Arkadaşlar biliyorum çok uzun zaman oldu. Ama umarım bu bölüm bunu telafi eder. Merak ettiklerinizin bir kısmını bu bölümde bulabilirsiniz. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar.. 💜
Derya'nın ağzından;
Mert'in Uraz'a yumruk atmasının üzerinden neredeyse 20 dakika geçmişti. Mert Uraz'a vurduktan sonra Uraz'ın arkadaşı, adının Akın olduğunu öğrendiğim çocuk araya girip Mert'i durdurmuştu. Uraz ise hiçbir tepki vermemişti. Mert hesap sormak adına tehditlerini savururken doktor gelmişti ve o da susmak zorunda kaldı. Gizem'in tehlikeli bir durumu olmadığını ama bir çeşit travma geçirdiğini gerekli tedaviyi uygulayıp onu uyuttuklarını ve bu gece hastanede kalması gerektiğini söyleyip gitmişti.
Mert hava almak için bahçeye çıkmıştı çünkü hala öfkesini kontrol edebilmiş değildi. Uraz ve Akın ise biraz ileride ki banklarda bekliyorlardı. Uraz'ın yüzü ifadesiz, ne hissettiği ve ne düşündüğü belli olmasada Akın'ın yüzündeki o üzgün ifade oldukça açıktı. Belki de pişmanlık.
Bense anlamak istiyordum. Tamam Gizem hayatımıza gireli kısa bir süre olmuş olsada biz o kısa sürede kardeş gibi olmuştuk. Bilmek istiyordum.
Gizem'in bazı konularda bu kadar hassas olmasını, bu kadar güçlüyken bi o kadarda zayıf olmasını, dalıp dalıp gitmelerini, kan görünce titremelerini, kapalı alanda kaldığında bu derece kötü olmasını, annesinin sanki yedi yaşında ki bir çocukmuş gibi onu sürekli arayıp iyi olup olmadığını nerede ne yapıyor olduğunu sormasını, eve biraz geç gitse korkup telaşlanmasını, bizim bilmemizi istemesede psikoloğa gitmesini, neden buraya taşındıklarını, bilmek istiyordum.
Onu anlıyorum. Her ne yaşadıysa yaşadıkları hiç kolay şeyler değildi. Çünkü ne zaman ona bu konu hakkında bişey sorsam renginin bembeyaz olup ellerinin titremesinden anlıyorum bunu.
Bize sadece tacize uğradığını ve zor dönemler geçirdiğini ve bu sebeple buraya taşındıklarını anlatmıştı. Ama bu kadar değildi. Daha da fazlası vardı. Gizem'in anlatamadığı daha doğrusu anlatmaya hazır hissetmediği. Belki anlatsa derdini paylaşsa acıları biraz olsun hafiflerdi.
Beraber güldüğümüz gibi bereberde ağlardık belki. Beraber acı çekip beraber sarardık yaralarını. Ama ne olursa olsun kardeşimin yanında olacaktım. Biliyorum anlatmaya gücü olsa çoktan anlatmıştı kaçmaya çalıştığı geçmişini. Bana düşen ona saygı duyup onu anlamaktı. Ve bende öyle yapıcaktım.
Çantamdan telefonu çıkarıp Esma teyzeyi aradım. Şuan hastahanede olduğumuzu ama teleşlanmaması gerektiğini Gizem'in iyi olduğunu söyledim. İlk başta biraz korksa da Gizem'in iyi olduğuna zar zor ikna etmiştim. Buraya geliyordu.
Bende duvara yaslanıp beklemeye başladım. Koridor sessizdi. Bizim dışımızda bir kaç kişi daha vardı. Onlarda bizim gibi bekliyorlardı. Ben onları incelerken Uraz ve Akın ayağa kalkmışlardı. Tam ne oldu diye soracaktım ki sedyeye hemşirelerin Gizemi getirdiklerini gördüm. Yaslandığım duvardan temasımı kesip bende hemşirelerin yanına gittim. Gözlerim Gizem'in bulduğunda hala baygındı zaten uyutacaklarını söylemişlerdi. Ama yüzü ve dudakları o kadar solgundu ki bir ölüyü andırıyordu sanki. Onu böyle görünce içimdeki üzüntü daha da katlanmıştı.
Ben onun enerjik, hayat dolu haline alışkındım. Her yere neşe saçan ve sabahları onu bekletiyorum diye bana çemkiren haline alışkındım. Akan gözyaşlarımı elimin tersiyle silip nereye götürdüklerini sordum.
"Odaya alıcağız. 2. Kat 67 numara. Birazdan onu görebilirsiniz. Geçmiş olsun." diyip asansöre yönelmişlerdi.
Akın ve Uraz kaymıştı gözlerim istemsizce. Uraz hala Gizem'in arkasından bakıyordu. Akın'da ona birşeyler anlatmaya çalışıyordu ama duyamıyordum. Adımlarımı onlara yönlerdirdim. İkisininde dikkatini çekmiş olmalıyım ki susup yanlarına ulaşmamı beklediler. Birkaç adımdan sonra karşılarındaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİRİUS
Genç KurguGeçmiş, gerçekten geçmişmiydi? Bitmişmiydi gelecek ile olan kavgası? Peki kimdi kazanan.. Gelecek olanın geçmişi mi daha acımasızdı, yoksa geçmişin yaşananları mı? Hangisi daha çok yaralardı insanı? Babasının işi dolayısıyla başka bir şehire taşına...