Not: Multimedia da Hayat var. Daha doğrusu Hayat'ın 2003'te ki hali var.
Bölüm ithaf istediğini söyleyen feysaaltun'a gelsin. :)
16.09.2014 Salı
*******************************************************************
°•○●4●○•°
7 Haziran 2003
Sıradan, basit bir günün uğruna hiç dua ettiniz mi?
Ben ediyordum. Hemen hemen her gün normal bir gün yaşayabilmek için dua ediyordum. Evet, bunun için yaratıcıya yalvarıyordum. Benim yerimde olmayan biri, belki bu söylediklerime aldırış etmezdi. Hatta umursamazlıkla burun kıvırıp, ''Sıradan bir gün mü?'' diyebilirdi. Ama benim yaşadıklarımı yaşayan biri, benim gibi düşünebilirdi: Mesela Semih. Semih de benim gibi düşünüyordu ve onunla saatlerce bu konu üzerine konuşmuştuk.
Sıradan bir gün, bizim için ''Lütfen, beş dakika daha uyuyayım.'' diyebilmekti. Sıradan bir gün, bir annenin okula giden çocuğuna ''Allah zihin açıklığı versin.'' demesiydi. Sıradan bir gün, bir kız çocuğunun annesi yemeği hazırlarken, onunda masayı hazırlaması, bir erkek çocuğunun babası bir şeyleri tamir ederken ona yardım etme çabasıydı. Sıradan bir gün, anne veya babanızın ''Bugün çok televizyon seyrettin, derslerini ihmal ediyorsun.'' demesiydi. Bu liste böyle uzayıp gidiyordu ve biz bu saydıklarımızın hiçbirini yaşayamamıştık.
On yaşıma kadar babamla yaşamıştım fakat günümün çoğu vaktinde onu göremiyordum. Çünkü o bana bakabilmek için çalışıyordu. Babam her gün yevmiye ile tarlada çalışıyordu ve eve geldiğinde çok yorgun oluyordu. Bir de akşamları o yorgunlukla, ikimiz için yiyecek bir şeyler hazırlamaya çalışıyordu. Bazen bir tas çorba, bazen de bir sebze yemeği... Ve ben babamın yemeklerini özlüyordum. Yetimhanenin tatsız, tuzsuz yemeklerinden bıkmıştım. Babamın mis gibi tarhanasından içmek istiyordum. Babamın mis gibi patlıcan yemeğinden yemek istiyordum. Ne yazık ki bir daha asla babamın yemeklerinin tadını alamayacaktım. Ne yazık ki babamın nasırlı ellerinden tutamayacaktım. Ben babamı özlüyordum. Hem de çok özlüyordum.
''Hayat!''
Semih'in sesini duyar duymaz, elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim.
''Deminden beri seni arıyorum.'' dediğinde, ''Buradayım işte.'' dedim.
''Sen iyi değilsin?'' derken yanıma oturmuştu. ''Hadi anlat bana, ne oldu?''
Gözlerimi yumdum ve başımı arkaya doğru götürdüm. Başım, altında oturduğum ağacın gövdesine dayalıydı şimdi. Derince bir iç çektim ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
''Hayat?''
Semih'in sesindeki endişeyi hissediyordum. Semih ve ben birbirimiz için hep endişelenirdik.
''Sarıl bana.'' dediğinde, gözlerimi açtım ve kollarını açarak bana bakan Semih'e hızla sarıldım. ''Bu sana kendini daha iyi hissettirecektir.'' dedi, kollarıyla beni sıkıca sararken.
Bir süre sonra beni sıkıca saran kollarını gevşettiğinde, bende kollarımı gevşettim ve bana dikkatlice bakan o masmavi gözlerine baktım.
''Ağlamayacağına dair bana söz vermeni istemiştim.'' dedi, parmaklarının ucuyla gözyaşlarımı silerken.
''Sözümü tutamamaktan korktuğumu söylemiştim sana.''
Islak kahve gözlerimi, masmavi gözlerinden çekip, çimenlerin üzerinde duran uğur böceğini izlemeye başladım. Bakışlarımı takip etmiş olmalı ki, uğur böceğini gördüğünde, onu eline aldı ve incelemeye başladı. Daha sonra da elini havaya kaldırıp, ''Uç uç böceğim. Uç uç böceğim.'' diye mırıldanmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhunla Sar Beni
Random''Güçlü kollarım yok belki ama...'' derin bir nefes aldı ve mavi gözleri ile kahverengi gözlerimin içine baktı. ''...ruhumla sararım ben seni.'' ...