7.Bölüm-Ceza

450 213 55
                                    

Oğuz Atay

Biliyor musun Olric,
İki şey hep vardır.

Olric
Nedir onlar efendimiz?

Oğuz Atay
Her işte bir yanlışlık,
Her içte bir yanmışlık.

Telefonuma bildirim geldiğinde tekrar sınıfa dönüp çantamı aldım ve Derya'ya eve gitmem gerektiği hakkında kısa bir mesaj göndermiştim. Eğer olanları söylersem gitmeme kesinlikle izin vermez ya da bin tane soru sorardı.

Acele etmeye özen göstererek durağa gidip o tarafa gidicek olan otobüse bindim. Yaklaşık 15-20 dakika sonra varmış olurdum sanırım. İki kere otobüs değiştirmem gerektiği için bu süre daha fazla olucaktı. İçimdeki his pişman olucağımı söylüyordu ama gitmezsemde eğer doğruysa vicdan azabı çekerdim. En iyisi gidip öğrenmekti..

Yaklaşık yarım saatin sonunda telefonuma atılan adrese gelmiştim. Bahçenin kapısına geldiğimde kapıdaki adam sanırım güvenlikti, beni durdurup elini kulağında ki kulaklığa götürüp birşeyler söyledikten sonra kafasıyla kapının yanında ki varlığını yeni fark ettiğim adama işaret etti. Kapının açılmasıyla bana yürümem için işaret verdi ve az önceki iri yarı adamda peşimden benimle birlikte geliyordu.

Açıkcası bayağ bir şaşırmıştım. Tamam Uraz'ın maddi durumu iyi olduğu belliydi ama bu kadarını da beklemiyordum. Çünkü şuan bahçesine girdiğim yapiya ev demek hakaret sayılırdı. Üç katlı ve ben pahalıyım diyen koskocaman bir villaydı. Bahçenin girişinden yan tarafa açılan bir yol vardı ve yolun sonunda ise koskocaman bir havuz görünüyordu. Ben ağzım açık bahçeye bakarken evin kapısına ulaşmıştık ve orada da iki tane adam vardı. İlk adamı gördüğümde normal güvenlik sanmıştım ama sayıları fazlaydı. Bizim Sırığın basbayağı korumaları vardı.

Kapıda ki koruma üzerimi arayacaktı ki Akın'ın kapıyı açıp gerek olmadığını belirtmişti. Kapıyı tamamen açıp kenara çekildiğinde bende içeri girdim.

"Hoş geldin. Gelmeni beklemiyordum."

"Ne tesadüf bende beklemiyordum. Ama sonuç buradayım. Nerede Uraz ateşi düştümü biraz."

"Gel oturalım biz gelir şimdi."

Çantamı çıkarıp kenardaki portmantoya astıktan sonra içeri doğru yürüdüm. Akın'da önümden yürüyüp beni salondaki koltuklara yönlendirmişti. Ama Uraz ortalıklarda görünmüyordu. Akın karşımdaki koltuğa oturduktan sonra konuştum.

"Bu ev Uraz'ın mı?"

"Evet onun."

"Güzelmiş."

Etrafımı incelerken karşımdaki boydan boya olan kitaplık dikkatimi çekmişti. Oturduğum yerden kalkıp oraya ilerledim. Kitapları severdim, onlarla yepyeni dünyaları keşfedip yeni duygular tatmak harikaydı.

Kitaplığa baktığımda sayamacağım kadar kitap olduğunu gördüm. Her türden vardı. Dünya klasikleri, polisiye, Oğuz Atay, Cemil Meriç gibi daha bir çok yazarımızın kitapları mevcutdu. Kitapları incelemeye devam ediyordum ki Uraz'ın sesini duymamla arkama dönmüştüm.

"Senin burada ne işin var? "

Ne demek ne işin vardı. Onlar çağırmamışmıydı beni.

"Hasretine dayanamadım geldim." dedim dalga geçtiğimi belli eder bir şekilde ve peşine ekledim.

"Dalgamı geçiyorsun ya çağırdınız geldim işte."

"Ben kimseyi çağırmadım."

Tam kendimi çemkirmeye hazırlamıştım ki Akın araya girdi.

SİRİUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin