İyi okumalar...
"Ya Yoongi aç şu kapıyı, çıldırtma beni!" Yoongi bıçağını masada döndürmeye devam ederken sakin bir sesle cevap verdi bağıran Jimin'e.
"Açmayacağım ve bağırman fikrimi değiştiremez Park." Jimin hedefini Jungkook'a yöneltti bu sefer.
"Şu sikik sevgiline söyle Jungkook, gerçekten elimden bir kaza çıkacak kapıyı açmazsa." Jungkook, Jimin'i sakinleştirmek adına kollarını tutmaya çalıştı. O da paniklemişti, hyunguna bir şey olma ihtimali onun da ödünü koparıyordu ama sakin olup bir çözüm düşünmek zorundalardı.
"Hyung, bak onu kurtarmak istediğini biliyorum ama Yoongi de onu orada bırakacak değil ya. Sakin olup bir çözüm düşünelim, öylece gidemezsin." Jimin Jungkook'u omzundan itince Yoongi ayaklanmıştı.
"Herifin istediği benim. Beni aldığında bırakacak Taehyung'u, biliyorum ben. Onu başından beri bu yüzden sokmak istemedim işte. Ya bir şey yaptıysa Taehyung'a?" Az önceki sinirli hali yok olup yere çöktüğünde Jungkook tuttu bedenini. Yoongi onlara ilerleyip Jimin'e tepeden baktı.
"Ben çıkıyorum, Jungkook Jimin'le kal." Jungkook alelacele kalkarak durdurmuştu onu.
"Dur dur, nereye gidiyorsun? Beni asla dinlemez, bilmiyor musun?" Yoongi bir an düşündü. Yeniden Jimin'e dönmüştü.
"Jimin, ben onu getireceğim. Evden çıkmayacaksın ve bu işe karışmayacaksın, tamam mı?" Jimin dolu gözlerini sinirle dikti ona.
"Olmaz! Ben de geliyorum, sorulacak bir hesabım var." Yoongi sinirlenmeye başlamıştı inat eden çocuk yüzünden.
"Gebertsin istiyorsun herhalde sevgilini? Sen gittin diye onu bırakacağını mı sanıyorsun, gerizekalı mısın sen?" Jimin işaret parmağını salladı ona doğru.
"Burada bekle. Bir yere kaybolursan küçük sevgiline olacaklara karışmam." Hızlı adımlarla üst kata çıktığında sesli bir nefes verdi Yoongi.
"Gi?" Duyduğu mırıltıyla Jungkook'a baktı. "Taehyung hyunga bir şey yapmamışlardır, değil mi?"
"Sanmıyorum." dedi Yoongi Jungkook'a yaklaşıp elini onun yanağına koyarken. "Ona bir şey yaparlarsa Jimin'den hiçbir şey alamazlar, kaybedecek bir şeyi kalmaz. Sadece korkutma derdindeler işte. Endişelenme, kurtaracağım Taehyung'u. Ona bir borcum var, ödemeden bir şey olmasına izin veremem." Jungkook'un kaşları çatıldı son cümleyle. Yoongi ve Taehyung'un daha önceden tanıştıklarını sanmıyordu.
"Borç?" diye kendi kendine söylendiğinde Jimin salona girmişti. Başta gayet normal görünen çocuk elindekini duraksamadan Yoongi'ye doğrultunca Jungkook panikle Yoongi'nin koluna tutundu.
"Hyung, ne yapıyorsun? İndirsene şunu." Jimin tehditkar bakışlarıyla salladı silahını.
"Boş olduğumu sanıyordun sanırım Hayalet, şaşırmış görünüyorsun." Yoongi omuz silkti.
"Seni parmağın tetiğe ulaşamadan öldürebileceğimi bile bile bana silah doğrultmana şaşırdım gerçekten. Aptallığının bir sınırı var mı Park?" Jimin daha sıkı tuttu elindeki aleti.
"Beni de yanında götüreceksin. O herifle ne derdin olduğunu bile bilmiyorum. Ama benim derdimden hepinizin haberi var. O yüzden şimdi beni de yanında götürmek zorundasın." Yoongi yere çevirdi bakışlarını. Kafasını kaldırıp koltukları işaret etti. Jimin silahını indirmişti.
"Taehyung'u öldüremez, seni tehdit edebileceği bir alete ihtiyacı var. O yüzden biraz konuşalım Park, hı?" Jimin gözlerini kıstı. Sabırsızdı, bir an önce Taehyung'u o herifin elinden kurtarmak istiyordu. Onu öldürmeyebilirdi ama işkence etmeyeceğinin bir garantisi yoktu ki.
"Ona bir zarar gelmesini istemiyorum. Şimdi gidelim, daha sonra da konuşabiliriz." Yoongi kapıya ilerleyen Jimin'in kolunu kavradı sertçe. Ani tutuşla kaşlarını kaldırmıştı Jimin. Yoongi göründüğünden daha güçlüydü.
"Geç şuraya da konuşalım. Taehyung'a bir şey olmasına göz yumacak değilim, merak etme." Jimin pes edip koltuğa oturdu ancak bacağını aralıksız bir şekilde sallıyordu.
"Taehyung'u doğru düzgün tanımıyorsun, aranızda başından beri korkunç bir iletişim var. Jungkook dışında hiçbir bağın olmayan birini kurtarmak için aşktan daha fazlasına ihtiyaç var, özellikle de bahsettiğimiz kişi sensen." Yoongi bıçağını bu sefer sehpanın üzerinde döndürürken Taehyung'un pahalı ahşap mobilyalarını hiç umursamadığını çok açık belli ediyordu.
"Jungkook'tan fazlası var." Jimin devam etmesini istercesine elini salladı havada. "Taehyung, adını Jungkook'tan sonra duyduğum biri değil. Benim ona 24 yıllık bir borcum var."
"Taehyung zaten 25 yaşında, bunu biliyor musun? Bir yaşında birine nasıl bir borcun olabilir ki?" diye sordu Jungkook dayanamayarak.
"24 yıl önce Taehyung'un ailesi, Patron'a yüklü miktarda borcu olan birinin borcunu ödediler ve geri ödenmesini asla kabul etmediler. Bu yüzden de 24 yıldır bu borç ödenmedi." Jimin kafası karışmış bir ifadeyle izliyordu Yoongi'yi. Patron'un borç ödenmediğinde ne yaptığını en yakından bilen kişi olarak bunun ödünç para vermekten daha fazlası olduğunun farkındaydı. Düşüncelerini bölen Jungkook'un sorusu oldu.
"Para borcun mu var yani? Geri almadılarsa öylece bırakmalıydın, iyi insanlar oldukları için almak istememişler işte. Neden 24 yıllık bir defteri açtın?" Yoongi yan bir sırıtış attı Jungkook'a. Gerçekten masumdu sevgilisi, böyle işlere onu sokması ne derece doğru olmuştu?
"Patron, borcunu ödemeyen kişileri öylece bırakmaz Jungkook. Bulması yıllar da sürse kovalar ve bir şekilde bulur. Bulduğunda da..."
"Öldürür." diye tamamladı Jimin'in sözünü Yoongi. Jimin başıyla onaylayınca konuşmaya devam etmişti. "Tıpkı babama yaptığı gibi." Jungkook ve Jimin'in bakışları irileşti Yoongi'nin cümlesiyle.
"Babanı mı öldürdü?" Soran Jimin'di. Başından beri Yoongi'ye kızıp onu yalan söylemekle bile suçlamıştı ama buradaydı işte. Ailesini öldüren herif Yoongi'nin de canını yakmıştı.
"Evet. Ve Taehyung'un ailesi olmasa annemi ve beni de öldürecekti. Benim Taehyung'a para borcum değil, can borcum var."
Taehyung'umuza ne olacak?
Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Temptation ~ Vmin
FanfictionGecenin bir yarısı kendisine bir paket getiren davetsiz misafire kapıyı açmamıştı ama kalbini açacağından bihaberdi. --- +8214***: Bana yardım etmelisin. KimT: Çünkü? +8214***: Çünkü seni seviyorum. Vmin texting (23.12.2020-29.10.2021)