Bölüm 33

4.8K 241 74
                                    

Lütfen küçük yıldıza basmayı unutmayın.💫

Görebildiğim her yoruma cevap vermeye çalışıyorum ve yorumlarınızı görmek çok hoş.Yorumlarınızı belirtmekten lütfen çekinmeyin.💭

Wattpad üzerinden hesabımı takip edebilirsiniz💜

İyi okumalar!🌼

================

İnanamayacağınız bir şey söyleyeyim mi?

Kına günü gelip çatmıştı ve Yiğit beklenenin aksine hiçbir şey yapmamıştı. Geçen günlerin içinde Semra Teyzelerde gelmişti ve göz açıp kapanıncaya kadar nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde oturduğum sandalyede yaklaşık olarak çevremde onuncu turu atan kadınları izliyordum. Hangi ara bindallımı giymiş hazırlanmış ve kına için bu sandalyeye oturtulmuştum?

Annem sıkkın bir nefes verip örtüyü kaldırmadan yüzüme baktı ağlamadığımı görünce kadınlarla 'Yüksek yüksek tepelere' diye başlayan türküyü söyleyip tekrar dönmeye başladı.Ağlayamıyordum. Sarp'ın beni götürebileceği en yüksek yer bir rezidansın üst katları olurdu. Ne tepesinden bahsediyorlardı ki?

Sanki TOKİ'nin ev yapmadığı tepe kalmıştı.

Bu sefer babaannem dayanamamış olacak ki köşede yaşıtlarıyla beraber oturduğu sandalyeden kalkmış bastonuyla yeri döve döve yanıma gelmişti. Bir insan sırf yaşlılar bastonla yürümeli diye düşündüğü için bastonla gezer miydi? Sanki az önce horon tepen kendisi değilmiş gibi şimdi bastonla geziyordu.

''Bana bak bok yiyenin uşağı. Ağla artuk vallaha kıracağım kafani.''

''Ağlayamıyorum babaanne ne yapayım?''

''Sabrımın ucu kopti.''

Acıyla inledim. Babaannem parmağını gözüme sokmuştu! Manyak kadın! Gözlerimden yaşlar akarken babaannem anneme seslendi. Annem ağladığım için sevinçle gülümserken sinirli bir nefes verdim.

''Kaynana gelin elini açmıyor!''

Diye bağıran anneme anlamayan bir bakış attım. Açmıştım ben elimi. Görmüyor muydu? Babaannem keşanını geriye atıp elinde altınlarla yanıma geldi. Deliydi falan ama böyle bir günde Sarp'ın annesinin yokluğunu milletin ağzına dolamasına izin vermemiş, bir kaynananın yapması gerektiği gibi avucuma altınları koyup geri çekilmişti.

Anneme yalvara yalvara az sürmesini istemiştim ama kadın elime boca etmişti resmen. Elimi sarıp bir torbaya yerleştirdiğinde gözyaşları kurumuş olan beni kaldırdı ve oynamaya başlayan kızların arasına yönlendirdi.

Önce ağlatıp sonra göbek atmak ne kadar saçma gelsede burası Türkiye'ydi ve annem bir Türktü. Burada iki elin kanda da olsa anne korkusundan mezdeke oynardın. Türk anneleri inişleri ve çıkışları belli olmayan tehlikeli varlıklardı.

Kenarda dikkatimi çeken kızlara döndü bakışlarım. Tuhaf tuhaf hareketler yapıyorlardı. Afrika kabilelerinden birinin şenlik dansını yapmıyorlarsa beni çağırıyorlardı. Seslenmek akıllarına gelmiyor muydu bu salakların? Eylül'ün sırtına çıkıp elini bir sağa bir sola sallayan Nazlı, kendini Ferhat Göçer'in konserinde falan mı sanıyordu? Bir çakmak yakmadığı ya da telefonunun flaşını açmadığı kalmıştı. Oynaya oynaya dikkat çekmemeye çalışarak yanlarına ilerledim. Nazlı elimden tutup çekiştirdi.

''Ne olur bana Dursun Amca bekarlığa vedaya dansöz çağırmış demeyin.''

Dursun Amca, babaannemden daha manyak olan yegane insandı. Sarp'ın aksine Sera kesinlikle dedesine çekmişti.

Sevinç MahallesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin