Merhaba. :)
Sınavlarımdan dolayı yeni bölüm yazamıyorum fakat bu zamana kadar yayınlanmış olan Hayat & Ömer sahnelerinden bir kesit yayınlayayım dedim. Bundan memnun olur musunuz bilmiyorum ama ben özellikle de Ömertioner olanların seveceğini umuyorum.
Her sahne için bir yorum değerlendirmesi istesem...
Keyifli okumalar. :)
*******************
27 Haziran 2003
Rıhtımdaydım. Ağlıyordum her zamanki gibi. Birinin yanıma yaklaştığını hissediyordum ama umursamadım. Umursamadım ve gözyaşlarımın akmasına izin verdim. Hiçbir şey söylemeden cebinden çıkardığı mendili bana uzattı. Umursamadım. Burnumun dibine sokarcasına yeniden mendili uzattı. Yüzüne bakmadan elindeki mendili alıp gözyaşlarımı sildim.
‘‘Hava ne kadar da güzel değil mi?’’ dedi.
Şaşırdım bir anda. Ben ağlıyordum ve o bana havadan bahsediyordu.
‘‘Burasına bayılırım. Aslında kulede harikadır. Kuleden baktın mı hiç?’’
‘‘Kule mi?’’ dedim kendi kendime. Bana neydi ki kuleden?
‘‘Kuleden İstanbul Boğazı, Haliç… Kısaca İstanbul panoramik olarak izlenebiliyor. Muhteşem bir şey bu… Etkileyici.’’
Sinirle soluyarak arkama döndüm. İlerliyordum.
‘‘Hey!’’ diye arkamdan sesledi.
Sinirle soluyarak arkama döndüm.
‘‘Ne var?’’
Masumca yüzüme baktı. O ana kadar yüzüne hiç bakmamıştım. Kahverengi gözlerini fark ettim o anda.
‘‘Galata kulesi tam bir sır küpüdür. Hepimize tepeden bakar ve hiç kimsenin göremediği şeyleri görür, hiç kimsenin bilemediği şeyleri bilir.’’
Yeniden arkama döndüm ve ilerlemeye devam ettim.
‘‘Hezarfen Ahmet Çelebi, Galata’dan uçmaya çalışmış fakat sen… Sen gülümsemeye bile çalışmıyorsun.’’
‘‘Yeter artık!’’ diye bağıdım bir anda. ‘‘Yeter!’’
Kahve gözlerini yüzüme dikti o anda. Şaşkındı. Bir an histerikçe gülümsediğini fark ettim.
‘‘Kes şu tavrını’’ dedim sinirle.
Yüz ifadesi ciddileşti bu sefer, hiçbir şey söylemedi.
‘‘Sonunda’’ diye mırıldandım ve arkama dönüp ilerledim.
Onu böyle tanıdım işte. Nereden bilebilirdim ki o çocuğu bir gün çok sevebileceğimi.
---
29 Haziran 2003
Galata’da rıhtımdayım. Etraf tenha ve yıldızları seyrediyorum.
‘‘Yıldızlar ne kadar da güzel değil mi?’’ diye sordu biri.
Başımı çevirip baktığımda beni deli eden o çocukla karşılaştım.
‘‘Yine mi sen?’’ diye mırıldandığımda histerikçe gülümsedi.
‘‘Senin yüzün hiç gülmez mi?’’ diye sordu.
‘‘Hezarfen Ahmet Çelebi, Galata’dan uçtu da ne oldu? Dördüncü Murad önce onunla yakından ilgilendi hatta eline bir kese altın da verdi. Sonra ne oldu biliyor musun? Dördüncü Murat, Ahmet Çelebiyi Cezayir’e sürgüne gönderdi. Sende kalkmış bana diyorsun ki, Hezarfen Ahmet Çelebi Galata’dan uçmaya çalışmış fakat sen gülümsemeye bile çalışmıyorsun.’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhunla Sar Beni
De Todo''Güçlü kollarım yok belki ama...'' derin bir nefes aldı ve mavi gözleri ile kahverengi gözlerimin içine baktı. ''...ruhumla sararım ben seni.'' ...