72. Sanırım Buldum

216 31 6
                                    

İyi okumalar...


"Gi?" Gözlerini araladığında sevgilisini yanında görememişti Jungkook. Yataktan her zaman birlikte kalkarlardı, yatıp Jungkook uyanana dek tembellik yapmak hoşuna giderdi Yoongi'nin. Ancak şimdi oldukça uyanık bir halde başını yatak odasının kapısından içeri uzatmıştı.

"Hayatım? Kalk hadi, kahvaltı hazırladım." Yoongi'deki enerji şaşırttı Jungkook'u. Neler döndüğünü bir an önce öğrenebilmek için yataktan aceleyle kalktı. Yüzünü yıkayıp mutfağa yöneldi. Arkası dönük bedeni sarmaladığında Yoongi şaşırmamış, başını arkasındaki çocuğun göğsüne bırakmıştı.

"Neden böylesin acaba bugün?" Diğerinin kaşları kalktı sorgularcasına.

"Nasılmışım? Sana hep kahvaltı hazırlıyorum ben." Jungkook dudaklarını onun yanağına bastırdı.

"Biliyorum ve bunu çok seviyorum. Ama bensiz kalkmazdın yataktan, kaçacağın zamanlar dışında tabi." Sesindeki imaya göz devirirken yumurtayı rulo yapmaya devam etti Yoongi.

"Sen benden çok kaçmışsındır Kook, yarıştırmaya girişme sakın." Omuz silkip onun dilimlediği salatalıklardan birini ağzına attı uzun boylu.

"Bu tuhaf davrandığın gerçeğini değiştirmiyor. Mutsuz olmayalım tabi ama Jimin hyung kayıpken ve Tae hyung berbat bir haldeyken bu enerji düzeyi tuhaf geldi." Yoongi yüzünde bir gülümsemeyle Jungkook'a döndü. Kollarını onun boynuna doladı.

"Taehyung'un durumunu değiştirebilir mi bilmiyorum ama Jimin'i buldum sanırım." Jungkook'un yuvarlak gözleri kocaman açılmıştı. Ellerini Yoongi'nin beline sardı sıkıca. Kısa boylunun ayaklarını yerden kestiğinde bir isyan nidası bırakmıştı Yoongi mutfağa.

"Hey, her şey yolunda mı?" Mutfak kapısında beliren beden uykuluydu. Tüm gece uyumamıştı, gözlerini kapatalı bir saat bile olmamışken mutfaktan gelen seslerle salondaki koltukta daldığı rahatsız uykudan uyanmıştı.

"Yoluna girecek." dedi Yoongi ona küçük bir gülümsemeyle baktığında. Normalde kendisine kolay kolay gülümsemeyen Hayalet'in bu gülüşü afallattı köşe yazarını.

"Sen niye... O suratın neden öyle senin?" Jungkook en yakın arkadaşının abartı tepkisine omuzlarını düşürdü.

"Hyung, öyle söylemesene. Gülümsüyor işte ne güzel." Taehyung normalde gözlerini irileştirir, ironik birçok cümle sıralardı peş peşe. Ancak onları sarılırken görmüştü. Bu ona yanındaki boşluğu anımsattı, dudağını bile kıpırdatamadan salona geri döndü. Yoongi Jungkook'un omzuna hafifçe dokunup onun peşinden ilerlemişti.

"Taehyung, yüzde yüz emin olmadığım için söylemek konusunda tereddütteyim ama..." Sözü kesildi buz gibi bir sesle.

"Jimin'i buldun, değil mi? Bulduğunu düşünüyorsun yani." Yoongi bunun tahmin edilebilirliğini sorguladı içten içe. Dıştan verdiği tepkiyse hevesle onaylamaktı bu cümleyi. "Yanılıyorsun." derken alayla gülmüştü Taehyung. Yoongi'nin kaşları havalandı.

"O ne demek şimdi? Bak, bir konum buldum. Çok uzak değil, bir saat sonra orada olabiliriz. Ama gelmek istemezsen de anlarım, biz getiririz Jimin'i." Taehyung telefonuyla oynamaya başlamadan önce mırıldandı.

"Bir dağ evine gideceksiniz, değil mi? Seul'un hemen dışında, ormanda."

Bu kadarını beklemiyordu yeşil saçlı. Gerçekten de bir dağ evine ulaşmıştı Jimin'in yerini bulmaya çalışırken. Kimsenin bilmediği bir dağ evi satın almıştı çocuk, oraya kendisinin bile pek gitmediğine emindi. İşle meşgulken bulunması riskine girmek istememişti muhtemelen. Resmi belgeyi çok iyi gizlemişti. Patron'un ya da bir başkasının bulması mümkün değildi. Satın aldığı zaman aşağı yukarı Taehyung'la sevgili oluşlarına yakındı. Belki de tehlikeden onu koruyabileceği bir yeri olsun istemişti ancak şimdi orada tek başına acı çekiyordu. Yoongi'nin teorisi buydu en azından. Taehyung birdenbire dağ evinin varlığından haberdar olduğunu belli edip de yanıldıklarını söyleyince tereddüde düştü.

"Nereden biliyorsun?" diye sormayı seçti. Taehyung omuz silkti.

"Dağ evini soruyorsan, Jimin'i ben de araştırdım. Çete davası için yapmam gerekiyordu. Devlet tarafından bilinen belgelere ulaşmak tanıdık biriyle çok zor olmuyor. Orada olmadığını da biliyorum işte. Boşver nereden bildiğimi." Yoongi onun üzerine yürüdü.

"Taehyung, ayrılmadıysanız ve görüşüyorsanız ama bizden gizliyorsan gerçekten mahvederim ikinizi de. Sevgilim bir aydır mahvoldu sizin yüzünüzden. Duyuyor musun beni?" Taehyung oturduğu yerden kalktı bir hışımla.

"Saçmalama istersen. Ayrıyız işte, neden söylemeyeyim barışmış olsak? Jungkook'u üzmek hoşuma mı gidiyor sanıyorsun?" Jungkook yükselen seslerle mutfaktaki işini bırakıp salona koşmuştu.

"Neler oluyor ya? Uzaklaşsanıza, burun buruna gelmişsiniz. Gi? Ne oldu?" Yoongi uzun boylu çocuğun güçlü tutuşundan sıyrılamadı. Taehyung'un yüzündeki alay ifadesi sinirine dokunmuştu. Gülüyor olması ne derece normaldi?

"Jungkook bırakır mısın beni? Ya bırak! Gülüyor, görmüyor musun?" Jungkook'un bakışları duyduğu cümleyle Taehyung'a döndü. Gerçekten gülüyordu Taehyung. Delirme ihtimali yüreğini ağzına getirirken bu sefer ona yaklaştı.

"Hyung? İyi misin sen?" Bir baş onayı aldı. "Gülüyorsun, bunun farkında mısın peki?"

"Yüz kaslarımı kontrol edebiliyorum Jungkook." dedi Taehyung yüzü eski haline dönerken. Küçüğün içi biraz da olsa rahatlamıştı. Konuşmaya devam etti hyungu. "Yoongi'nin Jimin'i bulduğunu sanmasına gülüyorum sadece. Bulduğu falan yok, boşuna heveslenme sen de."

"Nasıl yani? Sen nereden biliyorsun ki bulamadığını? Jimin hyungun yerini araştırdın mı yoksa?" Jungkook'un parlayan gözlerini fark etti Taehyung. Kavuşmalarını ne kadar çok istediği belliydi. İtiraf etmeye karar verdi bu yüzden. Ona kıyamazdı.

"Ortadan kaybolduktan iki gün sonra evine gittim. Orada değildi, dağ evine de gitmemişti. Hyunbin'in haberi de yoktu. Araştırdım bu yüzden. İçimi rahatlatmam gerekiyordu, çete neredeyse dağılmış olsa bile Jimin'in çete içinde bir düşmanı olabilirdi. Ama kimse ona ulaşamazmış zaten çünkü sorun yaşadığı çoğu kişi ölmüş. Kalanlar da Jimin'e zarar verebilecek bir seviyede değiller."

"Nerede olduğunu bulabildin mi peki hyung? Basbaya kayıp çünkü adam, bir ay oldu."

Bir süre duraksadı Taehyung. Onlara söyleyip söylememek arasındaydı. Jimin'i düşünmediği tek bir an yoktu zaten ama onun yanına gitmek başlı başına bir karar süreciydi. Peşinden koşmak ve hayatını Taehyung olmadan huzurla yaşamasına izin vermek arasında bir seçim yapmak zorunda kalmıştı. Bir süredir işten izin almıştı bunu düşünebilmek için. Ve önceki gece Jungkook'un evinde kaldığında sabaha dek gözüne uyku girmemişti. Kendisinden bir cevap bekleyen çifte çevirdi yerdeki bakışlarını.

"Jimin Kore'de değil." Devamını getiremeden Jungkook dalmıştı konuşmaya.

"Kore'de olmadığını nasıl bilebiliyorsun ki? Neredeymiş?" Taehyung'un odağı Jungkook'un sorusundan ziyade Yoongi'deydi şimdi.

"Beni havalimanına bırakabilir misiniz?" Yoongi'nin gözleri irileşti.

"Gerçekten mi? Onu bulmaya mı gidiyorsun?" diye sordu dayanamayıp. Taehyung başını aşağı yukarı salladı ağzını açarken.

"Paris'e gitmiş, neresinde olduğunu bilmiyorum ama sorun değil. Onu bulacağım. Beni affetsin ya da affetmesin, şansımı denemekten başka çarem yok."


Paris'e gitmeye hazır mısınız?

Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

Temptation ~ VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin