İyi okumalar...
Tek katlı binanın önünde durdurdu arabasını. İçeride kaç kişi olduğundan emin değildi. Byungjae'nin yalnız çalışmayı tercih ettiğini biliyordu ancak Patron'un ölümünden sonra durum değişmiş olabilirdi. Cebinde bir kez daha titreyen telefonu çıkardı. Jimin'in kaçıncı arayışıydı? Arama sonlandığında isminin yanında yazan 35 sayısını gördü. Ona bir açıklama yapamazdı. Yalan da söyleyemezdi, bu yüzden hiçbir şey söylememeyi tercih etmişti. Evlenme teklifini şaşkınlıkla karşılayan sevgilisi henüz evet bile dememişti üstelik. Yalan söyleyip de Jimin'i öylece kaybetmeyi göze almak istemiyordu. Telefonu uçak moduna alıp yeniden cebine koydu.
Kapıya doğru ilerledi. Belindeki silaha bu kadar güvenmesi saçma geliyordu gazeteciye. Sadece birkaç kez babası onu poligona götürmüştü, yaptığı atışların süresi yirmi saati geçmezdi ve 9 yaşındaydı. 16 yıl önce kısa süreliğine öğrendiği bir şeyi unutmaması mümkün müydü? Etrafta kimse görünmüyordu. İçeriden herhangi bir ses de gelmemişti henüz. Demir kapıyı yavaşça araladı. Çok geniş olmayan depoda ilk gördüğü bir masa, iki sandalye ve deri bir koltuktu. Koltukta uzanan beden tanıdıktı. Kapının açıldığını fark edince ayaklanmıştı hızla.
"Sen kimsin?" Elini beline götürdü Byungjae. Taehyung da silahına uzanmış ancak henüz çıkarmamıştı.
"Beni tanıdığını sanıyordum." Sert sesi pek aydınlık olmayan depoda yankılandı. Yüksekteki camların birinden sızan güneş ışığı Taehyung'un yüzünü aydınlatınca gazeteciyi tanımıştı takım elbiseli herif.
"Ne işin var burada gazeteci? Patron'u çoktan öldürmediniz mi? İşiniz bitmedi mi?" Taehyung başını hafifçe yana eğdi.
"Sende bana ait olan bir şey var, bilmediğimi mi sanıyorsun? Evime girme cesaretini nereden buldun ki?" Ona doğru bir adım attı Jimin'den biraz uzun ama daha yapılı olan Byungjae.
"PJ kendi gelmek yerine seni mi gönderdi? Ölmen onun için o kadar da önemli değilmiş demek, hı?"
"Onun hiçbir şeyden haberi yok. Ondan uzak durman konusunda uyarıyorum seni. Şimdi bana dosyamı ver, herhangi bir problem yaşamadan bu işi bitirelim." Byungjae'nin kaşları çatıldı.
"Ne sanıyorsun? Sana dosyayı vereceğim ve iki taraf da kazançlı mı olacak yani? Patron'un bıraktığı emaneti ellerine teslim etmem. Aptal değilim." Kısık bir gülme sesi yankılandı depoda.
"Patron'un öldü, ona hizmet etmek için bir sebebin yok. Eğer iş birliği yaparsan minimum cezayla bile kurtulabilirsin. Aptal değilsen bunları da biliyorsundur diye düşünüyorum." Başını iki yana salladı karşısındaki kukla. Silahını çıkartıp Taehyung'a doğrultmuştu. Oldukça erkendi, bu kadar hızlı bitecek bir iş değildi Taehyung'un planladığı.
"Patron'un ölmesi yaptığım işi satacağım anlamına gelmiyor. Çetenin çökmesine izin vermeyeceğim ve sen de buraya yanında PJ olmadan geldiğin için pişman olacaksın. Gerçi, onunla gelseydin bile kurtulabileceğinizden şüphem var." Taehyung konuşmayı uzatmak için açık bir kapı bulmuştu.
"PJ hakkındaki bu şüphen niye? Sizi sattığı ve çetede zorla tutulduğu için mi güvenmiyorsun yoksa ona?" Açtığı kapıyı yüzüne kapatmadı Byungjae, aksine silahını indirmiş ve çoktan konunun içine girmişti.
"Senin fotoğrafını hedefler arasında görür görmez sorun çıkarmaya başladı zaten. Boyun eğen ve söz dinleyen biriyken emirleri sorgulayan birine dönüştü. Müşterilere hep sert davranırdı, onlardan rahatsız edici bir hareket gördüğünde mekanı terk ederdi. Sonra bir gün en önemli müşteriyi bacağından bıçakladı. Bir de inkar etmesi yok mu? Patron ona güvenirdi ama ben o velede hiç güvenmedim gazeteci. Ölmediği için gerçekten şanslı." Byungjae'nin anlattıklarını zaten tahmin edebiliyordu, Jimin'in hafızasındaki boşluk kendini hatırlatınca davranışlarının da bir robot yerine Jimin davranışlarına dönmesi oldukça normaldi. Ancak Taehyung son cümleye takılmıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/252340831-288-k721072.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Temptation ~ Vmin
FanficGecenin bir yarısı kendisine bir paket getiren davetsiz misafire kapıyı açmamıştı ama kalbini açacağından bihaberdi. --- +8214***: Bana yardım etmelisin. KimT: Çünkü? +8214***: Çünkü seni seviyorum. Vmin texting (23.12.2020-29.10.2021)