Bu bölümde bir çok sorunuza ve aklınıza takılanlara cevap bulabilirsiniz.
Keyifli okumalar.
Medya - Uraz.Geçmişin tozlu rafları arasında boğulmaya yüz tutmuş hayatlar. O tozlar alınırsa tekrar nefes alabilirmiydi?
***
"Sen öldürdün onu. Katil. Vicdanın rahatmı? Gülebiliyormusun o mezarın altında senin yüzünden yatarken. O buz gibi toprağın altında karanlık dar alanda yatarken sen sıcak yatağında huzurla uyuyabiliyor musun? Ha söylesene. Her şey senin yüzünden. İyileşecekti benim oğlum. Ama sen hayatına girdiğinden beri herşey tepe taklak oldu. Mutlumusun? Ellerinde benim oğlumun kanı varken huzurla gözlerini kapatıp uyuyabiliyor musun söylesene gerçekten merak ediyorum. "
Kaçtıkça kovalanmak bu olsa gerekti. Ben koşuyorum, o da hemen ardımdan koşuyor. Ben hızlanıyorum o da hızlanıyor. Ama ben nefes almak istediğimde o da soluklanmıyor. Ben dinlenmek istediğimde o dinlenmiyor. Tek gayesi var yakalamak. Tamam diyorum bitti. Kaçtım. Kurtuldum. Ama benim umutla heyecanla yaşamla doldurduğum küçük dünyam tek bir kelimeyle yerle bir olabiliyor. Neden peki. Tek suçum kaçmak mı?
Tek suçum beni kovalayan, hiç bir suçum olmadığı halde beni suçlu ilan eden bu geçmişimden kaçmak mı! Geçmişten kaçtıkça daha çok kovalıyordu beni. Suçluyordu.. Neden?Çünkü en kolayı budur. İnsanlar acılarını hafifletmek için karşısındakinin de canı yansın ister. Ondan daha çok acı çeksin, daha çok kahrolsun ister. Neden?
Neden insanoğlu bu kadar kör, acımasız ve ben merkezli. Neden?
Neden kendini kör eder bütün gerçekliğe?
Ben söyleyeyim. Çünkü eğer gerçekleri kabullenirse başkalarının canını yakıp kendini tatmin edemeyecek. Başkalarını her suçladığında suçsuz olduğunu sandığı hatalarını bir bir toprağa gömmüş olcak. Tek masum o' dur çünkü. Tek mağdur, tek üzülen, tek acı çeken hep kendisidir. Ama asla tek suçlu değildir.Yazardan
Çok üzgündü kadın bu gün ilk defa oğlunun mezarına gitmişti. Aylar sonra ilk defa gidebilmişti. O da kocasına yaptığı israrlar sonucunda. İzin vermemişti kocası, eşinin daha fazla üzülmesini istemiyordu. Çünkü üzüldükçe hem kendine hem çevresine zarar veriyordu. Biliyordu eşi böyle kötü bir insan değildi ama yıllardır evlat hasreti çekip uzun uğraşlar sonunda bir evlat sahibi olduktan sonra onu böyle korkunç bir şekilde kaybetmek çok yıpratmıştı onu. Zaten hastaydı,normal bir düşünce yapısına sahip değildi bir zamanlar. Zar zor ilaç tedavileriyle atlatmıştı bu hastalığını ama tek evladı, biricik oğlunun ellerinden kayıp gitmesiyle daha çok bozuldu dengeler. Bütün dengeler tepe taklak oldu dünyasında. Eşi de çok üzgündü, onu böyle bithap durumda, çaresiz, tekrar eskiye dönmüş şekilde görmek kahrediyordu onu ama elinden birşey gelmiyordu. Tek yapabildiği onu bu ölüm gerçeğinden uzak tutmak olmuştu. Saklamıştı oğlunun mezarını ondan, evladının annesinden. Mecburdu çünkü. Biliyordu onun her gece orada sabahlayacağını, mezarın başından ayrılmayacağını, orayı kendine bir yuva yapacağını biliyordu. Çünkü tekrar yaşamışlardı bu acıyı. Tarih tekerrür etmişti yeniden. Yıllar önce bir evlatlarını daha doğar doğmaz daha bir haftalıkken hayat koparmıştı onlardan.
Her gecenin sabahında mezarlıkta bulurdu hayat arkadaşını. Ne yapar ne eder onca korumlara rağmen bir şekilde çıkar evladının yanında geçirirdi geceyi. Biliyordu çünkü annesi. O daha çok küçüktü korkardı, üşürdü, ağlardı, hem daha bebekti o karnı açıkırdı emzirmesi lazımdı onu. Ama bir türlü başaramamıştı. Her gece mezarlığa gider elleriyle kazardı toprağı ama bir süre sonra cılız bedeni yorulur uyuyakalırdı toprağın üzerinde. İlaçlar yıpratırdı çünkü onu. Ruhu yıpranmıştı zihni yıpranmıştı kaldıramamıştı bir süre sonra olanları, ilaçlarla kendi olabiliyordu sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİRİUS
Fiksi RemajaGeçmiş, gerçekten geçmişmiydi? Bitmişmiydi gelecek ile olan kavgası? Peki kimdi kazanan.. Gelecek olanın geçmişi mi daha acımasızdı, yoksa geçmişin yaşananları mı? Hangisi daha çok yaralardı insanı? Babasının işi dolayısıyla başka bir şehire taşına...