19.Bölüm-Kim?

180 75 38
                                    

İyi okumalar sevgili okur. Sevdiğiniz bir bölüm olması dileğiyle. ❤️

Koltuktan kalkıp ayaklanmıştım ki telefonumun melodisi salonda yankılanmıştı. Sehbanın üzerindeki telefonumu alıp arayana baktım. Tanımadığım bir numaraydı.
"Kim arıyo kardeşim."
"Bilmem." diyip aynı zamanda da bilmediğime dair omuzlarımı indirip kaldırmıştım.
"Belki şu karşı şirketten birileridir."
Telefonu açıp kulağıma yaklaştırdım. Açar açmaz sinirli bir ses gelmişti karşı taraftan.
"Nerede Gizem? Ne yaptın kıza yine? Bu sefer nereye kilitledin?"...

Telefondan gelen yüksek sesle telefonu kulağıma yaklaştırmadan dinlemiştim. Anlaşılan Gizem ortalarda yoktu son olaydan sonra da tek fail ben olmuştum.

"Sen kimsin?"

"Gizem nerede? Bak yine ona zarar verdiysen bu sefer öyle kolay kurtulamazsın."

Artık sinirlenmeye başlıyordum. Ne olduğunu bile bilmeden suçlu olmuştum.

"Hop hoop yavaş gel! Sen kimsin beni tehdit ediyorsun. Önce o sesini bi alçat ondan sonra söyle ne söyleceksen!"

"Ben Derya. Gizem'in arkadaşıyım. Gizem saatlerdir ortalarda yok. Benim de aklıma sen geldin. Bak eğer ona yine zarar verd..."

"Gizem nerede bilmiyorum. Bi olay yaşandı die bu kızın başına her bişey geldiğinde bana hesap soramazsın. Bir daha da beni saçma sapan şeyler için arama!"

Cevap vermesini beklemeden telefonu kapattım. Birde bunlarla uğuraşak halim yoktu.

"Ne olmuş?"

Sinirle söylendim .

"Şu kız. Gizem. Ortalıklarda yokmuş. Aramızda yaşanan tatsızlıktan dolayı benim zarar verdiğimi düşünmüş arkadaşı. Nerede die soruyo."

Akın'ın da kaşları çatılmıştı.

"Allah Allah. Ne oldu acaba."

"Çenesini tutamayıp bulaşmıştır bi belaya ne olucak başka."

Akın telefonunu çıkarıp bi numarayı tuşladıktan sonra kulağına götürdü.

"Ne yapıyorsun?"

"Senin vurulduğun zaman Gizem'in numarasını buldurtmuştum. Sana yardım etmesi için aramıştım. Numarası kayıtlı hala. Onu arıyorum açar belki."

Bıkkınlıkla gözlerimi devirip tekrar mutfağa yöneldim. Az önce kahve almak için ayağa kalkmıştım ama Derya'nın aramasıyla aklımdan çıkmıştı. Mutfağa girip hem Akına hem kendime kahve yaptıktan sonra tekrar salona yöneldim. Akın ise hala bıraktığım gibiydi. Telefon kulağında bekliyordu. Kahvesini önüne bırakıp kumandaya uzandım. Az önce Akın'a kızarken bu sefer ben sırayla kanalları geziyordum.

"Oğlum bu ne boş vermişlik ya. Kız yokmuş ortada. Arıyorum telefon çalıyo ama cevap da vermiyo. Sense geçmiş televizyon izliyorsun. Pes."

Sabır çekerek koltukta doğruldum.

"Hey Allahım ya. Ne yapayım oğlum. Kos koca kız. Kafa dinlemek istemiştir, canı sıkılmıştır. Ne bilim ben. Banane ayrıca ve sanane nie dertlendin bu kadar."

Şüpheyle bakışlarımı Akın'da gezdirdim.

"Yok artık Uraz. Bakma bana öyle şüpheyle, imalı imalı. Buradayken bayılmıştı. Belki bişey olmuştur die merak ettim. Arkadaşının da haberi yokmuş ondan. İnsanlık namına yani."

Tek kaşımı emin olmak adına havaya kaldırıp sordum.

"İnsanlık namına?"

"Lan bakma şöyle. Kıza karşı suçlu hissediyorum hala kendimi. O gün gelip senin için o kadar uğraşıp üstüne birde yemek yapmıştı. Sen yememiştin tabi orası ayrı konu. İyi kız yani ve seninde benim de ona hala bir borcumuz var. Bu yüzden yardım etmek istiyorum. "

SİRİUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin