43. Jimin'in Gerçeği

284 38 21
                                    

İyi okumalar...


"Siktir oradan!" Jimin hışımla yerinden kalktığında Taehyung onu tutamamıştı. Yoongi'nin üzerine yürüyen bedeni Jungkook tarafından zorlukla durdurulabildi.

"Hyung, bir sakin olur musun?" Jimin işaret parmağını Yoongi'ye doğru sallıyordu.

"Bana bak, biz milleti tehdit edip paralarını alıyor olabiliriz. Buna hırsızlık de, haraççılık de, mafyacılık de ama tutup da beni sahiplenen adama masum insanları öldürtüyor diyemezsin!" Yoongi yaslandığı yerde hafifçe dikleşti.

"Sinirlenmen fikrimi değiştirmeyecek Park. O manevi baba diye gördüğün herif masum insanları öldürtüyor, adamları Jungkook'un gözlerinin önünde vurdular bir tanesini hatta. Bana inanmıyorsan sevgilime sor." Jungkook onun dizini dürtünce bakışlarını ona çevirdi.

"Nereden sevgilin oluyormuşum ben senin be?" Yoongi onun elini kavrayıp dizinin üstünde parmaklarını kenetlemiş, hiç de sessiz olmayan bir şekilde mırıldanmıştı.

"İstersen şimdi göstermeyeyim nereden sevgilim olduğunu hayatım, malum kritik bir konu konuşuluyor şu an." Jimin onlara yüzünü buruştururken Taehyung'a döndü.

"Taehyung, bir şey der misin sen de? Babam hakkında ne söylediğini görmüyor musun?" Taehyung Jimin'de olan bakışlarını başka yöne çevirdiğinde kaşları çatıldı sevgilisinin. İki adımda Taehyung'un başına dikildi. "Taehyung? Neler oluyor?"

"Biraz oturur musun lütfen? Çok ani tepkiler veriyorsun. Önce dinle ondan sonra tepkini verirsin."

"Ya neyi dinleyeceğim? Duymuyor musun sen ne dediğini? Masumları öldürtüyor dedi! Hayır, biri öldürülüyorsa hep şerefsiz oldukları için öldürüldüler."

Bir kez daha Yoongi'nin üzerine yürüdüğünde bu sefer Yoongi de ayaklandı. Yeşil saçlı çocukla burun buruna gelmişlerdi ve Jimin bir kez daha ağzını açmasa bir müddet öyle dikilebilir, bu hallerinden sıkılan Jungkook ya da Taehyung onları ayırabilirdi. Ama Jimin her zamanki gibi yine susmadı.

"Herkesi kendin gibi katilin teki sanmak meslek alışkanlığın mı Hayalet?"

Yoongi onun suratına yumruğunu geçirirken tereddüt dahi etmemişti. Karşısındaki çocuk aptaldı, asla bir şey bilerek konuşmuyordu. İnandırıldığı belli başlı şeyler vardı ve kim ne derse desin onlar değiştirilemez gibi duruyordu. Ancak Jimin'i düşüp başını sehpanın kenarına vurmaktan koruyan Taehyung'u fark edince ona anlatacak kişinin kendisi olmadığını anladı Yoongi. Kendisine asla inanmazdı ama Taehyung konuşursa o zaman gerçekten bir şeyler değişebilirdi. Bu yüzden yüzünde bir sırıtmayla konuşurken bundan hiç pişmanlık duymadı.

"Taehyung sana anlatsın istersen, babanın ne boklar yediğini. Bana inanmıyorsun ama belki ona inanırsın, hı?" Jimin hala düşecekmiş gibi belinden tutan adama döndü şaşkın bakışlarla. Taehyung'sa onun dışında her yere bakıyordu.

"Taehyung? Ne sikim saçmalıyor bu? Bir şey söylesene!"

Taehyung şefkatli bakışlarını Jimin'e dikince anladı siyah saçlı. Gerçekten ortada dönen bir şeyler vardı ve gerçekten sevgilisi bir şeyler anlatacaktı. Onu konuşması için kollarından sarstı hafifçe. Taehyung ellerini indirmesini sağlamış, sağ elini avcunun içine sıkıştırarak merdivenlere yönelmişti. Jimin'in ona eşlik etmekten başka çaresi yoktu.

Taehyung'un odasına girdiklerinde yatağa oturdu Jimin, Taehyung kapıyı kapatıyordu. Aynı onun gibi yatakta bağdaş kuran sevgilisine baktı meraklı gözlerle. Taehyung sırtını yatak başlığına yaslayarak Jimin'i de bacaklarının üzerine çekmişti. Jimin onun kucağında yan oturmuş bir şekilde gözlerine bakıyordu.

"Beni itiraz etmeden, yorum yapmadan dinlemene ihtiyacım var. Yapabilir misin?" Jimin başını olumlu anlamda sallarken sanki duyacaklarının kötü şeyler olduğunu hissediyor gibiydi.

"Yoongi, doğruyu söylüyor." Jimin dudaklarını aralayınca Taehyung işaret parmağını kalın dudaklara bastırdı. "Şş, dinleyecektin hani? Bak, ben de istemezdim doğruyu söylemesini ama bir süredir araştırıyorum Chim."

"Neyi?" dedi Jimin çocuksu bir sesle, Taehyung'un beş yaşındaki masum ruh eşi geri dönmüştü sanki.

"Aslında patronunu yani manevi babanı araştırmıyordum. Çünkü senin ne iş yaptığını öğrendiğimde biraz araştırıp hiçbir şey bulamayınca vazgeçmiştim. Ama ailenin ölümünü araştırmak zorundaydım. Hiçbir şey bilmiyor olman, sorumlulardan haberinin olmaması bana oldukça tuhaf geldi ve gazeteyi de kullanarak bir şeyler bulmaya çalıştım." Taehyung'un ellerinden biri Jimin'in alnına değen tutamlarıyla oynadı biraz. Oldukça yavaş ve sakin anlatmaya çalışıyordu, Jimin'i yıkmaktan korkuyordu.

"Ne buldun?" dedi Jimin, onun konuşurken kıvrandığını anlamıştı. Ne kadar hızlı anlatırsa o kadar iyi olmaz mıydı? Aklında dönen binbir düşünceyi susturabilirdi böylece.

"Onlara ailen olmadığını söylemiştin, değil mi? Yani patronun bilmiyordu bir ailen olduğunu." Jimin saçındaki eli görmeyi denedi gözlerini yukarı kaldırıp. Yaptığı komik yüz ifadesi Taehyung'u gülümsetmişti.

"Bilmiyordu, evet. Öğrendiğinde onları riske attığımı söyledi, yaptığım iş güvenli değildi sonuçta. Tehdit ettiğim heriflerden birinin onlara zarar verdiğini öğrendim sonra da, ama herhangi bir isim vermedi. Sanırım intikam peşine düşmemi istemiyordu." Taehyung başını yavaşça iki yana salladığında Jimin sorgulayan bir bakış attı.

"Öğrenmeni istemiyordu. Chim, bak bu söyleyeceğimin seni nasıl etkileyeceğini bilmiyorum ama burada benimle böylece oturacağına ve hiçbir şey yapmayacağına söz verir misin? Yemin ederim, bir yolunu bulacağız. Yoongi de bu yüzden aşağıda oturuyor, bu yüzden Hyunbin'i kurtardı. Şimdi bana söz verir misin? Benimle kal, tamam mı bebeğim?" Jimin gözlerini kırpıştırarak bakıyordu Taehyung'un bu ani söz beklentisine.

"Tamam, söz. Ama neler oluyor Taehyung? Söyle artık." Taehyung derin bir nefes aldı söyleyeceklerinin ağırlığını daha rahat taşımasına yardım edecekmiş gibi.

"Patronun hedeflerinden biri olduğumu ama sebebini anlayamadığını söylemiştin. Ailen ortaya çıktığında patron sana sahip çıkacak birileri ve kaybedebileceğin bir şeyler olduğu için planlarını gerçekleştiremezmiş. Bu yüzden aileni de o öldürdü, bir başkası değil. Seni benim hakkımda konuşurken duymuş olmalı ki beni de soruşturmuş, gazetedekilerden öğrendim. Benim senin geçmişinde kilit bir parça olduğumu düşünüyor. Ailen öldüğünde sana her şeyi yaptırabilecek bir gücü vardı çünkü senin gözünde bir kahraman, ailenin intikamını alan biriydi. Ama sonra ben çıktım ortaya, kabuslarında adını sayıkladığın, ailenin ölümünden önce birkaç kez adını konuşmalarda geçirdiğin ruh eşin. Benim yaşadığımı öğrenince beni de o hedeflerden biri yaptı çünkü hafızanı geri getirmek için uğraştığını biliyordu. Ama sen, sevgilim..." Dolu gözleriyle baktı Jimin'in dolu gözlerine. Avcunu onun kalbinin üzerine koymuştu. "Sen kalbini dinledin ve o gece o kanlı bıçağı camımdan içeri fırlatmayı seçtin. Sen hatırlayamadın, bulamadın belki ama senin minik kalbin beni hatırladı Jimin-ah."


Vmin için hep gözyaşım pıt...

Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

Temptation ~ VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin