzına götürdüm. Ağzındakileri çiğneyip, yuttuktan sonra mahcup bir ifadeyle bana bakıp, gülümsedi. Kendi ağzıma da kaymaklı, ballı ekmek attığımda ağzını pipete götürdü ve kahvesini içti.
Bir saatlik kahvaltımız sona erdirdiğimizde önündeki peçeteyle ağzını sildim.
''Teşekkür ederim.'' dedi yüzündeki mahcup ifadeyle.
''Afiyet olsun.'' dedim tebessüm ederek. Ardından sandalyemden kalkıp, masayı toparlamaya başladım.
''Oysa sana yardım edebilmeyi o kadar çok isterdim ki...'' dedi, kahvaltılıkları dolaba koyduğum sırada.
''Üniversite yıllarımda, Amerika'dayken, arkadaşlarımın evinde yemek yediğimiz zamanlar arkadaşlarımın sevgilileriyle yemeği hazırlamalarına ya da bulaşıkları toparlamalarına özenirdim.''
Buzdolabının kapağını kapatıp, bulaşık makinesinin kapağını açtım.
''Ben hep... Hep senli hayaller kurdum Hayat.'' dediğinde olduğum yerde birkaç saniye boyunca durdum.
''Ama hesaba katmadığım o kadar çok şey vardı ki.''
Semih'e yandan bir bakış attığımda, ''Kollarımı kaybetmem gibi mesela.'' dedi cılız bir ses tonuyla. Dudaklarımı dişlediğimde, ''Yıllar boyunca bir gün seni yeniden bulmanın hayaliyle yaşadığım halde, bir gün seninle aynı evi paylaşmanın hayalini kurduğum halde şimdi...'' diye devam ederken durdu bir an. Hafifçe burnunu çekip, derin bir nefes aldı.
''Şimdi buna cesaretim yok.''
Sandalyeden doğrulup, mutfak kapısına doğru ilerlerken hüzünlü bir şekilde devam etti.
''Kolları olmayan bir adam, acılı bir kadının yaralarını saramaz.''
2 Ocak 2004
Mutfaktan gelen kokular başımı döndürürken, guruldayan midemin sesini duydum. Gülümseyerek mutfağa girdiğimde karşımda Arife teyze yerine Ömer'i gördüğümde şaşkınlıkla bakakaldım. Ellerimi yumruk yapıp, gözlerimi ovuşturarak yeniden baktığımda Ömer gülümseyerek, ''Günaydın.'' dedi. Ellerimi enseme götürüp, hafifçe gerindikten sonra karşımda gülümseyerek bana bakan Ömer'i gördüğümde hızla arkamı döndüm ve yeniden merdivenlere yönelip, odama çıktım. Odamın kapısı kapatıp, sırtımı duvara yasladım ve derin nefes alıp verirken sağ kalçamın hafif ağrısını hissettim. Kendime geldiğimde giyinme odama geçip, ayağımdaki ayıcıklı, tüylü, kocaman ev ayakkabısını çıkarttım. Ardından üzerimdeki kırmızı-beyaz ayıcık desenli pijamalarımı çıkartıp, altıma siyah kot pantolon üzerine mor uzun kollu bir kazak geçirdim. Giyinme odasından çıkıp, aynamın karşısına geçtiğimde saçlarımı tarayıp, atkuyruğu yaptım. Ayağıma siyah ev ayakkabılarımı giyip, yeniden mutfağa girdiğimde Ömer beni hafifçe süzüp, gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhunla Sar Beni
Random''Güçlü kollarım yok belki ama...'' derin bir nefes aldı ve mavi gözleri ile kahverengi gözlerimin içine baktı. ''...ruhumla sararım ben seni.'' ...