Merhaba RSB okuyucuları. :)
RSB'ye yaptığınız güzel yorumlardan dolayı hepinize çok teşekkür ederim. Kafanızı karıştıran ya da merak ettiğiniz bir kısım olursa sorun.Eleştiriye açığım. İyi ya da kötü yorumlarınızı beklemeye devam ediyorum. Tabi beyenirseniz vote vermeyi de ihmal etmeyin. ;) Hikayemi arkadaşlarınıza önerirseniz çok mutlu da olabilirim.
Hepinize şimdiden teşekkürler. :)
1.Bölüm masiva'ya ithaf edilmiştir. Tanıtım bölümünü MelikePamuk'a ithaf ettim çünkü hikayemi okuyan ilk okuyucu ve yorumcu o oldu. masiva ise ikinci yorumcum ve bölümü onaithaf etmek istedim.
26.08.2014 Salı
**********************************************************
°•○●1●○•°
1988-1998
Simsiyah bir gece… Sanki gecenin içerisinde kayboldum, sanki boğuluyorum. Dudaklarımda yok bir nefes, artık kurudu gözyaşlarım, artık tükendim.
Küçüktüm. Küçük bir kız çocuğu…
Yalnızdım, kimsesizdim, kaybetmiştim hayatımdaki tüm sevebileceğim insanları. Kaybetmiştim ne yazık ki!
Saçlarımı taramadı hiç annem, okul yakam hiç bembeyaz değildi benim, beslenme çantamda kurabiyeler, poğaçalar olmadı hiçbir zaman, annem dua edemedi hiç arkamdan, hiç anne kokusu duymadım ben, sarılamadı bana annem…
Doğum günleri değerlidir di mi? Sevinir insanlar doğum günlerinde, hediyeler alırlar, mutlu olurlar, dans ederler, pasta yerler... Ben, ama ben yapmadım hiç birini. Sevemedim bir türlü doğum günümü, sevemedim. Hem insan annesini kaybettiği günü nasıl sevebilirdi ki? Nasıl mutlu olabilirdi o gün? Nasıl dans edebilirdi?
Babam haricinde hiç kimsem yoktu benim. Babamı çok severdim. Hem de her şeyden çok severdim fakat babalar anneler gibi değildir di mi?
Şükretmeyi çok küçük yaşlarda öğrenmiştim ben. Şükretmeliydim çünkü bir babam vardı. Küçüklüğümden beri kendimden daha şanslı olduğuna inandığım insanları görüp halime acımayı değil de kendimden daha şanssız bulduğum insanları görüp şükretmeyi öğretti bana babam. Okulda arkadaşlarımın beslenme çantasında kurabiyeler, poğaçalar olurdu benimkisinde ise bir parça ekmek, biraz zeytin ve peynir. Bazen çantamda elma, salatalık falanda olurdu ama bunlar arkadaşlarımın yiyecekleri yanında hiç de iştah açıcı durmuyordu ne yazık ki! Bir gün babama kızdım hem de çok kızdım. Ona annelerin güzel kurabiyeler yapabildiğini ama babaların bunlardan anlamadığını söyledim ve kızgınlıkla ona ‘‘Annem yerime keşke sen öleymişsin, işte o zaman bende güzel kurabiyeler yiyebilirdim’.’ demiştim. Üzülmüştü, hem de çok üzülmüştü. Gözlerimin içine baktı ve hiçbir şey demedi. Ertesi gün okula giderken bir kadın ve çocuğunun çöpleri karıştırıp yemek aradıklarını gördüğümde kendimden utanmıştım. Kendimden o kadar çok utanmıştım ki eve gider gitmez babamdan özür diledim. Ona sıkıca sarıldım ve ağlamaya başladım. Bir gün onunda annem gibi yanımda olamamasından, ölmesinden çok korktum. ‘‘Seni seviyorum babacım, sakın beni bırakma!’’ deyip durdum.
Korktuğumun başıma gelmesinin bu kadar çabuk olacağı aklıma gelmezdi. Bir gün okuldan döndüğümde babamı yerde yatarken buldum. Çok korktum. Koşarak sokağa fırladım ve avazım çıktığı kadar bağırdım.
‘‘Yardım edin! Yardım edin babama bir şeyler oldu, yalvarırım yardım edin!’’
Bir yıl boyunca tedavi gördü babam, ama hiç iyi değildi. Kanser denilen bir illete yakalanmıştı. Sinsi bir hastalıktı bu. Tıpkı bir kurt gibiydi; bir tahta kurdu! Nasıl tahta kurdu bir ahşap masanın içerisine girip onu kemirip yavaş yavaş bitiriyorsa bu hastalıkta aynen öyleydi. Babam günden güne eriyordu. Babam gözümün önünde bitiyordu ama elimden hiçbir şey gelmiyordu. Ağladım. O kadar çok ağladım ve o kadar çok dua ettim ki ama nafile, babamı kaybettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhunla Sar Beni
Random''Güçlü kollarım yok belki ama...'' derin bir nefes aldı ve mavi gözleri ile kahverengi gözlerimin içine baktı. ''...ruhumla sararım ben seni.'' ...